Hem Rumlardan hem de Güneye geçerek oy kullanacak Türklerden oy isteyen Hasgüler, Kıbrıslı Türklerin halen Kıbrıs Cumhuriyeti'nin vatandaşı olduğunu hatırlatıyor; "tarihe yeni bir bakış açısı getirmek" için aday olduğunu belirtiyor.
"Annan Planı çözüm getirse de barış getirmeyebilir" diyen Hasgüler, "federal Kıbrıs yerine üniter Kıbrıs'ın; bölünmüş bir ülke yerine eşit, egemen cumhuriyetin savunulması gerektiğini" belirtiyor.
"Etnik kavgaların değil, barış dersinin çıkarılacağı yeni bir tarih kurgulamalıyız. Etnik temelde değil, liberaller, sağcılar, solcular olarak ortak partilerde; sendikalarda, barolarda buluşmalıyız" diyen Hasgüler, bianet'in sorularını yanıtladı:
Neden aday oluyorsunuz?
Kıbrıs Cumhuriyeti, 1960'ta bölgede bir üs arayan İngiltere'nin girişimiyle kuruldu. İngiliz üssünün Kıbrıs'ta sürekli olabilmesi için de Türkiye ve Yunanistan'a ittifak ve garanti anlaşmalarıyla garantörlük statüsü verildi.
1960 Anayasasıyla oluşan bu cumhuriyet Kıbrıs Türklerine ve Kıbrıs Rumlarına ilişkin ırkçı maddelere sahipti. 1963-1964'te, uluslar arası koşulların da katkısıyla Kıbrıs destabilize edildi.
Aralık 1963'te Kıbrıslı Türkler sağlık, savunma ve tarım bakanlıklarından ayrılıp Bakanlar Kurulu'nu terk ettiler. Cumhurbaşkanlığı muavinliğinden ayrıldılar. Senatodan da çekildiler.
Ben başta bu çekilme harekatını sorgulamak istediğim için adaylığımı koyuyorum. "Bizi Rumlar bu cumhuriyetten attı" deniyor. Oysa biz Kıbrıs Cumhuriyetini Rumlara hediye ettik.
Kıbrıslı Türkler hükümetten ve devlet yapısından çekildikleri halde, 5 Mart 1964 tarihli 186 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararıyla, Kıbrıs Cumhuriyeti hükümeti unvanı Kıbrıs Rumlarına verildi. Türkiye'de 1974'e kadar bu hükümeti tanıdı.
1964-1974 döneminde Kıbrıslı Türkler kendi yurtlarında sürgün yaşadılar, 1974'ten sonra da dünyadan yalıtıldılar.
3 Mart 1990'da Rumlar AB'ye üyelik başvurusunda bulundular. 1964'te yapılan bu hatanın hesabını da kimse sormadı. Amacım, bu tarihsel gerçeklerin düzgün tartışılmasını sağlamak.
İngiliz üslerinin adadaki varlığı
İkincisi, sorunun İngiltere boyutunu gündeme getirmek. Kıbrıs'ta etnik kırılmasının oluşmasında İngiltere'nin rolü çok büyük. Annan Planı İngiliz üslerinin adadan tasfiyesini gündeme getirmiyor. İngiltere, üsleri aracılığıyla Ortadoğu'yu, sırasında Kıbrıs'a, Türkiye'ye, Yunanistan'a müdahale edecek. Oysa Ortadoğu'da ve bölgemizde barış için üslerin tasfiyesi şart.
Aday olmamın üçüncü nedeni, Annan Planının pratiğe geçirilmesindeki güçlükleri görmem. Ancak iyi niyetli ve nitelikli insanların kollarını sıvamasıyla plan yaşayabilir.
Dördüncüsü, 21 yıldır Türkiye'de yaşayan bir Kıbrıslı Türk olarak, Türkler, Yunanlılar, Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar arasında bir dostluk ve barış köprüsü oluşturabileceğime ilişkin inancım.
Annan Planı'na ilişkin görüşleriniz?
Tazminatlar konusunda kuşkularım var. Avrupa Birliği'nin Kıbrıs Türkleri'ne zenginlik getireceği de doğru değil. AB'nin Kıbrıs'a zenginlik getirmesi ancak, Kıbrıs Türklerinin de Kıbrıs Rumları gibi üretmeye başlamasıyla mümkün.
50-60 bin Rumun kuzeye geçmesi halinde, Kuzey'deki evlerini boşaltmak zorunda kalacak Kıbrıs Türklerine yeni işler yaratamazsa, Annan Planı işlemez.
Kıbrıs Cumhuriyeti'nin çöküşünü hazırlayan bir diğer neden sosyo-ekonomik sorunlar. 1960-1963 yıllarında Kıbrıslı Türkler milli gelirden aldıkları paya baktığımızda, sadece sağlık alanında yüzde 17'yi yakaladıklarını, ticarette yüzde 1-1.5, eğitimde yüzde 3-3.5 dolayında kaldıklarını görüyoruz. Bu oradaki etnik meselenin altına sınıfsal bir meselenin girdiğini gösteren önemli bir gerçek.
Bugün de Annan Planı'nın bu tür sonuçlara yol açmaması için tazminatlar meselesi çok önemli. "AB'ye girip zenginleşeceğiz" sloganlarının içi doldurulmalı. Bunun dışında iki kesimlilik, Türk tezlerine ve BM'deki anlaşmalara uygun. Bir denge ve siyasal eşitlik var.
Türkiye'den gidenlerden sadece 45 binine vatandaşlık verilmesi eleştiriliyor?
"Kıbrıs'taki Türkler", Türkiye Cumhuriyeti'nin Kıbrıs Türk Federe Devleti'nde iş gücü açığını gidermek üzere başlattığı nüfus aktarımıyla ortaya çıkan bir problem.
Kıbrıs'taki ve Türkiye'deki devlet adamları dikkatli bir nüfus politikası uygulayamadılar. Rauf Denktaş ve Ulusal Birlik Partisi'nin (UBP) seçim sonuçlarını lehlerine çevirmek için Türkiye'den Kıbrıs'a "seçmen" taşıdılar.
BM Güvenlik Konseyi'nin Türkiye Cumhuriyeti'ni Kıbrıs'taki nüfus yapısını bozmakla suçlayan çeşitli kararları var. Bugün o 45 bin kişi AB ve Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olarak kabul ediliyorsa, bu bugünkü hükümetin başarısıdır ve taktir edilmesi gerekir.
Annan planı gerçek çözüm mü?
Planın işlemesi çok zor. Yukarıdan ite kaka, Kıbrıslıları, dinsel ve kültürel etmenleri göz ardı ederek çözüm getirilemez.
Türkiye'nin AB'ye üyeliğine ilişkin Aralık'ta verilecek mesaj çok önemli. Türkiye, AB üyeliği hedefine kilitlenmezse, ne olacak? Annan Planı bu noktada yeni bir ayrılma noktası oluşturacak mı?
Kıbrıs sorununun çözülmesinin ardından, Türkiye ve Yunanistan arasında yeni sorunlar gündeme gelecek. Türkiye'nin AB üyeliği bu açıdan da çok önemli.
Plan bu haliyle barış değil çözüm getirebilir. Oysa biz adanın bütünleşmesini istiyoruz.
Referandum süreci başladı. Bu süreç nasıl sonuçlanacak sizce?
Güneyde Papadopolus, EOKA'cı bir lider. Hiç haketmediği halde, AKEL'in desteğiyle Cumhurbaşkanı seçildi. Ancak hala fanatikliğini yenmiş değil, milliyetçi. AKEL onu terbiye ediyor. Papadopulos'un da Rauf Denktaş'ın ülküsünden farklı bir ülküye sahip olmadığını düşündüğümüzde, "Plan'a hayır" diyebilir.
Aşırı sağ parti DİKO ve kilise de hayır kampanyası sürdürecekler. "Hayırcıların" en temel özelliği, milliyetçi olmaları. AB içinde kimliklerini koruma yolunu Türk karşıtlığında gördüklerinden, Kıbrıs'ın bölünmüş halinden medet umuyorlar.
AKEL, Klerides'in partisi DİSİ ve bazı küçük partiler "evet" kampanyası sürdürecekler. Onların oy oranlarının yüzde 60-65 civarında olduğu da söylenebilir.
Kuzey'de ise, Ulusal Birlik Partisi (UBP) uzunca bir süredir kendisini sağ politikalara adapte etti. Ayrıca Kuzey Kıbrıs'ın mevcut durumundan, Rumlardan kalan mallardan ve mülklerden kazanç elde etmiş pek çok lider var.
Üyeleri arasından geniş bir çevre "evet" dese de, UBP sağın büyük partisi olarak "hayır" kampanyası yürütecek.
Rauf Denktaş şu anda gelişmeleri gözlemliyor. Kıbrıs Türklerinde "hayır" eğilimi görürse, "hayır" tarafına geçecek. Ciddi bir "evet" ağırlığı görürse, kaybetmesi kesin "hayırcılar" arasında yer almak istemez.
Hükümet ortağı Demokrat Parti'nin tutumu da buna bağlı. Oğul Denktaş, babasının çizgisini gözetiyor. Umut ediyorum ki, Kıbrıs Türk milliyetçiliği ile Türk milliyetçiliğinden ayrıldığını söyleyen Denktaş, "evet" kampanyası içinde yer alır. Ancak bu düşük bir ihtimal. Tarafsız kalması beklenebilir.
CTP ve Birleşik Güçler çözüm istiyor. Annan Planı'na evet diyeceklerini umuyorum. BDH ve muhalefetteki diğer küçük partiler de plana evet diyecektir.
KKTC'de referandumdan çıkacak sonuçta, Türkiye'nin tutumu belirleyici olacak. Hükümet tarafsız kalır ve "hayır"a destek vermezse, "evet" çıkması ihtimali çok yüksek.
Sokaktaki durum nasıl? Kıbrıslılar soruna ve çözüme nasıl yaklaşıyorlar?
Çözüm sürecinde, kuzeyde birtakım toplumsal hareketlilikler de oluştu. Rumlar ekonomik olarak kendilerine daha çok güvendiklerinden, Güney'deki hareketlilikler daha azdı. Daha çok, Kuzey'deki anılarına kavuşabilmeyi gündeme getiriyorlardı.
Bugün Kıbrıs Türk muhalefetinin eksiklerini görüyoruz. Uzunca bir süre iktidardan yoksun olan muhalefet, CTP ile iktidara taşındığında suskunlaştı. Sendikal mücadele de barış mücadelesi de tatile girdi.
Oysa iktidar ve toplumsal muhalefet ayrı şeylerdir. Önemli olan, toplumsal muhalefeti gerçek bir barış hareketine dönüştürebilmektir.
Hareketlilik Kıbrıs'ta kapıların açılmasına neden oldu ama barış mücadelesinin sonu yok. Mücadele, asıl Annan Planının kabulünden sonra devam etmeli. Asıl zorluklar, planın kabulünden sonra yaşanacak. Sokakları boş bırakmamak gerekiyor.
Etnik kavgaların değil, barış dersinin çıkarılacağı tarih müzeleri açmamız, kavgaların ve çatışmaların sebebini ortaya koyacak yeni bir tarih kurgulamamız gerekiyor. İki taraf da bu noktada hareketli olmalı.
Türkler ve Rumlar olarak ortak partiler kurmalıyız. Etnik temelde değil, liberaller, sağcılar, solcular olarak ortak partilerde buluşmalıyız. Sendikalarda, barolarda buluşmalıyız. (BB)