Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünden Prof. Dr. Ahmet Demirel’le cumhurbaşkanını halkın seçecek olmasını, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın koltuğundan kalkmadan yürütmenin başı olarak cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılacak olmasını ve seçimler sonrası olası başkanlık senaryolarını konuştuk.
Demirel, cumhurbaşkanını halkın seçmesi yönünde yapılan değişikliği Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) 367 oy sınırlamasına karşı atılan alelacele bir adım olarak değerlendiriyor ve mevzuata ilişkin bir düzenleme yapılmadığını ifade ediyor.
Bir diğer amacın da başkanlık sisteminin önünü açmak olduğunu savunan Demirel, ancak anayasa değişikliği için gerekli olan 367 milletvekiline Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) önümüzdeki seçimlerde ulaşamayacağı görüşünü vurguluyor.
“Altyapı hazırlanmadı”
“Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi meselesi, esas olarak 367'yle Abdullah Gül'ün önünün kesilmesiyle ortaya çıktı. ‘Madem AYM bize Cumhurbaşkanı seçtirmiyor, biz de garantiye alalım, halka seçtirelim’ diye alelacele bu adımı atılar.
“Zamanı gelince bakarız dediler ama yedi sene çok çabuk geçti ve yeterli altyapı yapılmadı. Altyapı hazırlanmadığı için Erdoğan'ın Başbakanlık koltuğunda otururken cumhurbaşkanı adayı olup olamayacağı meselesi de boşlukta kaldı.
“Adaylar eşit değil”
“20 parlamenterin imzası olunca herkes aday olabilir deniyor. Dolayısıyla Erdoğan'ın da başbakan olarak cumhurbaşkanı adayı olması mevzuata uygun.
“Kanunilik açısından bir problem yok. Ama öte yandan, adaylar birbirleriyle yarışacaklar. Adaylardan biri de tüm yürütmenin başında olan ve başbakan sıfatını taşıyan Erdoğan.
“Karşısında da iki rakibi var. Bu durumda eşitsiz bir yarış oluşuyor. Kanuni ama siyaset bilimi açısından problemleri var. Çünkü adaylar eşit koşullarda yarışmayacak.
“Neyin propagandasını yapacaklar?”
“Ortada grup bir durum var. Cumhurbaşkanlığı için üç aday yarışacak ama bunların ne tür propaganda yapacakları belli değil. Ne diyecekler?
“‘Ben çok iyi kararname imzalarım’, ya da ‘Çıkan kanunlarla ilgili hiç bekletmeden karar veririm’ veya ‘En güzel rektörü ben atarım’ dışında söyleyecekleri bir şey yok. Çünkü parti propagandası yapamıyorlar.
“Çelik’in karşılaştırması yanlış”
Demirel’e Başbakan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçimlerine başbakan olarak hazırlanacağını söylediği ve “Genel seçimler de aslında başbakanlık seçimleridir. O zaman istifa ediyor mu ki şimdi istifa edecek. Böyle bir şey dünyanın hiçbir yerinde yok” minvalindeki sözlerini hatırlatıyoruz.
Erdoğan’ın genel seçimlere bir siyasi partinin lideri olarak girdiğine dikkat çeken Demirel şunları söylüyor:
“Anayasaya göre her kim seçilirse seçilsin, cumhurbaşkanı olduktan sonra tarafsız olmak zorundadır. Seçime kadar devlet imkanlarını başbakan sıfatıyla kullanırsa kimse de bir şey diyemez.
“Cumhurbaşkanı olursa seçildiği gün hem partisinden hem başbakanlıktan istifa edecek.
Bu başka bir yarış ve ikisinin karşılaştırılması hiç doğru değil.
“Çelik başka ülkeleri örnek gösterdi ama bahsettiği örneklerde adaylar ‘partili cumhurbaşkanlığı adayı’ olarak çıkıyorlar. ABD'de, Fransa'da, başkanlık sisteminin uygulandığı yerlerde süreç öyle ilerliyor. Bizde ise parlamenter sistem ama cumhurbaşkanını halk seçiyor. Bunun başka bir örneği yok.
“Çatışma kaçınılmaz”
“Bizdeki sistemde ise şu an iki tane yürütme olacak. Bir tanesi halk tarafından seçilmiş cumhurbaşkanı, diğeri de halk tarafından seçilmiş parlamentonun içinden çıkan başbakan ve bakanlar kurulu.
“Zaman içinde bunların çatışmamaları mümkün değil. Her ne kadar uyumlu çalışma öngörülüyorsa da çatışacaklardır.
Lider öncelikli siyaset
“Başkanlık sistemine ben karşı çıkmıyorum ama önemli olan başkanlık sisteminin nasıl dizayn edileceği. ABD tarzı başkanlık sistemi pekala olabilir ama bizim siyasi kültürümüzde liderler öne çıkar ve lidere olan vurgu çok fazladır.
“Mesela Atatürk ve İnönü döneminde kişilerin ismi Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) önünde yer alır. Demokrat Parti (DP) değil Menderes'in partisi denir. Doğru Yol Partisi (DYP) değil, Demirel'i bilir genç kuşaklar. Anavatan Partisi’nden (ANAP) ziyade Özal ismi ön plana çıkar.
“AKP’nin 367’ye ulaşması zor”
“Bu sistem bir yanıyla da başkanlık sisteminin önü açılsın diye yapıldı. Beklenti bir sonraki seçimden sonra anayasa değişiklikleri yapılarak cumhurbaşkanına ilave yetkiler vermek ve başkanlık sistemine göre düzenlemek yönündeydi.
“Ben bunu sağlayacak 367 rakamına AKP'nin ulaşma şansı olduğunu düşünmüyorum. Çünkü yüzde 50'nin üzerinde oy lazım ve genel seçimlerde partinin başında Erdoğan olmayacak.
“Erdoğan sıkılabilir”
“Dolayısıyla Erdoğan cumhurbaşkanı seçilebilir ama elindeki yetkiler bürokrat atamak, rektör atamak ya da gerekli gördüğü hallerde bakanlar kuruluna başkanlık etmekle sınırlı olacak.
“Ama o olağanüstü durumlar için geçerli olur. Her toplantıya başkanlık ederse başbakan olacak kişi ‘Benim burada işim ne o zaman’ diye düşünebilir ve sıkıntı çıkarabilir.
“Dolayısıyla Erdoğan iki üç yıl sonra sıkılabilir. Özal da ölümüne yakın partinin başına geri dönmek istiyordu. Yine öyle bir durumla karşılaşabiliriz.” (EKN)