Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin düzenlediği "Barışa Ses Ver" haftası kapsamında düzenlenen "Nasıl Bir Barış İstiyoruz" başlıklı panel 11 Kasım Çarşamba günü yapıldı.
Prof. Dr. Nükhet Sirman'ın kolaylaştırıclığını yaptığı panelin konuşmacıları Demokratik Toplum Partisi'nden (DTP) Şamil Altan, sanatçı Lale Mansur, Günlük gazetesi ve 1999'daki barış grubundan Yüksel Genç ve Altan Tan'dı. İlk konuşmacı da Tan oldu.
"Galiptir barış için uzlaşan"
"Niye barış istiyoruz? Peki ne oldu da kavga ettik?" diye sorarak konuşmasına başlayan Tan şunları söyledi:
"Osmanlı coğrafyasında çok dinli çok dilli çok kültürlü bir yapı vardı, Cumhuriyet tekçi bir ulus devlet yapısı, devlet de Sünni Hanefiliği dayattı. Neticede bu iş tutmadı. Aleviler, Kürtler isyan etti."
Tan'ın ikinci sorusu "nasıl barışacağız peki"ydi. Sorusuna kendi yanıt verdi:
"Tekrar 'çok' olacağız. Recep Tayyip Erdoğan'ın Şemdinli olayındaki gibi değil ama... Önce Dolmabahçe görüşmesini yapıp sonra savcının görevden alınmasını sağlamasıyla olmaz barış. Barışta mağlup veya galip olmamalı, galip uzlaşmanın kendisi olmalı.
Tan, dinin de ulus gibi tekçi bir yapı olduğunu bunun da asimilasyoncu olup olmadığı ile ilgili soruya da "İslam'ın egemen olduğu bu topraklarda toplumun yüzde 25'inin de gayrimüslim olduğunu, dinin böyle bir etkisi olmayacağını" söyleyerek yanıt verdi.
Altan Tan'a sorulan bir diğer soru İslamcıların Kürt sorununa neden bugüne kadar uzak durduklarıyla ilgili soruya şöyle cevap verdi:
"İslamcılarda Osmanlı'nın bölünmesi travmasıyla bir bölünme fobisi vardır. Bunun yanında bir de 'ağabeylik' bilinçaltı mevcuttur; yani 'halifelik Türklere aittir, İslam dünyasını yöneten, var eden de bizleriz'. Ve Türkiye'de sol grupların Kürt meselesine sahip çıkmış olması da İslamcıları Kürt meselesinden bugüne dek uzak tutmuştur."
"Birbirimizi dinlememiz, empati kurmalıyız"
Lale Mansur, "Barışın önüne engel olarak hep aynı söz konuyor 'kurumlar yıpranmamalı ama bu kurumlar bize yalan söylemiyor mu?" diyerek konuşmasına başladı. Şöyle devam etti:
"Bu kurumlarda hesap sormadıkça, yalanlar deşifre edilmedikçe paranoyak bir toplum oluyoruz. Çocukluğumdan beri hep her sorunda 'şimdi sırası değil' derler, peki 'şimdi' değilse ne zaman?"
Diyarbakır'ın Lice ilçesinde patlayan bomba sonucu hayatını kaybeden Ceylan Önkol'un ailesine yaptıkları ziyaretten bahseden Mansur, savcının patlamanın ardından olay yerine "gidememesini" eleştirdi:
"Biz Ceylan Önkol'un ailesine başsağlığı dilemeye gittik. Gerçek şu ki eğer yerde bir şeye dokunmuş olaydı bacakları parçalanırdı, ama, gövdesi parçalanmış. Bizim gidebildiğimiz yere oranın savcısı gidemiyor, imamı yollayıp kameraya çektiriyor. Biz bu savcı hakkında orada suç duyurusunda bulunduk. Ceylan'ın annesi 'kendimizi hakarete uğramış hissediyoruz' dedi."
"Ciddi anlamda hastalanmış bir toplumuz ve kamplaşmış durumdayız. Ama gözümüzü kulağımızı açıp birbirimizi dinlememiz yani empati kurabilmemiz gerekiyor" diyen Mansur, bir dinleyicinin ırkçıların Ermenilerle ilgili sık sık söyledikleri sözleri anlatınca Mansur da arkadaşının bu söze karşılık "ben de Türk dölüyüm" dediğini aktardı.
10 yıl önce Türkiye'ye gelen ilk barış grubunda yer alan Yüksel Genç, "10 yıl içinde Türkiye'de çok şey değişti. Artık Cumhurbaşkanı düzeyinde sorun kabul ediliyor ancak geçen haftalarda gelen PKK'lilerin karşılanması medya tarafından çarpıtıldı ve aslında orada insanlar yalnızca barış mesajı veriyorlardı hiçbir savaş mesajı atılmadı" dedi.
"Barışın mümkün olduğunu 1999'da hissettim"
"Gelen PKK'lilerin karşılanması insanlarda 'PKK'nin bu kadar tabanı mı varmış' şokunu yarattı.Oradaki büyü kalabalık çekilen onca acıya rağmen barış için oradaydı. Anneler, babalar, eşler, kardeşler, çocuklar yakınlarının grupta olup olmadığını merak ediyorlardı."
"Kürt halkının barış gruplarını karşılamasını Türkiye'de algılanamadığını" belirten Genç, "sorun Türkiye'nin Kürt halkını kucaklamasıyla aşılacaktır" dedi.
Genç, hiç bir araya gelemez denilen gerillalarla askerlerin 1999'da sınırdaki buluşmasını anlattı, ve barışın mümkün olduğunu ilk kez o gün sınırda hissettiğini söyledi.
"Biz geldik. Savaş güçleri devreye girdi ve bizi hapse attı" diyen Genç, "Ancak devlet adına hareket edenlerin hapisten önce dört gün boyunca kendilerini dinlediğini, notlar aldığını ve barış grubunu gizli olarak da olsa bir komisyon olarak tanıdıklarını" anlattı.
"Barış mücadeleyle olacak"
"Komşun açsa tok yatma" sözünü hatırlatarak konuşmasına başlayan Şamil Altan, "Bu sözü eğer bir ezilen varsa hiçbirimiz özgür değiliz sözü gibi de düşünebiliriz" dedi.
"Mecliste bu mesele ilk defa özel olarak tartışılacak. Şu an ciddi bir şans var barış için. Bütün tetiklemelere rağmen Türk-Kürt etnik çatışmasını yaratamadılar."
"PKK'nin çatışmazlık kararı almasına rağmen hala operasyonlar sürüyor" diye konuşan Altan konuşmasını "Barışın sadece Kürt meselesinde değil her alanda gerçekleşmesi gerekiyor. Devletin 'komünizm gerekirse onu da biz getiririz' demesi gibi 'barış gerekirse onu da biz getiririz' anlayışı barışı getirmeyecektir. Barış yüksek siyasetler değil ancak toplumsal mücadelelerle mümkündür" diyerek bitirdi.(CD/BÇ)