Başbakan Recep Tayyip Erdoğan "Ulusa Sesleniş" konuşmasında olağanüstü hal uygulamasının gerilimi, adaletsizliği ve yoksulluğu artırdığını söyledi.
Erdoğan dün (30 Haziran) televizyonlarda yayınlanan konuşmasının bir bölümünü yükselen çatışmalara ayırdı; "Kürt sorunu" ifadesini kullanmadı. "Çatışma kültüründen uzak duracağız" diyen ancak çatışmaların durması için gereken somut adımlara değinmeyen Başbakan'ın sözlerinden bazıları şöyle.
Ordunun taleplerini karşıladık: Atılması gereken her adım atılıyor, alınması gereken her tedbir alınıyor, bundan hiçbir vatandaşımızın şüphesi olmasın. Hükümetimiz, ilk günden itibaren, ordumuzun, güvenlik güçlerimizin her ihtiyacını karşılamış, savunma ve güvenlik için talep edilen her isteği eksiksiz yerine getirmiştir.
Askeri tedbir yetmez: Askeri tedbirlerle terörün belli ölçüde önünü alsanız bile, terörün zeminini ortadan kaldırmadığınız sürece bu acı olayların yaşanmasına bütünüyle engel olamıyorsunuz. Türkiye yıllardır terörist güçlere karşı güvenlik güçleriyle gerekli her türlü mücadeleyi fedakârca yürütüyor. Bunun sadece hükümetin ya da güvenlik güçlerinin değil, bir bütün olarak Türkiye'nin meselesi olduğunu iyi bilmemiz lazım. Bu ülkenin siyasetçisi de, iş adamı da, yatırımcısı da, aydını da, medyası da bu meseleyi kendi meselesi olarak görmek, o bilinçle, o hassasiyetle meseleye yaklaşmak zorundadır.
OHAL: Bu mesele öfkeyle, şiddetle, sloganla, hamasetle çözülebilecek bir mesele değildir; aklıselimle, şefkatle, anlayışla, kararlı ve samimi gayretle çözülebilecek bir meseledir. Yıllarca bölgede olağanüstü hal uygulandı, yasaklarla, kısıtlamalarla, tecritle ne terör geriledi, ne kayıplar azaldı. Aksine bölgede hem gerilim arttı, hem yoksulluk arttı, hem adaletsizlik arttı, hem de şartlar teröre çok daha elverişli hale geldi.
Çatışma kültürüne teslim olmayacağız: Terörü bir yöntem olarak kullananlar, çatışma kültürünün, şiddetin, öfkenin kendi ekmeklerine yağ süreceğini gayet iyi biliyorlar. Çünkü terör ancak bu gerilim ikliminde kendine zemin bulabiliyor, taraftar bulabiliyor. Biz terörle mücadelenin ilk şartının bu oyuna gelmemek olduğunu biliyoruz. Şunu herkes bilsin ki devlet olarak bu şiddet diline, bu çatışma kültürüne teslim olmayacak, aklıselimimizi ve soğukkanlılığımızı asla yitirmeyeceğiz. Biz terörün sonunu getirecek olanın daha fazla demokrasi, daha fazla adalet, daha hakça bir paylaşım, daha dengeli, daha yaygın bir kalkınma olduğuna inanıyoruz. Bu kanlı oyunların hedefi, milletimizin birliği ve beraberliğidir; bu topraklarda asırlardır varolan kardeşlik hukukudur; barış iklimidir. (TK)