Haberin İngilizcesi için tıklayın
Başbakan Binali Yıldırım, gazetelerin yayın yönetmenleriyle Çankaya Köşkü’nde biraraya geldi.
Rakka’ya yönelik operasyonun 2 Haziran’ı 3 Haziran’a bağlayan gece başladığını söyleyen Yıldırım, zeytinliklerin imara açılması ve basın özgürlüğü hakkında konuştu.
Yıldırım, konuşmasında Rakka operasyonuna kimlerin katıldığına ilişkin bilgi vermedi.
Binali Yıldırım'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
“ABD’yle anlaşmazlık sır değil”
“2 Haziran'ı 3 Haziran'a bağlayan gece daha önce planlanan Rakka operasyonu başlatıldı. Bu konuda Amerika Birleşik Devletleri (ABD) gerekli bilgilendirmeyi operasyon öncesinde yaptı.
“Rakka operasyonunda Türkiye, ABD'nin uyguladığı yönetimi tasvip etmiyor; bu bir sır değil. Bu konuda her düzeyde rahatsızlığımızı ifade ettik ancak onlar bize, 'Bunun bir seçim olmadığını, mecburiyet olduğunu ve bu operasyon sonrası PYD/YPG ile ilişkilerin uzun süreli devam ettirilmeyeceğini, taktiksel bir iş birliği olduğunu' ifade ettiler ve bize gereken güvenceleri verdiler.
“Verilen güvence ne? Burada kullanılacak silahların daha sonra ülkemizde terör gruplarının eline geçmemesi ve terör faaliyetlerinde güvenlik güçlerimize, vatandaşlarımıza karşı kullanılma ihtimalinin doğmaması. Bunu özellikle takip edeceklerini ifade ettiler.
“Bizim değişmeyen bir stratejimiz var, ülkemizi tehdit eden terör grupları ister yurt içinde isterse yurt dışında olsun, adı da ne olursa olsun PKK/PYD/YPG, DEAŞ, DHKP-C, ne kadar örgüt varsa hepsi bizim için aynıdır, hedeftir.
“Yurt içinde, gerektiğinde yurt dışında, ülkemizin, insanımızın güvenliği için gereken adımları atmaktan çekinmeyiz, geri durmayız. Bunu geçmişte de yaptık, bundan sonra da icap ederse yaparız.
“’Zeytinlikler imara açılıyor’ algısı yanlış”
“Düzenlemeye göre, dokuz kişilik kurulun uygun görmesi üzerine, zeytinlik sahaları ve bu sahalara en az üç kilometre mesafede kimyasal atık oluşturacak yatırım tesisi yapılamayacak.
"Alternatif olarak yatırım amaçlı bu alanların kullanılması icap ediyorsa bu bir kurul marifetiyle değerlendirilecek, uygun görülmesi halinde de Bakanlığın oluruyla izin verilebilecek. Tabii bununla kalmıyor, burada kullandırılan saha da aynı miktarda tekrar zeytinlik alanına dönüştürülmüş olacak.
"Bazen fiili durumlar var, eskiden zeytinlik alanıymış ama oraya sanayi tesisi yapılmış. O sanayi tesisinin, bir şekilde var olan durumun hukuki hale getirilmesi icap ediyor. Böyle bir durum olabiliyor.
“İkinci bir hal de önemli olan 'Nasıl orman alanı eksiltilemez?' Nasıl, orman anayasal güvence altındaysa zeytinlik alanı da başka alanlar ilave edilmesi suretiyle eksiltilemez, üzerine konur. O bölge de sanayi içinde kalmışsa, artık zeytinlik yapma imkanı yoksa orada sanayinin ihtiyacı olan alanı kullanma imkanı veriliyor, belirli şartların sağlanması durumunda, kurulun uygun görmesi durumunda.
“Bunu 'Zeytin alanları imara açılıyor' gibi bir takdim ediyorlar. Bu kesinlikle yanlış. Bir algı oluşturulmaya çalışılıyor, bu yanlış. Ben burada daha işin başında bunu düzeltmek isterim.
“Kaldı ki son 15 yılda Türkiye, zeytinlik alanlarda mevcudun üzerinde çok fazla yeni alanlar oluşturdu. Şu anda Avrupa’da iki numarayız, 2030'da birinci sıraya yükseleceğiz.
“Öyle takdim ediliyor ki sanki zeytinlik alanlarını tarumar etmişiz, yok etmişiz. 2002'ye göre zeytin alanları, zeytin üretimi arttı ve Türkiye, Avrupa'da ikinci sıraya yükseldi. Mesele bundan ibaret.
“2002'de 620 bin hektar olan zeytin üretim alanı, 2017 başında 845 bin hektara yükseldi. Zeytin ağacı sayısı da 101 milyon 600 binden, 173 milyona yükseldi.
Gazeteciler gazetecilik faaliyeti yüzünden tutuklu değil”
"Türkiye'deki gazetecilerin, gerek yabancı menşeli gazetecilerin gerekse Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gazetecilerin gözaltına alınmasının gazetecilik faaliyetiyle ilgili olmadığını biliyoruz. Bize gelen bilgi bu.
“Bir şekilde terör bağlantılı, FETÖ, bölücü terör olabilir. Bu faaliyetlerle ilgili hukuki işlemler yapılıyor. Ama gazeteci olunca hassasiyet artıyor ve bu yönü ön plana çıkıyor. Durum böyle.
“Yabancı gazetecilerin Türkiye'de tutuklandığı, gözaltına alındığı yönünde söylemler var. Türkiye'de devamlı faaliyet gösteren 360'ın üstünde yabancı basın mensubu var.
"Baskı, gözaltı, yıldırma hareketi olsa bu kadar insan burada nasıl faaliyet gösterecek. Ülkemiz hakkında çok büyük bir haksızlık.
“Yurt dışı gezilerimizde de bunlar gündeme getiriliyor. Gazeteci olmak, basın mensubu olmak, suç işleme üstünlüğü veya muafiyeti sağlamaz. Kanun karşısında herkes eşittir. Yanlış yaptıysa başbakan da olsa, bakan da olsa, sade bir vatandaş da olsa hesabını verecek. Olayı bu çerçevede değerlendirmek lazım." (EKN)
* Fotoğraf: Hakan Göktepe - Ankara / AA