Büyük şehirlerin meydanlarında, trafiğe kapalı büyük caddelerinde ve metro istasyonlarında, kimi müzisyenlerin para kazanma, kimilerinin ise hayatın ezici şartlarına karşı bir meydan okuma adına icra ettiği müzik, sokak müziği olarak zamanla sokakların ve kent kültürünün bir parçası haline geldi.
Tarihsel geçmişi kentleşmeyle birlikte ele alınan bu kültürü doğuran temel nedenin işsizlik olduğu ama müziğin etkisini de dikkate aldığımızda diğer bir esaslı nedenin ise felsefi ya da siyasi bir meseleyi müzik aracılığı ile aktarmak olduğu görülüyor. Geçmişte Amerika’nın ve Avrupa’nın banliyölerinden kopup, büyük şehirlerin merkezi yerlerine gelen siyahilerin ve hippilerin öncülük ettiği bu kültüre her metropolde rastlamak mümkün. Özellikle İstanbul’un İstiklal Caddesi boylu boyunca bu kültüre ev sahipliği yapıyor.
Bir yere yetişmeye çalışırken kulağınıza çalınan bu ezgilere kayıtsız kalmak mümkün değil. Kimi zaman inceden bir keman sesi, bir çello veya ilginç tınısıyla bir santur sizi kendine çekerken kimi zaman da etnik öğeler barındıran bir doğu ezgisi veya folklorik Afrika melodileri sizi yolunuzdan edebiliyor.
Bu çok çeşitliliğe alışkın olanlar için son zamanlarda özellikle İstiklal Caddesi’nde farklı müzik tarzıyla farklı bir grup, etrafına topladığı kitle ile kendini hemen belli ediyor. Üç kafadarın etraflarına topladıkları kalabalıkla birlikte söylediği ve genelde iki gitarın eşlik ettiği bu şarkılar Kürtçe. Çoğu zaman halayların çekildiği ve bazen turistlerin de bu küçük sokak konserlerine katıldığı müzik dolu dakikalar tam bir şölene dönüşüyor. Kimi zaman oluşan kalabalıkla neredeyse kapanma noktasına gelen İstiklal Caddesi’nin bu yeni sakinleri, Doğu ve Güneydoğu’dan kalkıp çalışmaya geldikleri İstanbul’da tesadüfen birbirlerini bulan, müziğe aşık üç genç.
Telefon kameralarının eksik olmadığı bu sokak buluşmalarından birinde tanıdığım bu gençlerin internette de yığınla videosuyla karşılaştım. Genelde onları dinleyenlerin çektikleri bu videolardan belli olan heyecanı yerinde yaşamak ve onlarla buluşup konuşabilmek için İstiklal’in yolunu tuttum.
Spontane başlayan bu küçük konserlerde hep birlikte söylenen şarkılarda “Şoreş” (Devrim), “Xerîbî” (Gurbet), “Aşîtî” (Barış) ve “Amed” (Diyarbakır) gibi kelimeler hiç eksik olmuyor. Özellikle İstiklal Caddesi’nden geçen Kürt vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği bu küçük sokak konserlerinin, İstanbul’un Bağcılar, Şirinevler gibi semtlerinin meydanlarında da yapıldığını öğreniyorum bir dinleyiciden.
Barış Adal, Erkan Benli ve Eymen Adal adlı üç kafadarın kurduğu bu grubun adı “Koma Sê Bıra” yani “Grup Üç Kardeş”. Eymen ve Barış iki öz kardeş. Grubun bu halini alması ise Erkan’ın tesadüfen onlara katılmasıyla oluyor. Youtube ve Facebook gibi sitelerden yayılan videolarının da tanınmalarına bir hayli katkısı olmuş.
Eymen, buluşma öncesi acil bir işi çıktığı için izin isteyip yanımızdan ayrılıyor. Grubun geriye kalan iki üyesi Barış ve Erkan’la Taksim’de bir kahvehaneye oturup çay ve müzik dolu bir muhabbete koyuluyoruz.
“Bizi buluşturan Kürtçe”
Erkan giriyor ilk olarak söze. 1994’te doğduğu Van’ın Çaldıran ilçesinden okumaya gittiği Ankara Fen Lisesi’nin başarılı öğrencilerinden biriyken lise 2. Sınıfta Kürt olduğu için kendisini sevmeyen bir hoca tarafından bir sınava alınmıyor. Ve okulu bırakıp İstanbul’a geliyor. Ailesinin tek erkek çocuğu. Bir süre garsonluk yapıyor. Ve İstanbul’da yaşamaya karar veriyor. Küçüklüğünden beri müziğe olan merakı ve okuduğu Dewrêşê Evdî, Karapetê Xaço ve Ehmedê Xanî‘nin hayatları onun müziğine ilham oluyor ve onun Barış ile tanışmasına vesile oluyor.
“İki ay önce İstiklal’de yürürken Kürtçe bir müzik duydum ve hemen yanlarına gittim. Ben de bir, iki şarkı söyledim. Sonra Barış bana teklif etti, onlara katıldım.” diyor Erkan.
Barış ise 1992’de Mardin’in Derik ilçesinin Çataltepe köyünde doğmuş, büyümüş. İlkokul 5. sınıfta terk ediyor öğrenimi. “Türkçe eğitim vardı ve ben Türkçe bilmiyordum, öğretmen de sürekli Türkçe konuş diye baskı yapıyordu, bıraktım” diyor. Çobanlık yaparken 12 yaşında babasının aldığı gitar ile müziğe başlıyor ve bunu devam ettirmek için iki yıl önce geldiği İstanbul’da bir süre marketlerde kasiyer olarak çalışıyor. O da Erkan gibi Şivan Perwer, Ciwan Haco, Xêro Abbas ve Rotinda hayranı.
“Polisler ve ırkçılar her gün müdahale ediyor”
Sürekli İstiklal Caddesi’ndeler. Akşamüstleri başlıyorlar genelde ve akşam 8’e kadar iki, üç saat aralıksız çalıyorlar. “Ahmet Kaya ölmez”, “Özgürlük çiçeğimsin”, “Amed zindanlarında”, “Hevale Remzi”, “Serhıldan Jiyane”, “Çerxa Şoreşe”, “Kemal Pir yoldaş” gibi şarkılar, onlarla ve eşlik eden kalabalıkla İstiklal Caddesi’nde çınlıyor.
Barış sözü alıyor. “Bazen ırkçı birkaç kişi yanımıza gelip bizi uyarıyor: ‘Biz çok adam kaldırdık buradan sizi de kaldırırız, Kürtçe çalmayın yoksa karışmayız,’ gibi sözlerle bizi korkutmaya çalışıyorlar.
“Onlardan korkacak değiliz ama her gün bir iki polisin gelip bizi uyarması da buna eklenince canımız sıkılıyor. Genelde kalabalık tepki gösterince hemen çark ediyorlar ve anlıyoruz ki bu müdahaleleri kendi fevri kararları. Emniyete götürseler en azından suç işleyip işlemediğimizi anlarız.”
“Şoreşkeri (Devrimci) müzik bizim için bir direniş ve mücadele biçimi”
“En çok da insanların güler yüzlerini görmek bizi mutlu ediyor, bazen hiç Kürtçe anlamayan Japon turistler bile gelip halaya katılıyorlar, severek dinliyorlar ve eşlik etmeye çalışıyorlar” diye anlatan Barış, en çok istedikleri şeyin, yaptıkları işten dolayı desteklenmek olduğunu söylüyor.
Erkan söze devam ediyor. “Bize barlardan sık sık teklif geliyor ama biz türkü bar sanatçıları değiliz, sokaktan kopmak istemiyoruz. Bu bizim için bir mücadele biçimi. İnsanlar her yerde mücadele veriyor, bizler de müzik yaparak, söylediğimiz Kürtçe şarkılarla insanların gönüllerine dokunarak, politik şarkılar söyleyerek sokakta mücadele veriyoruz ve gelecek nesillere örnek oluyoruz” diyor.
Gelecek planlarından bahsediyoruz. “Tanınmak ve davet almak bizim için önemli” diyorlar. “Davetler alıyoruz hatta yurtdışından bile. Kimi zaman ücret de ödeniyor. Ama öğrencilerin bahar şenliklerine, Newrozlara veya siyasi kutlamalara gönüllü olarak da gideriz, yeter ki davet alalım” diyor Barış. “Çünkü biz barışın ve ateşin çocuklarıyız” diye gülümseyerek ekliyor Erkan.
Rojda, Koma Çiya, Şahe Bedo, Kemalê Amed, Brindar Ali, Seyda Perinçek gibi sanatçılar tarafından da takdir edildiklerini hatta Kandil’de bile videolarının sevilerek dinlenildiğini ve kimi zaman İstiklal Caddesi’nde müzik yapan diğer sanatçılarla da bir araya gelerek Karadeniz şarkıları söylediklerini aktaran ikili son olarak, isteyenlerin gelip her gün İstiklal Caddesi’nde kendilerini dinleyebileceklerini ekliyor. (HŞM/EKN)