Türkiye Barolar Birliği (TBB), Cumhuriyet gazetesi Genel yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara temsilcisi Erdem Gül’ün tutuklama kararını Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na taşıyor.
Gazetecilerin tutuklanma kararıyla ilgili adli ve idari soruşturma başlatılmasını talep eden TBB, Gül ve Dündar’ın tutuklanmasının, yaptıkları bir haber nedeniyle somut olaydan suçlanmasının da hukuka aykırı olduğunu ifade etti.
"Soruşturulmaları ve tutuklanmaları hukuksuz"
TIKLAYIN - CAN DÜNDAR'IN SAVUNMASI
TIKLAYIN - ERDEM GÜL'ÜN SAVUNMASI
TBB şu gerekçeleri sıraladı:
* Tutuklama bir ceza değil, tutuklama sadece, delillerin karartılması veya şüphelilerin-sanıkların kaçması somut tehlikesi varsa uygulanması gereken bir tedbirdir.
* Kamuoyunda “MİT Tırları Soruşturması” olarak bilinen soruşturmada, şüpheli olarak adı geçen gazetecilerin şu ana kadar kaçmamış olmaları ve kamuoyunun daima önünde yer almaları, kaçma-saklanma somut ihtimalinin bulunmadığının ispatıdır. Soruşturma konusu, esas itibariyle, yayımlanmış bir haberden ibaret olduğuna göre, delillerin karartılmasından da söz edilemeyeceği açık.
* Şu halde gazetecilerin tutuklanması, daha önce siyasi içerikli pek çok ceza soruşturması ve davasında kamuoyunun yakından izlediği üzere bir tedbir olarak uygulanmadı. Bu yapılan, Ceza Muhakemesi Kanunu’na, Anayasa’ya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırılığı tartışmasız bir baskı ve yıldırma amaçlı keyfilik.
* Hukuka aykırılığı açık olan bu keyfi kararın verilebilmiş olması, Sulh Ceza Hâkimliklerinin siyasi iktidarın yeni sopası olduğu yolundaki iddiaların da ispatı niteliğindedir.
* Anayasamıza göre basın özgürdür ve sansür edilemez. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, basın özgürlüğünün önemine değindiği çeşitli kararlarında basın özgürlüğünün, “demokratik bir toplumda” en temel özgürlükler arasında olup; basının “…siyasi hayatın bekçisi…” olduğuna işaret etmiştir.
"İfade özgürlüğünün sınırlanması istisnadır"
TBB’nin başvuru dilekçesindeyse şu ifadeler yer aldı:
“…Gazetecilere tanınan haber kaynakları hakkında susma imkânı basit bir ayrıcalık olarak görülemez; bu, bilgi verme hakkına bağlı bir haktır”. Zira ifade özgürlüğü asıl, sınırlanması ise istisnadır. Burada ulusal mahkemelere ve hakimlere düşen ise, basın özgürlüğünün muhafızı olmak ve onu demokratik bir toplum için ölçüsüz olan her türlü müdahale karşısında korumaktır.
Gazetecilerin yayımladıkları bu haberler sebebiyle suçlanmasına dayanak olarak gösterilen bütün hükümler, Anayasamızın 90/5. maddesinin emredici hükmü ışığında yorumlanmalıdır. Buna göre, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin özgürlükçü içtihadı, aksine yorumlara daima üstün gelmeli, gazeteciler mesleklerini icra ettikleri için ceza tehdidine uğramamalı ve özgürlük kısıtlamalarına tabi tutulmamalıdır. Gazetecinin yayımladığı haberin içeriğinde devlet sırrı yer aldığı iddia ediliyorsa, bu bilgileri yasa dışı yollardan elde edenler veya sızdıranlar soruşturulsa dahi, bunları yayımlayan gazeteciler suçlanmamalıdır…” (EA)