“Barışı savunmanın yargı konusu yapıldığı bir dönemden geçiyoruz. Toplumun barış fikrinde ciddi bir kırılma oldu. Barış fikrini canlı tutmak ve barış arayışlarını sürdürmek başka yolumuz yok.”
Barış Vakfı, akademisyenlerle yaptıkları toplantıların ardından, vakfın barış vizyonunu yansıtan bir tutum belgesi açıkladı.
“Hayatın Özü” başlıklı barışa çağrı metninde, “24 Haziran seçimleri sonrasında barışa kapı aralanıp aralanmayacağını seçmenin sandık başındaki tercihinin belirleyeceği” ifade edildi.
“Kalıcı barışın yollarını hep birlikte aramalıyız”
Barış Vakfı Yönetim Kurulu’nun bugün yaptığı yazılı açıklamaya göre, sekiz üniversiteden 11’i akademisyen 17 katılımcı ile oluşturulan Barışa Çağrı metni, özetle şöyle:
“Türkiye çok dilli, çok kültürlü bir ülke. Bu gerçeğin ışığında ortak bir geleceğe yönelmek yerine, hep etkin olan, günübirlik politikaların düşmanlık üreten anlayışına teslim olduk. Barış diyarı olma fırsatlarını bir bir elimizden kaçırmaya başladık. Durumu kavrayıp geleceğimize ve birbirimize sahip çıkmakta kusur ettik. Sonuçta hukuk ve hak mücadelesinin yerini karşılıklı şiddet aldı. Barışın ‘hayali’ bile bize uzak düştü.
“Bunun yıkıcı sonuçlarıyla karşı karşıyayız. İnsanlarımızla birlikte, gelecek de elimizden kayıp gidiyor. Barışın olmadığı yerde toplumsal değerler yaşayamıyor, nefret ve düşmanlık yükseliyor.
“Sorun, tepeden tırnağa tüm kesimlerin, sivil toplum örgütlerinin, vatandaşların, kanaat önderlerinin sorumluluğuna, ilgisine muhtaç. Kalıcı barış en temelde çatışma nedenlerinin ortadan kaldırılmasıysa, bunun yollarını hep birlikte aramalıyız.
“Herkesin adaleti, eşitliği, özgürlüğü talep ediş yolları aynı değil. Toplumda yalnız değiliz ve kendimiz gibi olmayanların dilini anlamak zorundayız. Herkes kendini en meşru ve cari siyasal felsefi dillerle anlatamayabilir. Farklı toplumsal ve kültürel kesimler, muhataplarının beklediği dille konuşmayabilir. Bu kesimlerin feryatları duyulmuyorsa, duyulan feryatlar anlaşılmıyorsa, demek ki sorunlarımız var.
“Bu durumda, özellikle güç sahiplerinin her türlü güç dilini ve kibri bir kenara bırakıp tevazu eşliğinde barışın dilini savunması elzemdir. Kim olursak olalım, toplumdaki yerimiz ne olursa olsun, ancak başkalarına güven verebilirsek, madunların acısını ve öfkesini anlayabilirsek, barışa dair umutlarımızı yeşertebiliriz.”
“Çözüm Süreci tarihsel değerde bir tecrübeydi”
“2013-2015 Çözüm Süreci, toplum olarak tarihsel değerde bir tecrübemizdi. O süreçte başarıdan emin olamasak bile, silahların susacağına ve ülke olarak geleceğimize daha umutla bakmaya dair bir iyimserlik içerisine girmiştik. Ne yazık ki süreç boyunca her cenahta hayati önemde hatalar yapıldı.
“Bu tecrübeden ve diğer ülkelerdeki çözüm süreçlerinden paha biçilmez dersler çıkarabileceğimize inanıyoruz. Karşılıklı güvenin inşası ve toplumsal barışın geliştirilmesi başta olmak üzere hem yerel hem merkezî olanaklar, girişimler yaratabilir, var olanları geliştirebiliriz.
“Şiddet evlatlarımızı ve geleceğimizi elimizden alıyor. Oysa biz onlara huzur dolu bir gelecek hazırlamak istiyoruz, hazırlamak zorundayız. Toplumumuzun, bölgemizin ve dünyanın son kertede barıştan başka çaresi yok.” (AS)