Bugüne kadar Türkiye'den Yaşar Kemal, Yıldız Kenter, yurtdışından da Chrissa Wolf ve Prof. Dr. Joachim Latacz bu ödüle layık görülmüştü.
Gökhan: İsrail'in saldırısına anlam veremiyor
Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, 4 ay önce gittiği Lübnan topraklarının bugün İsrail tarafından bombalanıyor olmasından duyduğu üzüntüyü anlattı, savaşın geçerli hiçbir yanı olmadığını söyledi.
"Sokaklarında gezip, insanlarıyla konuştuğum Beyrut'un bombalanmasıyla ilgili çekilen televizyon görüntüleri, gazete fotoğrafları içimi burkuyor. İsrail'in kaçırılan 2 askeri bahane ederek Lübnan'a saldırmasına anlam veremiyorum. Yazık, çok yazık. İç savaş sonrası Hıristiyan, Müslüman, Katolik, Ermeni hepsi bir arada yaşamayı öğrenen bir topluluğun bulunduğu Beyrut'a İsrail büyük haksızlık yapıyor"
İki İsrail askerinin Hizbullah örgütünün elinde olduğu iddiasıyla önce Filistin'e ardından da Lübnan'a saldıran İsrail'in bu tutumu birçok ülke tarafından kınansa da, İsrail bildiğini okumaya devam ediyor.
Dört ay önce Kuzey Afrika ve Ortadoğu Yerel Yönetimler Birliğinin üyesi olarak Lübnan'da düzenlenen "Yolsuzluk ve Yoksulluk, Demokrasiyi Geliştirme" toplantısına Türkiye'den katılan iki Belediye Başkanından biri olan Gökhan, Lübnan'daki gelişmeleri hangi perspektiften izliyor, nasıl bir duygu içersinde. İşte Gökhan'ın yanıtları:
Lübnan yanıyor, İsrail ordusu özellikle Beyrut'u havadan, karadan, denizden sürekli bombalıyor. Bunları bizim gibi sizlerde televizyon ekranlarından gazete sayfalarından izliyorsunuz. Ancak sizin Beyrut'ta -3 gün de olsa- yaşadıklarınız var. Nasıl bir duygu içersindesiniz?
Büyük üzüntü duyuyorum. Televizyonun başına oturduğumda, gazetelerin sayfalarını açtığımda Beyrut'ta olup bitenler üzüntümü bir kez daha katlıyor. Ben karakter olarak şiddet ve silah karşıtıyım bunu siz de biliyorsunuz. Dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun şiddete, savaşa karşıyım ancak dediğiniz gibi Lübnan'da, özellikle de Beyrut'ta bahsettiğiniz uluslararası toplantıya katıldım, 3 gün orada yaşadım. İnsan o gün gördüklerinin bugün bombalarla etkisiz hale getirilmiş olması, insanların ölmesi beni son derece rahatsız ediyor.
Beyrut'ta kaldığınız süre içersinde bir otelde kaldınız, belki de bugün bombalanan yerlerin birinde yemek yediniz, kahve içtiniz. Hatıralarınız olan bu yerlerin bugünkü durumunu biliyor musunuz? Gözünüze aşina olan yer ya da yerler var mı?
Tabii var. Örneğin bombalanan Beyrut havaalanı, örneğin Beyrut'un sokakları. Beyrut, bildiğiniz gibi uzun bir süre iç savaş yaşadı. Biz gittiğimizde iç savaşın tüm izleri otellerin duvarlarında, evlerin cephelerinde hâlâ duruyordu. Ancak orada farklı bir şey daha gördüm. O da insanlar, iç savaşta birbirine karşı olduğu insanlarla barış içersinde yaşıyordu. Mesela bir Ermeni düğünü sokakta yapılıyor, o düğünü Ermeniler kadar, Müslümanlar, Katolikler, Hıristiyanlar da izliyordu.
Toplantı sonrası sokağa çıktığımda insanlarla konuştum. Eski düşmanlıkları yoktu, birbirlerini sindirmişler, birlikte yaşamayı öğrenmişlerdi. Duvarında mermi oyuğu bulunan otelin hemen yanına çağdaş oteller yapılmıştı, bir kısmı da devam ediyordu. Sokaklarında dolaştım, sahildeki kafeteryada oturdum. Beyrut havaalanına indik, tekrar oradan uçuşa geçtik. Şimdi bu yerleri bombalanmış görmek beni son derece olumsuz etkiliyor.
"Saldırı ABD'nin projesinin planlı ayağı"
Sizce Beyrut ve Beyrut halkı niye cezalandırılıyor?
Bildiğiniz gibi İsrail, kaçırılan 2 askerini -ki bana göre münferit bir olaydır- bahane edip diplomatik yolları zorlamadan saldırmaya başladı. Gerekçesi ise kaçırılan askerlerin Hizbullah örgütünün elinde olduğu yönünde. Tabii aslında bu bir bahane, bu ABD'nin hazırladığı Büyük Ortadoğu Projesi'nin planlı ayağı.
Siz gidip 3 gün Beyrut'ta yaşadınız. Beyrut'ta Hizbullah görüntüsüne şahit oldunuz mu?
Hayır böyle bir şeye tanık olmadım. Bugün sizin ifade ettiğiniz kaygıları o günlerde ben de duydum ve özel merakımdan araştırdım. Farklı gözle inceledim Beyrut'u. Hizbullah Lübnan'ın güneyinde var, kuzeyinde yok. Beyrut kuzeyde kalıyor. Hizbullah hayranı olanlar zaten kendini belli eder. En azından giyim kuşamından. Dediğim gibi Beyrut halkı çok çağdaş topluluktan oluşuyor. Hizbullah gerekçesi olamaz.
Sizin barışçı kimliğinizi tüm Çanakkaleliler biliyor. Lübnan'daki savaşı durdurma açısından belki yararlı olur diye düşünüyoruz. En azından Çanakkale'den giden Yahudilere Barışın Kenti Çanakkale'den barışa yönelik bir mektup veya siyasi başka unsurlar kullanıp bir girişimde bulunmayı düşünüyor musunuz?
Ben diplomat değilim ancak Beyrut'ta olup bitenlere, dahası dünyada süren savaşlara, şiddete, terör saldırılarına karşı Çanakkale olarak bir tepkimiz ileriki günlerde olacak, ama bu şiddete şiddetle değil, barışçı biçiminde olacak.
Bu nasıl bir eylem olacak?
Projenin detayları hakkında arkadaşlarımız çalışıyor bunu düzenlenecek bir basın toplantısı ile açıklayacağım ancak madem çok merak ettiniz 4 yıldır devam ettirdiğimiz Homeros Barış Ödülünü bu yıl vermeyeceğiz.
Sizi böyle bir karar almaya iten neden, sadece Lübnan'daki olaylar mı?
Sadece Lübnan değil dünyadaki şiddete yönelik gelişmeler. Birilerinin çıkıp yeniden barışı insanların aklına düşürmesi gerekiyor. Dünyada barışı tehlikeye düşüren savaş dahil şiddet olaylarına karşı tepkimizi koymak zorundayız. Madem Barışın kenti Çanakkaleliyiz o halde Troia'dan, yakın tarihteki Çanakkale Savaşlarından sonra Mustafa Kemal Atatürk'ün Anzaklı annelere hitaben yönelttiği barışçıl sözlerin yazıldığı Çanakkale'den tepkimizi barışçı yoldan göstermemiz anlamlı değil mi? (MC/KÖ)