İsveç Araştırma Enstitüsü'nün (Swedish Research Institute in Istanbul (SRII)), düzenlediği "Medya ve İktidar: Türkiye Üzerine Eleştirel Bakış Açıları" konferanslarının dördüncüsü dün (15 Kasım) gerçekleştirdi.
Konferansta, İzmir Ekonomi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Sevda Alankuş "ötekinin (kadın) bedeni üzerinden trafik: Türkiye Medyasında Savaş Gazeteciliği Örneği" başlıklı bir sunum yaptı.
Türkiye'deki gazetelerdeki savaş diline ve devletin karışında olarak konumlandırılan tarafların "ötekileştirilmesine" dikkat çeken Alankuş; geleneksel gazeteciliğin, savaş gazeteciliği üzerine kurulduğunu savunuyor.
Alankuş, basın-yayın ve medya organlarının, "savaş, şiddet, propaganda, elit kesim, iktidar ve zafer odaklı" savaş gazeteciliği yerine; "barış ve çatışma, doğruluk, insan ve çözüm odaklı" barış gazeteciliğine yönelmesi gerektiğine inanıyor.
Sevda Alankuş'a göre Norveçli sosyolog Johan Galtung'un kavramlaştırdığı şiddet karşıtı "barış gazeteciliği" yapabilmek için yaratıcı olmak şart. Ayrıca intikamı yücelten ve ötekini düşmanlaştırıcı spor gazeteciliği benzeri söylemlerden uzaklaştırılması gerekiyor.
Savaşı insansızlaştıran dil
Alankuş sunumunda, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Kuzey Irak'a Aralık 2007'de operasyon düzenledikten sonra Hürriyet ve Sabah gazetelerinde çıkan haberlerdeki "fetişist, pornografik ve savaşı insansızlaştıran" dile de dikkat çekti.
"Savaş gazeteciliğinin bir diğer yanlı tarafı ise kullanılan kaynaklardaki hükümet merkezlilik. Geleneksel gazetecilik anlayışına göre haber yapılırken, 'doğruluk mitine' dayanılarak genellikle 'resmi kaynaklar'a başvuruluyor. Haberler yazılırken kullanılan milliyetçi dil ve sayfa tasarımları da maskülen özellikler olan 'rasyonellik, verimlilik ve güvenilirliğe' sahip olarak lanse ediliyor.!
Alankuş, post-yapısalcı düşünürlerden Jacques Derrida'nın Batılı düşüncenin her şeyi iki kutuplu algılayışına getirdiği eleştirilerin, geleneksel gazeteciliğin ötekileştirici yapısına da uygulanabileceğini düşünüyor. Sunumda, kendisini "medeni, rasyonel, güvenilir" olarak tasvir eden Batı'nın, sömürge ülkelerine yukarıdan bakarak, onları feminen, kırılgan, duygusal ve tahmin edilemez gördüğünün de altı çizdi.
Bu tarz bir bakış açısının, birbirlerini "öteki" olarak konumlandırılan tarafların uzlaşmalarına engel teşkil ettiğini düşünen Alankuş'a göre, "bize karşı onlar" algısı, "egemen güç ilişkileri"ni haklı kılıyor ve meşrulaştırıyor.
"Öteki"ler hakkında feminen imajlar yaratıldığına değinen Alankuş, böyle haberciliklere örnek olarak, 1991 Körfez Savşı sırasında Saddam Hüseyin'in uluslararası basında burka giyen bir kadın algısı yaratılarak verilmesini gösterdi.
Ötekinin kadınsılaştırılması
Ulusal basında ötekilerin kadınsılaştırılması ise 20 Aralık 2000'de Hürriyet gazetesinde yer alan bir haber üzerinden örneklendirildi. Gazetedeki, hükümetin, F tipi cezaevlerini protesto etmek amacıyla açlık grevine giren mahkumların bulunduğu cezaevine düzenlediği "Hayata Dönüş" operasyonlarının anlatıldığı haberin başlığı: "Devlet Girdi."
Devletin "erkek", cezaevlerinin ve mahkumlarınsa "kadın" olarak temsil edildiği haberdeki dilin "barış gazeteciliği"ne uygun olmadığını düşünen Alankuş'a göre, bu gibi bir bakış açısı, oluşturulması gereken yeni medya etiği kurallarına da aykırı.
Son olarak, "feminist bilgi felsefesine dayalı yeni etik kuralları" oluşturulması gerektiğini belirten Alankuş'a göre, medya okur yazarlığı da meydana getirilecek yeni kurallar çerçevesinde yeniden ele alınmalı. (IK/HK)