Türkiye, 1 Eylül Barış Günü’nü çatışma ortamında karşılıyor. Peki, barışın 1 Eylül itibariyle başlaması için kim, ne yapmalı?
Bu soruyu hak savunucularına ve barış için mücadele eden kesimlerden isimlere yöneltmeye devam ettik.
Öztürk Türkdoğan, Ümit Efe, Mehmet Soğancı, Filiz Karakuş, Elif Avcı, Hanım Tosun, Melek Özman, Mahmut Keçeci, Oğuz Yüzgeç, Nimet Tanrıkuluve Bayazıt İlhan'ın cevaplarında da ateşkes vurgusu öne çıktı.
Barış savunucuları başta olmak üzere toplumun her kesiminin barış talebini ısrarla yükseltip bunun için birlikte harekete geçmesi gerektiğinin altını çizdiler.
“Barışın sesini yükseltelim”
Ümit Efe (Türkiye İnsan Hakları Vakfı /TİHV İstanbul Temsilcisi): Herkes elinden geleni yapmalı. Sürekli çatışmasızlık ortamının sağlanması ve demokratik hakların güvence altına alınması için siyasetçiler, öğrenciler, ev kadınları, çocuklar, insan hakları savunucuları, demokratik kitle örgütleri, en fazla da siyasal iktidar hedefleyenler ve siyasal iktidar sahipleri barış için elinden geleni yapmalılar.
Mehmet Soğancı (TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı): Barış mümkünse beş saniye sonra başlasın.Türkiye’nin içinde olduğu süreçte bu gün, her 1 Eylül’den daha önemli. Herkesin barışın sesini yükseltmeye ve yükselen sese omuz vermesi lazım.
Nimet Tanrıkulu (Barış İçin Kadın Girişimi): Kadınlar olarak barışa en fazla bizim ihtiyacımız var dediğimiz şu günlerde tekrar çatışmalı bir süreç başladı. Tüm tanıklıklarımızda kadınlar yine en ağır bedelleri ödediğini gördük. Barış için mücadele eden kadınlar olarak kalıcı bir barışı biz kadınlar kurabiliriz, diyoruz. 1 Eylül Dünya Barış Gününde kadınlar örgütlenmeli, kadınların barış mücadelesinde buluşmalılar. Biz Barış İçin Kadın Girişiminde buluşarak, "Bombalar hayatlarımıza düşüyor! Biz barış için mücadeleden vazgeçmiyoruz". Gelin hep birlikte daha da gür bir sesle barışta ısrarcıyız, biz bu savaşı istemiyoruz diyelim!
“Silahlar sussun”
Öztürk Türkdoğan (Akil İnsanlar Heyeti, İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı): Taraflar mutlaka silahları susturmalı ve ellerini tetikten çekmeli. Türkiye’de en çok ihtiyacımız olan şey kalıcı çatışmasızlığın sağlanması. Barış savunucuları bunu daha yüksek sesle sürekli olarak ifade etmeli, barış mücadelesini sürdürürken silahların susmasını da sağlamalı.
Filiz Karakuş (Sosyalist Feminist Kolektif / SFK): Önce silahların susması gerek. Devlet operasyonlardan, gözaltılardan, bombalamalardan; PKK de misilleme, sabotajlardan vazgeçmeli. Silahların susması savaşın nedenini ortadan kaldırmıyor. Bizim hedefimiz savaş zeminini ortadan kaldırmak olmalı. Saray ve Geçici Hükümet bu savaşı Kürt sorununun inkar ve imhası üzerinden yürütüyorsa silahların susması talebiyle birlikte toplumda barış yanlılarının Kürt halkının taleplerine ve demokratikleşmeye sahip çıkması, mücadelenin dayanışma öznesi değil asıl sahibi olmaları gerekiyor.
“Örgütlenmeli”
Elif Avcı (Lambdaistanbul): Önce Barış'ın bu topraklara geleceğine inanmak, sonra da inandığın şey uğruna mücadele etmen gerekiyor. Az çok duyarlı kim varsa akıl sağlığını kaybetmemek için bence örgütlenmeli. "Neden ve nasıl bir barış" istediğimizi temas edebildiğimiz herkese anlatmalıyız.
Hanım Tosun ( Cumartesi Anneleri): Her yerde barışı dile getiriyoruz ama sesimizi duyan yok. Bizi duyana dek barıştan yana olduğumuzu söylemeye devam edeceğiz. Polis cenazeleri de Yüksekova’daki cenazelerde de aynı acıyı hissediyorum. İkisinin de aileleri var. Her şeye rağmen herkesi barışı haykırmaya davet ediyorum.
"Birlikte mücadele"
Melek Özman (Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Film Festivali Koordinatörü): Barıştan yana olanlar, her an barış için örgütlenmenin, olduğumuz her yerde barışı örgütlemenin yollarını bulmalıyız. Az değiliz, azınlık değiliz, herkesin katılabileceği, çok yaygın barış, direniş eylemleri örgütlememiz mümkün. Biz barıştan yana olanlar barış için eyleme geçerek ancak bu savaşı, bu devleti durdurabiliriz.
Oğuz Yüzgeç (SGDF Eş Genel Başkanı): Gençlere dönük Suruç Katliamı uzun süren savaşsızlığın dönüm noktası oldu. Barış ne yazık ki iyi dileklerle, temennilerle gelmeyecek. Bu savaşa karşı olan, bunun savaşın sarayı olduğunun farkına varan herkesin yan yana mücadele etmesi, 1 Eylül’de her yerde sarayın savaşına karşı halkların barışını savunması lazım. Barış, mücadelenin sürekli kılınmasıyla var olabilecek.
"Savaş ölüm, sakatlık, hastalık demek"
Mahmut Keçeci (Engelli Hakları Forumu): Halklar açısından savaşın kazanımı olamaz. Savaşı dayatan emperyalist keyfiyetle başedebilmenin yegane yolu halkların dayanışmasından çıkacak sonuçtur. Engelli örgütlerinin özellikle savaşın sakatlar ordusunu besleyen yanına vurgu yapan ve toplumu bu anlamda harekete geçiren çalışmalar yapması gerekir.
Bayazıt ilhan (Türk Tabipleri Birliği Merkez Konsey Başkanı): Çatışma, biz hekimler için açlık, ölüm, hastalık, halkların birbirinden uzaklaşması demektir. Hekimler, sağlıkçılar olarak daha fazla ölüm, sakat kalma, hastalık istemiyoruz. Her türlü çatışmanın, savaşın durması gerekiyor. Barışın sağlanması, sorununun demokrasi içinde çözülebilmesi için tüm tarafların, siyasi aktörlerin sorumluluk alması gerekiyor. (BK/ÇT)