Milliyet
Osman Ulagay: Demokratik emperyalist'e demokrasi dersleri
Amerika şoktaymış. Tezkereyi çantada keklik sayan bizim Amerika hayranlarının da şokta olduğunu düşünmek pek zor değil. Acaba TBMM'nin bu kararı nedeniyle özür mü dilesek Amerika'dan? "Aman bize kızmayın, hatamızı düzeltiriz" mi desek?
Piyasalar sarsılırsa sorumlusu kim olacak?
Irak'la savaşmayı kafasına takmış olan Bush yönetimi ile AKP hükümeti arasındaki pazarlık sürerken, anlaşma sağlanması halinde ABD'den gelecek paranın Türkiye'nin ekonomik sorunlarına deva olacağı havası estirildi.
ABD'den alınacak hibeyle sağlanacak kredilerin Türkiye'nin borç sorununu çözeceği, faizlerin düşeceği, ekonominin canlanacağı umudu yaratıldı. Meşhur tezkere oylamasına da bu gözle yaklaşıldı ve tezkerenin onaylanmaması halinde çok kötü şeylerin olacağı, ABD'nin doları 3.5 milyon liraya yükselteceği, borsanın çökeceği tehdidi kullanılarak tezkereye destek sağlanmak istendi.
İş aleminin önde gelen bazı dernekleri ve bazı medya mensupları da bu tehdidi dillendirdi. Bu ortamda Amerika'dan gelecek paraya güvenerek doların düşüşüne oynayanlar şimdi umutlarını yitirip tersini yaparlar mı bilmiyorum ama tezkerenin reddi nedeniyle piyasalarda bir çalkantı yaşanırsa bunun baş sorumlusu, "tezkere geçmezse felaket olur" yaygarasını koparanlar olacak.
Ece Temelkuran: Biz, bizi çok özlemiştik
Tezkere kabul edilmedi ya.. Türkiye 'yolların aşındığını' gördü, aşınınca da iyi şeyler olduğunu... Bu çocuklar, kendilerinin bir şey yapabildiğini gördü... Ve bu ülke, çok çok uzun zamandır ilk kez, Meclis'ini 'sevdi'
İşte bu sefer, öyle olmadı. Bu sefer, "bizim" (!) dediğimiz oldu. Bağırıldı, çağırıldı, alanlarda, Sıhhıye Meydanı'nda Meclis'e doğru eller kaldırıp söylendi:
"Çı-kar-sa tez-ke-re, Meclis gitsin askere!"
Öncelikle, Ankara'da toplanan binlerce insan savaşı durdurdu. Barış, yarın Meclis'e yeniden getirelecek tezkereye kadar bir zafer kazandı. Ama daha önemlisi var. Türkiye'deki savaş karşıtı hareket dünyadaki hareketle birleşti. Türkiye sokakları, dünya sokaklarıyla birleşti, yani Türkiye dünyanın yeni akışına katıldı. Türkiye'nin dünya halkları nezdinde bir "karizması" oldu.
Ama şu var ki, Türkiye, bu tezkere kabul edilse bile, artık "yolların aşındığını" gördü, aşınabildiğini, aşınınca da iyi şeyler olabildiğini. Bu çocuklar, kendilerinin bir şey yapabildiğini gördü. Seslerinin duyulduğunu, yeterince bağırıldığında bütün kulakların açılabildiğini...
Politik olmak ne demek, yollardaki insanlar bunu gördü. Politik olanın, sokakların, insanların, reel-politik denen hikâyeyi yenebildiğini. Bir gün bağırmaktan kısılmış seslerin bir işe yarayabildiğini. "Türkiye Yakın Siyasi Tarihi" denen hikâyenin de değişebileceğini... Gördük. "Oh be!" dedik: "Oh be!"
Derya Sazak: AKP'de tezkere darbesi
Savaş lobisi kaybetti, parlamento 'kirli savaş'a dur dedi.
Tezkere bundan sonra Meclis'e gelse de geçmez!
Şimdi sıra savaş bulutlarını dağıtmaya geldi.
Irak elindeki füzeleri imha ediyor, silah denetimleri daha da hız kazanacak, ortam normalleştikçe Saddam rejiminin ömrü kısalacak.
Körfez Savaşı'ndan bu yana Saddam'ı yönetimde tutan ambargo oldu. Irak dünyadan izole oldukça Bağdat rejimi içeride daha da güçlendi.
Türkiye barışçı çözümler üzerindeki ısrarını sürdürmelidir.
Hürriyet
Tufan Türenç: Parti içi takıyye
Meclis'in kararı Türkiye'nin zedelenen onurunu bir ölçüde kurtarmıştır.
Ama hükümetin baştan sona yanlış politikaları Türkiye'yi hem siyasi, hem askeri ve hem de ekonomik açıdan zor durumda bırakmıştır.
AKP iktidara geldi, hem de çok güçlü geldi ama iktidar olamadı, olacağı da yok.
Merkez sol ve merkez sağda bir an önce güçlü siyasi yapılanmalar oluşturulamazsa Türkiye'yi daha zor günlerin beklediğini görmek için káhin olmaya gerek yok.
Sabah
Ergun Babahan: Meclis'te sadece barış mı oylandı?
Aslında dün Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde sadece barış oylanmadı, Türkiye'nin onuru da oylandı ve Meclis kendisini ciddiye almayanlara gereken yanıtı verdi.
Oylamanın bir başka yanı da, AK Parti'nin ulus nezdindeki desteğini arttırmış olmasıdır.
İş dünyası piyasalara ve doların durumuna odaklanırken, sokaktaki halk, Türkiye'nin onuruna sahip çıkılmasını, bir bedel pahasına da olsa Amerika'ya kafa tutulmasını istiyordu.
Dün konuştuğum insanlar, ödenebilecek bedelin ağırlığının farkında olmalarına rağmen, karardan büyük bir memnuniyet duyuyordu.
Radikal:
H.Bülent Kahraman: Yanlış hesap Bağdat'tan dönüyor
Evet, beğensek de beğenmesek de, savaş karşıtlarının oluşturduğu süreç bu sonucun karşımıza gelmesinde derecesiz bir etkiye sahip. Demek ki, 'kamuoyu' denilen kavram bundan böyle yabana atılmaması, üstünde uzun boylu durulması gereken bir olgu.
İkincisi, malum 'realpolitik' yandaşlarının tepkisine bakıp, 'bu kararla birlikte Meclis 'romantik' bir tepki gösterdi, yanlış karar aldı ve
'realpolitik'ten anlamadığını gösterdi' mi diyeceğiz? Bir meclis, üstelik de iktidar partisi milletvekillerinin (ne demek olduğunu bile bile) vermediği oyla bir tezkereyi reddedince külliyen yanılmış, fakat koltuklarında oturup büyük stratejiler yazan 'realpolitik' uzmanları haklı mı çıkmış olacak?
Bunu söyleyenlere, ki aşağı yukarı aynı kişilerdir, Demirel'in cumhurbaşkanlığı görev süresinin uzatılmasını isteyen tezkerenin reddedildiğini de hatırlatalım. O zaman da eğer süre uzatılmazsa,
'realpoltik'e aykırı davranılmış, ülkede istikrar bozulmuş, hatta bölgede dengeler yerinden oynamış olur deniyordu. Demirel Çankaya'dan indi, söylenenlerin de hiçbirisi olmadı. (Şubat 2001 krizini kimse ağzına almasın, onun ne olduğu malum.)
Yeni Şafak
Ahmet Taşgetiren: Amerika'nın sınavı
Şu kesin ki tüm bölge halkları, (tıpkı dünyadaki örnekleri gibi) Amerika'nın saldırganlığına karşı öfke içindedirler. Dolayısıyla şunu rahatlıkla söylemek mümkün: Şayet bu bölgede tam demokrasi olsa, halkların ilk tavrı, Amerika'ya "Go home - Evine dön" demek olur. Bu durumda Amerika Ortadoğu'da demokrasi ister mi? Demokrasi olursa bir çoğu Amerika'ya yataklık eden yönetimler olur mu?
Amerika, TBMM'nin kararından -ki oylamadaki 'evet'leri bile 'zoraki evet'ler olarak görmek gerekir- bölge insanlarının nabzını okumak gibi bir fırsatı yakalamalıdır. Hiç şüphe olmasın ki Mısır halkının nabzı da böyle atar, Pakistan halkının, Ürdün halkının, Fas halkının, Kazakistan halkının nabzı da... O zaman siz, "halka rağmen halk için" gibi bir ucubeyi benimsemiş olacaksınız.
Star
Umur Talu: Olgunlaşmak
Tezkerenin kabul edilmemesinden sonra, kimin ne yazdığı, hangi haberleri nasıl verdiği de kulağınızda hep küpe olsun.
Akıllarını, kurumuş vicdanlarını, piyasalarını, karlarını, tarzlarını, ille de parayla değil ama mutlak bir manevi beslemelikle savaşa yazdıranlar, müthiş bir hayal kırıklığı içinde şimdi baykuşluğa evrildiler.
Savaşa evet kararıyla akbaba olmaya soyunanlar...
Artık gamlı baykuş.
Felaket üstüne felaket yazıp duracaklar.
Bu ülkeye iktidar dayatmaya kalkmış, yenilmişlerdi...
Cumhuriyet
Türkel Minibaş: Savaşa Neden Hayır Desinler ki
264 savaş yanlısı... 250 savaş karşıtı... Yandaş mı karşıt mı olacağını bilmeyen 19 milletvekili!
TBMM'nin kıl payı yakaladığı bu tablo sanmayın ki, Türkiye'yi Irak'taki savaşa taraf olmaktan kurtarmıştır. Sadece, bu ülkede yaşayanların TBMM'de temsil güçlerini henüz kaybetmediklerini göstermiştir.
Sanmayın ki cumartesi günkü oylama sonucu, TBMM'nin ABD'nin dayatmalarına karşı durduğunun mesajıdır. Sadece, Türkiye'de ABD askerini içine sindiremeyen muhalif güçlerin bulunduğunun imasıdır.
Sanmayın ki, 90'ı aşkın AKP milletvekilinin "ret" oyu, demokrasi rüzgârlarının habercisidir. Çözülen AKP'nin boşluklarından Genç Parti, ANAP, Doğru Yol üçgeninde oluşacak demokrasi karşıtı bir sürecin de kampana sesidir.
Ama inan ki, kıl payı yakalanan bu karşı duruş, "Savaşı biz durdururuz" diyen ve başta "Barış Girişimi", "Irak'ta Savaşa Hayır" platformu olmak üzere tüm sivil toplum örgütlerinin başarısıdır. Ne var ki, rehavete kapılmaya izin vermeyecek kadar da küçük bir başarıdır.
Zira... Türkiye'nin bir kısmının, 264 "Evetçi" gibi yandaş mı karşıt mı olacağını bilemeyen 19 çekimseri de kendine benzediği ve kendi düşüncelerini dile getirmesi için seçtiğini unutamayız!
Dahası, 264 artı 19'un ardındaki sermaye piyasası müdavimlerinin, petrol istasyonu sahiplerinin, gıda stokçularının, ilaç ve maden şirketlerinin yüzlerini de yok sayamayız!
Cumhuriyet
Oral Çalışlar: Herkes Beni Kutladı
Slovenya'nın en yüksek dağlarının ortasındayız. Bled Gölü kıyısını dolaştık. Yüzlerce yıllık tarihi olan kaleden çevreyi izledik. Muhteşem ve etkileyici bir görüntü. 30 kadar gazeteci Bled kentini dolaştık. Sonra, otantik bir Sloven lokantasında yemeklerimizi beklemeye başladık. Bu sırada cep telefonum çaldı. Telefondaki ses İpek 'indi (Çalışlar): "Meclis, Amerikan birliklerinin Türkiye'de konuşlanmasına ilişkin tezkereyi biraz önce reddetti."
Haberi önce aynı masada oturduğumuz Arnavut, Polonyalı ve ABD'li meslektaşlarıma ilettim. Amerikalı gazeteci Andrew 'un yüzünün kıpkırmızı olduğunu fark ettim. İlk tepkisi şakayla karışık, "Şimdi Kuzey Irak'ta bağımsız bir Kürt devletine hazır olun" şeklindeydi. Sonra diğer masalardaki gazetecilere haberi duyurdum. Herkes beni kutlamaya başladı. Makedonyalı Yvonne gelip yanaklarımdan öptü: "Milyarlarca doları bir kenara ittiniz. Hiç beklenmeyen bir sonuç elde ettiniz. Artık sizi her şey için yüzyıllığına affedebilirim" dedi.
ABD'li Andrew'la daha sonra bütün gece bu konuyu konuştuk. Andrew, Bush 'a çok kızıyordu. "Her şey Birleşmiş Milletler kararı çerçevesinde, normal şekilde yürüyecekti. Bush'un anlamsız baskıcı tutumu, her şeyi sonuna kadar zorlamaya kalkışması, hem karşıdakileri, hem de kendisini köşeye sıkıştırdı. ABD toplumu içinde de büyük bir gerginlik ortaya çıktı. Bush'a göre, ya onun gibi davranacaksınız ya da hain ve terörist işbirlikçisi olacaksınız. Bu tutum, ABD halkının ruh halini de bozdu. Geriye dönüşü olmayan aşırı gerginlik yaratıcı çizgi, işleri çok zorlaştırıyor. Şimdi Türkiye ile ilişkimiz nasıl yürüyecek? Fransa ile neden işler bu kadar sertleştirildi? Rusya hayır derse ve veto hakkını kullanırsa bütün ilişkiler sona mı erecek?" (NM)