* Türk toplumundaki cinsiyet ayrımcılığı, hukuki ve toplumsal düzenlemelerle beslenerek yıllardır varlığını sürdürüyor. Sonuçta, Türkiye'de kadınlar çeşitli iletişim kaynaklarına ve yasalardan doğan haklarıyla ilgili bilgilere erkeklere oranla daha zor ulaşıyorlar.
Şiddet şiddeti besliyor
* Kadınlar hayatın her alanında şiddete maruz kalıyor. Bunlardan birisi de kadına uygulanan "aile içi şiddet". Kadınlar şiddetin fiziksel, psikolojik, cinsel, ekonomik boyutlarını bir arada yaşıyor.
* Örneğin, aile içi fiziksel şiddete uğradığı için yasal yollara başvurmak isteyen bir kadın hiçbir psikolojik destek bulamadığı ve bilgi kaynaklarına ulaşamadığı için söz konusu başvuruyu gerçekleştiremiyor.
* Ya da, fiziksel şiddete uğrayan bir kadın bu şiddete son vermenin yanı sıra boşanma davası açmak istiyor ancak, karşı karşıya bulunduğu ekonomik şiddet nedeniyle bir avukata danışması bile mümkün olamıyor.
Şiddet kamu alanında da sürüyor
* Zorlukları göze alıp yasal yollara başvuran kadınların dertleri ise bu noktada bitmiyor; bazen karakollarda bazen savcılıkta bazen de adli tabiplikte yaşayacağı sorunlar başlıyor. Bundan sonra özellikle Medeni Kanun ve Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) yer alan kadınlar aleyhine ayrımcı hükümler kadınların mağduriyetini daha da arttırıyor.
* Filiz Kerestecioğlu, hukuki düzenlemelerin eksikliğini aktarmak ve çıkış yolları için bazı örnekler de veriyor:
* TCK'nın 456. fiziksel şiddetle ilgili düzenlemeleri içeren 456. maddesi, sadece kadınları değil, kadın-erkek şiddete maruz kalan herkesi ilgilendirir. Bu maddeye göre, ağır durumlarda her koşulda kamu davası açılır. Oysa, evli çiftlerde şiddete maruz kalan kadın, kendisine şiddet uygulayan kocasından davacı olmazsa dava düşer.
* TCK'nın 478. maddesi de, "kötü davranış gören karı-kocadan biri davadan vazgeçmişse dava açılmaz" der.
* Kadına yönelik ayrımcı politikaların beslendiği, geliştiği, serpilip büyüdüğü erkek egemenliğin de somut cezası yok.
Her şey ne kadar renkliymiş
* Buna rağmen mücadeleden yılmayan bir çok cesur kadın gördüm. Mor Çatı Kadın Sığınma Evi'ne gelen kadınlardan bir tanesi duygularını şöyle dile getirmişti: "Her şey ne kadar da renkliymiş. Eskiden bu renklerin hiçbirisini göremiyordum. Evim yok, çok param da yok. Ama artık çok huzurluyum..."
* Bir hukukçuyum ancak, hukukun tek başına bir şey ifade etmeyeceğini düşünüyorum. Kadına yönelik şiddetle mücadele edebilmek için, herkesin sesini yükseltmesi gerekir.
Avukatlar işbaşında
* Kadınların mağduriyetini giderebilecek ya da azaltabilecek bireysel çabalara hukuki destek sağlamak için biz hukukçular, İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi'ni oluşturduk. Bu merkezde, maddi güçlük içinde olan, aile hukuku konusunda ya da şiddete maruz kaldığı için hukuki destek talebinde bulunan kadınlara ücretsiz hukuki destek sağlanıyor.
* 107 avukatın görev aldığı merkezde, ayda ortalama 50 dava takibi için avukat yönlendirmesi yapılıyor, ayda ortalama 400 telefon görüşmesiyle, 80 yüz yüze görüşmeyle hukuki danışmanlık hizmeti veriliyor.
Telefonla başvuru
* Kadına yönelik şiddet konusunda uzman bir psikolojik danışman görev yapıyor. Danışman, özellikle fiziksel şiddet, tecavüz, ensest gibi birçok olay nedeniyle yapılacak başvurularda psikolojik destek sağlıyor.
* Kendisine bir avukat tayin edilmesini isteyen kadınların, telefonla randevu alması ve gerekli durumlarda merkeze gelerek başvuru formunu doldurması yeterli. Randevu ya da danışmanlık hizmeti almak isteyenler için İstanbul Barosu'nun telefon numarası şöyle: 0 212 2516325 (BB/NU)