Milliyet
Taha Akyol: Haydi hayırlısı...
Oylamadan sonraki toplantıda, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan, "ekonomide ciddi bir sorun olmaz, tedbirlerimiz var" diye Başbakan Gül'e teminat vermiş...
Bundan emin olmak istiyorum.
Bence yanlış karar alınmıştır ama ok yaydan çıkmıştır artık; soğukkanlı olmak, bir de psikolojik karamsarlığı pompalayarak riskleri artırmamak lazım.
Hürriyet
Ertuğrul ÖZKÖK: O 'casus belli' artık yok sayılmalı
Ve Meclis kürsüsüne çıkıp ''Evet'' diyecek insanlara, ''Oradan gelecek her tabutun sorumlusu siz olacaksınız'' diye bağırdılar.
Eğer yasama hayatı, ''Evet'' ve ''Hayır''lardan oluşan bir sorumluluk sistemi ise, ''Hayır''ların da bir sorumluluğunun olması gerekir.
Sorumluluk
Artık orada kurulacak bir Kürt devletinin, bu devleti önlemek için çıkacak savaşta hayatını kaybedecek her Mehmetçiğin, o bölgeden gelecek her ''Türkmen'' maaşının sorumlusu da onlar olacaktır.
Tabii patlayacak kriz dolayısıyla kapanacak her şirketin, işini kaybeden her Türk vatandaşının da...
Fatih Altaylı: Savaş umurlarında mı Hıncal Abi
GEÇEN hafta yazdığım bir yazıda ''medyatik olmanın yolunun savaş karşıtlığından'' geçtiğini söylemiştim. Hıncal (Abi) Uluç da, beni eliştiriyor ve ''Medyatik olmadan olmaz çünkü etkili olması için medyatik olması lazım'' diyor.. Galiba anlatamamışım ne dediğimi. Benim anlatmak istediğim: ''Savaş mavaş bunların umurunda olmaz. Bunların derdi gazeteye, televizyona çıkmak. Bugünlerde bunun yolu savaş karşıtı olmaktan geçiyor.''
Cüneyt Ülsever : Redd-i tezkiye
59. hükümette redd-i tezkiye yapan 58. hükümet üyelerinin yer alması ise en hafif tabiri ile yüzsüzlük olur.
5) 28 Şubat tarihli MGK toplantısı da ülkenin son yıllarda karşılaştığı en önemli güvenlik meselesini (Kuzey Irak) tartışmadan kapanmıştır. Bugüne dek güvenlik açısından gençlerin saçını-sakalını bile tartışan MGK bu kez ateşten kestane almaktan çekinerek, ''ne şiş yansın ne kebap'' hesabı ile tarihi bir garabet yaratmıştır.
6) Tezkere ile ''yabancı ülkede Türk askeri bulundurma'' yetkisi de reddedildiğine göre; TSK ivedilikle Kuzey Irak'taki 20-25 bin askerimizi geri çekmek zorundadır.
7) MGK ''uluslararası meşruiyete'' bu kadar önem verdiğine ve BM kararlarına bağlı kalmaya dikkat ettiğine göre, BM kararı uyarınca, askerimizi Kuzey Kıbrıs'tan da çekmek zorundayız.
8) Türkiye Cumhuriyeti Kuzey Irak'ta kurulacak federe Kürt devletini artık dışarıdan seyretmek, Türkmenleri bir kez daha kendi kaderleri ile baş başa bırakmak zorundadır. Varsın olsun Musul-Kerkük petrollerini Kürt unsurlar denetlesin.
9) Kuzey Irak'tan Türkiye'ye kaçacak 1-2 milyon mülteciyi de kendi topraklarımızda kucaklamak durumundayız.
10) Tıpkı 1991'de olduğu gibi, Kuzey Irak'ta Kürt unsurlara dağıtılacak silahların savaş sonrası yine bu unsurların elinde kalmasına, en azından tarafımızdan denetlenmemesine razı olacağız.
11) Türkiye Cumhuriyeti, hayır ve şerri ile kurulmakta olan Yeni Ortadoğu Düzeni'nde rol almamayı, bölgedeki stratejik avantajlarını redd-i miras etmeyi Meclis kararına bağlamıştır. Kimsenin anlamadığı bir sloganla ''Kuzey Kıbrıs'ın stratejik önemi!'' diye yanıp tutuşanlar için petrolün %65'ini elinde tutan Ortadoğu'nun stratejik önemi yoktur.
13) Eğer, İslamcı-solcu enteller ceplerinden ödemezse, en iyisi artık 150 milyar dolar borcun üstüne yatmaktır.
Radikal
Erdal SAĞLAM: Basiretsizliğin adı 'parti içi demokrasi' oldu
BÜYÜK bir sürpriz oldu ve Hükümetin hazırladığı tezkere TBMM'den geçmedi. Tezkereye karşı olanlar bile şok oldular. Çünkü çoğu, ''romantik'' bakış açısıyla karşı çıkmışlardı ve 'şimdi ne olacak?' diye düşünmeye başladılar.
Bütün televizyonları gezen , yansız gibi gözüken ama AKP'ye yakın bir mütefekkir, şaibeli politikacılarla birlikte TBMM'nin bu kararını ısrarla savunup, halkın isteklerine yanıt veren, parti içi demokrasiye bağladı.
İnsaf... Ne zamandır 'Basiretsizliğin adı parti içi demokrasi' gibi sunuluyor?
Bizce, ne kadar bankaların işine gelmese de, piyasalar buna tepki verir ve ileride tezkere yine gündeme gelir. Ama 10 katrilyon geri ödeme, Salı günü iki ihale var...
İşler sonra düzebilir ama hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. '363 kişilik çoğunluk iktidarını' satın alan iç ve dış piyasalar bunun böyle olmadığını, bir koalisyonla ve üçlü beşli bir yapıyla karşı karşıya olduklarını, karar almanın zorluğunu anladılar. Bunun da ötesinde liderlik sorunu olduğu, gerekli kararların alınmasında gerekli basiretin olmadığı görülmeye başlandı. Kısacası; AKP ne yaptıysa kendine yaptı...
Sabah
Erdal Şafak: Sabah diyor ki
Evet, "Güvensizlikten de ileri" bir tabloyla karşı karşıyayız. Zira hükümetin altına yerleştirilmiş dinamitin fitilini ateşleyen de bir grup bakan oldu. Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır, Milli Eğitim Bakanı Erkan Mumcu, Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen... Tezkereye imza attılar, sonra da Meclis'te ret oyu kullandılar. Kendilerini inkar anlamına gelen bu tavırlarından sonra da hiçbir şey olmamış gibi koltuklarında oturmaya devam ediyorlar.
İş parti içi disiplin sorununu aşıyor, hükümet içi disipline dayanıyor. Demirel'in de kastettiği bu.
Tarafsızlığı bir yana bırakıp partisinin ve hükümetinin tezkeresini reddettirmek için muhalefetle açık işbirliği yapacak kadar ölçüyü kaçıran, her şeyi göze almış Meclis Başkanı Bülent Arınç'ın garabeti de cabası...
Erdoğan'ın parti içi demokrasiden anladığı buysa, hayrını görsün. Ama bedelini millete ödetmesin.
Star
Salih Neftçi: İki çerçeve
...
Pislik
Kuşku yok ki siyasi bakımdan herkes aynı şeyi düşünüyor.
Dört bir köşeye dağılmış bu pisliğin içinden nasıl çıkılacak?
Ayrıca bir şekilde içinden çıkılsa bile bu noktaya gelmiş bir olayın sonunda anlamlı bir sonuç nasıl elde edilecek?
Çocuk değiliz, bu yaşa geldik. Elbette bir şeyler yapılacaktır. Ama bu yapılacaklardan sonra da işin uzun vadeli etkileri olacaktır.
Yarı şaka bir öneriyle bitirelim.
Elinde bonosu olanlara bir tavsiyemiz var.
Pazartesi sabahı dükkanlar açılınca gidip hemen kendilerine iki boş çerçeve alsınlar.
Birisi bonoları duvara asmak için.
İkincisinin nerede kullanılacağını ise sonra yazacağız. (NM)