Gezi Parkı eylemleri konusunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la 12 Haziran akşamı görüşen 11 kişilik heyet adına açıklamayı akademisyen İpek Akpınar yaptı.
Akpınar: Referandum konusu bize sorulmadı
"Bireyler olarak, sorumlu vatandaşlar olarak buradayız. Bugüne dek sunulan taleplerin bilincindeyiz. Sorumluların soruşturulmasının gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Şiddetin tamamen sona erdiği ortamda katılım sürecinin devam etmesini ümit ediyoruz. Gezi Parkı'nın bu bağlamada örnek teşkil etmesini umuyoruz.
Bizim vatandaş sorumluluğumuzun sona erdiğini düşünüyoruz. Bu çerçevede yetkili ve sorumluları sağduyuya davet ettik. Hükümetin konuşulan çözümleriyle ilgili herhangi bir yetkimiz olmadığını söyledik. Referandum konusu bize sorulmadı. Kişisel görüşlerimizi bu yarından itibaren açıklayacağız."
Eyüpoğlu: Azıcık da olsa diyalogun açılmasını istiyordum
Heyette yer alan üniversite öğrencisi Nil Eyüpoğlu, facebook sayfasından yaşadıklarını ve düşüncelerini yazdı:
Kusura bakmayın, biraz geç yazıyorum, ama ancak eve geldim ve kendime geldim.
Ben bu toplantıya bir birey olarak gittim. Ne babamın, ne annemin ne de Gezi Parkı’nın temsilcisiyim.
Görüşmeye neden davet edildim? Ortadoğu siyaseti okuyan, geçen sene Fransız Cumhurbaşkanına açık mektup yazan (Hurriyet) , Huffington Post (Le Monde’a ait)a yazan, Fransız Devlet radyosu (France Info) için eylemlerimiz hakkında dört röportaj yapan, #occupygezi eylemlerine katılan, barışçıl bir ortamda direnmemiz için polislere kandil simidi dağıtan bir genç olarak davet edildim.
En iyisini yapmaya çalışıp, dürüst bir şekilde başbakanımıza yaşadıklarımı, gördüklerimi ve düşündüklerimi detaylı bir şekilde ilettim. Toplantımız 5 saat surdu, hepimiz çok iyi niyetliydik.
İlk olarak 31 Mayıs (saat 01:00) dan 11 Mayıs'a kadar (saat 03:00) Cihangir'de, Gezi'de, Taksim'de gördüklerimi teker teker anlattım.
Polisin çekilince ne kadar güzel ve pasifik eylem yaptığımızı söyledim. Parkın nasıl müthiş bir ortama dönüştüğünü, zıt insanların hep beraber nasıl bir araya geldiklerini söyledim.
Ayrıca (detaylara girmeye gerek yok siz çok iyi biliyorsunuz) tomalardan, gazlardan, ses bombalarında, polisin aşırı kuvvet kullandığını da anlattım, gördüklerimi ve yaşadıklarımı anlattım.
Sonuç olarak ben kısaca Tayyip Erdoğan'a:
- bizi dinlemenizi istiyorum
- özür dileminizi rica ediyorum
- parkın park kalmasını istiyorum
- Gezi Parkı’nda direnen gençlerle görüşmenizi istiyorum
- gençlerle bundan sonra gerçek bir diyalog kurulmasını istiyorum
- daha sosyal ve demokratik bir ülke kurmamız için kesin adımlar istiyorum
- polisin aşırı güç kullanmasına dair hesap sorulmasını istiyorum
- şiddetin durdurulmasını istiyorum
dedim.
Ama bu sadece benim görüşümdür, bunlar benim düşündüklerim, kimseyi temsil etmediğimi hatırlattım.
Ayrıca yüzde 10 barajından bahsedildi.
Başından beri beni destekleyen arkadaşlarıma çok içten teşekkür ediyorum çünkü twitter, facebook, Radikal vs’de gördüğüm yazılar çok üzdü, iyi ki varsınız.
Benim için 11 Haziran gecesinden sonra bu toplantıya katılmak çok zor oldu, ama azıcık da olsa diyalogun açılmasını istiyordum. Tayyip Erdoğan'a bu eylemin agresif, çapulcu, provokatör ve marjinal bir eylem olmadığını göstermeye çalıştım ve galiba başardım.
Tekrar ediyorum, ben kimseyi temsil etmiyorum, edemem, temsil etmek istemem, oraya çağrıldım ve elimden geleni yaptım.
Hepinize iyi geceler,
Müsaadenizle, medyalardan biraz uzaklaşıp bir süre İstanbul dışına çıkacağım. Amaç durumu anlatmaktı, başına ve sosyal medyalara yem olmak değildi.”
Şaşmaz: Ülkeye nazar değmiştir
Başbakan ile görüşmek isteyen ve 11 kişilik heyetin çıkışından sonra Başbakan ile görüşmeye karikatürist Hasan Kaçan ile gelen oyuncu Necati Şaşmaz da yaklaşık iki haftadır yaşananlardan dolayı herkes gibi kendisinin de çok üzgün olduğunu belirterek, "Maalesef 'Türkiyemiz bunu hak etmiyor' demekten başka bir şey söyleyemiyorum" sözleriyle başladığı konuşmasında şunları söyledi:
"Bizim iletişim eksikliğimiz var. İletişimimizdeki kopukluğu ancak birbirimize tahammülümüzle giderebileceğimizi düşünüyorum. Oradaki arkadaşların beni taraf etmeye çalışması hiç hoşuma gitmedi. Bu bir mahalle baskısı gibi geldi. Medyanın yapmaya çalıştığı buydu. Bu insanları zoraki taraf olmaya itmemeli. 'Gezi Parkı'na neden gitmem', şundan gitmem; bir yerde 'ben Atatürk'ün askeriyim', diğer yerde 'ben örgütün askeriyim' diyenlerle aynı yeri paylaşmak Atatürk'e bile hakarettir aslında, o yüzden orada bana göre kültür yozlaşması yapılmakta, değerlerimizin içi boşaltılmaya çalışılıyor diye düşünüyorum.
Türkiye bunu hak etmiyor, yurtdışından birçok dostum, arkadaşım aradı 'neler oluyor Türkiye'de' diye sordular. Onlara da sesleniyorum; Türkiye emin, Türk milleti emin ve emin olmaya devam edecek, bize güveninizi asla azaltmayın.
Bizim, gece karanlığındaki kedi gözleri gibi onları izlememiz gerekiyor. Bizim sosyologlarımız bize bu yolu gösterirse biz de doğru anladığımız ışığa ulaşabiliriz.
Birbirimizi Allah için sevelim. Sabır kelimesi çok güzel ama tahammül de bir yük taşıma durumu var, bunu rızayla taşıyorsunuz. İnşallah hepimize Allah tahammül versin. Bana göre bu ülkeye nazar değmiştir, dua okuyalım, bu üzerimizden gitsin. Hiçbirimiz istemez bu ülkenin kötü duruma düşmesini, çünkü bu gemide hepimiz varız, batarsa hepimiz batarız.
Kaçan: Gezi idrar ve pislik kokuyor
Tiyatro Sanatçısı Hasan Kaçan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Gezi Parkı eylemleriyle ilgili yaptıkları görüşmede, gençlerin dileklerini aktardıklarını belirterek, "Madem karşılıklı adımlar atılıyor, özellikle Gezi Parkı'ndaki kardeşlerimizin de bu adıma karşılık vermelerini bekliyorum" dedi.
Kaçan şöyle konuştu: “Onların annesi ve babasını temsil ediyorum. Belki, benim mahallemden arkadaşlar, onların çocukları var, bizim söyleyeceğimiz birtakım şeyler, oradaki kardeşlerimizin güvenliğini sağlayacaktır. Madem karşılıklı adımlar atılıyor, özellikle Gezi Parkı'ndaki kardeşlerimizin de bu adıma karşılık vermelerini bekliyorum. 'Bütün bunlardan sana ne' diyenler olabilir. Netice itibarıyla ben bir babayım, iki evladım var. Evladımın bir sürü arkadaşı var ve onların bir kısmı Gezi Parkı'nda. Onlarla da beraber oldum."
Hasan Kaçan, Gezi Parkı'nı biliyor mu, diyen arkadaşlar oldu. Ben zannediyorum 51 senedir Dolapdereliyim ve 51 yıldır oradayım. Bunu soran arkadaşlara ben de şunu sorarım; siz oradaki aslanı biliyor musunuz? Gezi Parkı'ndaki aslanı hiç kimse gördü mü" diye sordu.
Ben de bir baba olarak bu kardeşlerimizin büyüğü olarak artık bu karşılıklı adımlardan bir şey çıkmasını, netice çıkmasını istiyorum" diyen Kaçan, şöyle devam etti:
Onların anne ve babalarının yüreğinin ağzında olduğunu biliyorum. Benim de yüreğim ağzımda. Bakmayın netice itibarıyla anne ve babalar çocuklarına destek oluyorlar ama hepsinin bir taraftan yüreği ağzında olabiliyor. Bu işin gayet yumuşak bir şekilde sonlanması, oradaki kardeşlerimin ve tabii ki arzuları doğrultusunda sonlanmasını canı gönülden istiyorum. Bu konudaki dileklerimizi, arkadaşlarımızın dileklerini de Sayın Başbakana ilettik.
Özellikle oğlum sürekli Gezi'ye gidip geliyor. Orada arkadaşları var. 15 gündür orada o çocukların neler çektiğini, neler yaşadığını, banyo yok, yiyecek yok. Korkunç bir şekilde idrar kokuyor, pislik kokuyor. Bir insanın yaşayabileceği durumda değil artık Gezi Parkı. Çevre hassasiyeti olan arkadaşlarımızın da gerekli adımı atmasını diliyorum.
Taylan: Başbakan yarım saat konuştu
Tiyatro sanatçısı Ahmet Mümtaz Taylan ise yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Biz bugüne kadar ki gözlemlerimizi tek tek aktardık. Başbakan hiç kesmeden araya girmeden, gerilim yaratmadan dikkatle dinledi ve not aldı. Tamamı farklı kesimlerden gelen, ortak ideolojileri olmayan ama Gezi Parkı hakkında son derece kaygılı olan, polisin orantısız şiddetini eleştiren 11 kişinin konuşmalarını sükunetle dinledi, notlarını aldı. 4.5 saat biz konuştuk. Yarım saat de Başbakan konuştu. Katıldığı katılmadığı yanları söyledi. Bu toplantının eğer varsa bir kazanımı şudur: Başbakan Gezi Parkı ve çevresinin, AKM’nin değil, Topçu Kışlası’nın referanduma götürülebileceğini, bunun MKYK’da değerlendirileceğini, buna MKYK’nın karar vereceğini söyledi.
Benim bütün dileğim ağır bir müdahale, bir gerilim olmadan inşallah bu Gezi Parkı’ndaki gerilim sona erer. Çünkü bir adım atıldığını düşünüyorum. Bunun bir kazanım olduğunu düşünüyorum. Ancak tabiki kimseyi temsil ediyor değilim. Bireysel olarak dileğim bu. Gezi Parkı için zaman daralıyor. Biz, ‘Provokatörlerle Gezi Parkı’ndaki gençleri birbirinden ayırarak bir şekilde orayı temizlemek boşaltmak zorundayız İstanbul’da hayatın devam etmesi için, nefes alması için. Bunun için zamanımız daralıyor. Şimdi biz referandumdan bahsediyoruz artık Gezi Parkı’nın boşaltılması lazım’ olarak algıladık.”
Ataman: Pazarlık için gitmedik
Gezi Parkı olaylarıyla ilgili Başbakan Erdoğan ile görüşen 11 kişilik heyette yer alan yönetmen Kutluğ Ataman, toplantıda referandum fikrinin olgunlaştığını söyledi.
Kimsenin sözcüsü veya temsilcisi olmadıklarını dile getiren Ataman, neden davet edildiklerine ilişkin şunları söyledi:
"Bireyler olarak oraya davet edildik. Hepimiz kendi alanlarında tanınmış kişiler olduğumuz için ya da Gezi Parkı'ndaki gençlerden de aramızda olanlar olduğu için herhalde."
Buluşma için "güzel ve uzun bir toplantı" diyen Kutluğ Ataman, toplantının sonunda Gezi Parkı için kararın halka sorulması fikrinin olgunlaşmaya başladığını söyledi.
Toplantıya pazarlık yapmak için gitmediklerinin altını çizen Ataman, "Çünkü bizim öyle bir yetkimiz yok. Çünkü biz Gezi'deki arkadaşlar tarafından seçilmiş arkadaşlar değiliz" dedi.
Heyette kimler vardı?
11 kişilik heyet şu isimlerden oluşuyordu: Sanatçı Ahmet Mümtaz Taylan ve Kutluğ Ataman, akademisyenler Prof. Dr. Betül Tanbay ile Prof. Dr. İpek Akpınar, Mimar Hale Çıracı ve Selva Gürdoğan, öğrenci Nil Eyüboğlu ve Zülfikar Kürüm, sanat yönetmeni Rumeysa Kiger, medya uzmanı Zehra Öney ve Başbakan'a mektup yazan AKP üyesi direnişçi Bülent Peker.(HK)