Sri Lanka'da ana akım medyanın büyük bölümü, uzun yıllara yayılan savaş boyunca savaş politikalarını destekleyen bir yayıncılık yaptıkları eleştirilerine hedef oldu.
Ancak çoğu gözlemciye göre, bu dönemde bunun istisnaları da yok değildi.
Savaş karşıtı habercilik yapan gazetecilerin bazıları ise, uluslararası gazetecilik örgütlerinin tespitlerine göre, işten atılma, hapis, tehdit, ülkeden çıkmak zorunda kalma, kaçırılma, ölüm gibi bedeller ödedi.
Sri Lankalı Rohita Bashana, bu az sayıdaki gazeteciden biri olarak görülüyor.
1992'de gazeteciliğe başlayan Bashana meslekteki ilk gününden bu yana, Sri Lanka'daki savaş ve barış gündemini sürekli takip ettiğini anlatıyor.
Bashana, Sinhali toplumuna mensup olmakla birlikte Tamiller'le ilgili gerçekleri araştırmaya çalıştığı için birçok tehdit almış, 2006'da can güvenliği tehlike altında olduğu için ülkesini terk etmek zorunda kalmış.
Öyküsü, Norveçli belgeselci Beate Arnestad'nın hazırladığı "Silenced Violence" adlı belgesel filmde de anlatılan Bashana, bugünlerde Almanya'da, kendi tabiriyle "sürgünde" yaşıyor.
Şimdilerde hem gazeteciliğini sürdürüyor hem de kurucularından olduğu Journalists for Democracy in Sri Lanka (Sri Lanka'da Demokrasi için Gazeteciler) örgütüyle, 2005'ten bu yana 44 gazetecinin öldürüldüğü Sri Lanka'daki basın özgürlüğü için kampanya yürütüyor.
Bashana, Sri Lanka'daki savaş ve barış müzakereleri sürecinden etnik temelli çatışmalar yaşayan diğer ülkelerin birçok ders çıkarabileceğini, o derslerden birinin de medyayla ilgili olduğunu söylüyor.
Bashana'ya göre ülkedeki barış sürecinin çökmesinin nedenlerden biri de medyanın tutumuydu.
"Hem savaş döneminde hem de barış müzakereleri döneminde Başkent Kolombo merkezli medyada barışa muhalefet vardı. Bu medya 25 yıl boyunca Tamil bölgesinde yaşananları haberleştirmemeyi tercih etti. Barış süreci boyunca hep güvensizlik ve kuşkuculuk vardı" diye açıklıyor bu durumu Bashana.
Ona göre barış sürecinde gazeteciler için büyük bir şans doğmuştu ama bu şans kullanılamadı: "Barış süreci sırasında daha önce yapamadığımız konularda haber yapabilme şansımız doğmuştu. Bu olanak herkes tarafından aynı şekilde kullanılmadı. Bazıları tutkuyla bundan yararlanmak istedi. Sadece bir avuç gazeteci bunu yaptı. Büyük gazetelerde çalışan gazeteciler devlet veya aşırı milliyetçi kesimler tarafından konmuş sınırları geçmek istemedi."
Bashana'ya göre medyanın müzakereler konusunda kuşku ve güvensizlik pompalayan yayıncılığının da etkisiyle barışa demokratik yollarla ulaşma şansı kaçırılmış oldu.
Ancak Bashana burada sadece doğru bir habercilik yapılması gerektiğinden bahsetmiyor ve medyanın, barışın inşası yolunda farklı roller üstelenebileceğini de belirtiyor.
"Devletle isyancılar konuştuğunda tartışmalar bir düzlemde başlamış demektir. Ama başka bir düzlem daha olmalı, halkın halkla konuştuğu bir düzlem. Medya, işte bu ikinci düzlemde, halkın halkla müzakeresinde çok önemli bir rol oynar. Bu, resmi değildir ama çok önemlidir. Medya, birbirine düşmanca yaklaşan kesimlerin dahi birbiriyle tartışmasını sağlayabilir. Medya doğrudan halklar arasında, yani yükseklerde değil, tabanda böyle bir tartışma platformu açabilir."
Bashana medyanın bu işlevinin faydalarını şu sözlerle ayrıntılandırıyor:
"Medya böylelikle süreci pozitif etkileyebilir ve yeni bir güven alanı inşa eder. Medya, barışın avantajlarını insanlara gösteren bir söylem geliştirmelidir. Eğer sağlam kanıtlarla barışın ne getireceği anlatılırsa insanlar savaşı savunmaz hale gelir çünkü sonuçta insanlar çocuklarını o savaşa gönderiyor. Sri Lanka'da yıllar süren bir savaş oldu, sonrada barış şansı doğdu ama biz bu şansı yok ettik. Halbuki medya, insanların yatışmasına, birbirlerine bakmasına ve anlamasına yardımcı olabiliyor." (MH/NV)
* Bu haberi BBC Türkçe'den Mahmut Hamsici yazdı.