Türkiye Barış Meclisi Sekreterya üyesi ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı Genel Sekreteri Metin Bakkalcı "Türkiye Barış Meclisi olarak 31 Ağustos'ta Türkiye barışını arıyor diyoruz, insanı esas alan bir yerden köprüleri yeniden tesis etmeye çağrıda bulunuyoruz" diyor.
Bakkalcı, 31 Ağustos Türkiye Barışını Arıyor mitinginin hemen öncesine Kara Kuvvetleri Komutanı Işık Koşaner ve Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un devir teslim töreni konuşmalarında güvenliği insan haklarından öncelikli sayan cümlelerinin karşısında "Barış" taleplerini vurguladı.
"Bir daha asla..."
"Koşaner 'kimi yasal düzenlemelerle elimizi kolumuzu bağlıyor' diyor, bu cümlelerin ardından ne derseniz deyin anlamı kalmıyor. Asıl bu bir güvenlik meselesidir, insan hakları güvenlik meselesinden önce gelmemelidir.
Bakkalcı "Türkiye Barış Meclisi olarak artık dünyada uluslararası dokümanlarda ifade edilen değerler manzumesi büyük ölçüde tahrip edildiğini tespit ettiklerini, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 60. yılında, beyannamenin temel sloganının "Bir daha asla" olduğunu" anımsattı..
"Bu laf insanların sonuç olarak direnme hakkını kullanmaları için. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra, o kadar acıdan sonra "Bir daha asla" dediler. Türkiye'de ve bütün dünyada gücü kendinden hisseden bütün bu haklar kategorisini ezip geçen bir noktaya geldi. Dünyada BM'nin temel felsefesi yok oldu.
"11 Eylül 2001'deki saldırılardan sonra açık deklarasyonlar yapıldı, güvenlik esas olacaktır, insan hakları güvenliğe zarar vermediği ölçüde gündeme gelecektir dendi"
Bakkalcı Hem Terörle Mücadele'den hem İnsan Hakları'ndan sorumlu devlet bakanı Cemil Çiçek'in bir toplantıda TİHV Başkanı'nın bu meseleyi sorması üzerine "Doğru şu anda esas olan güvenlik meselesidir" diye yanıt verdiğini aktardı.
"Daha 1,5 ay önce İstanbul Emniyet Müdürü 'Bu yasalar bizi çok bağlıyor, gözaltı süresi 42 güne çıkmalıdır' dedi. Genelkurmay başkanı da benzeri cümleler kuruyor, hükümet de aynı şeyi söylüyor. Türkiye Barış Meclisi'nin temel şiarı "Her türlü şiddeti ve ayrımcılığı reddediyoruz'. Başbuğ, etnik kimliklerin anayasal güvenceye alınması olamaz diyor."
"İnsanlar ölülerinin cenazelerini istedikleri gibi kaldırabiliyorlar mı?"
Bakkalcı Barış Meclisi'nin bu ülkede insanlar kimliklerinden ötürü ayrımcılığa maruz kalıp kalmadığını, insanların özgürce köylerine kendi istediği ismi koyup koymadıklarını, çocuklarına istediği ismi verip veremediklerini, cezaevlerinde yakınlarıyla istedikleri dilde konuşup konuşamadıklarını sorduğunu" söylüyor.
"İnsanlar bu ülkede ölülerinin cenazesini istedikleri gibi kaldırıyorlar mı?"
"Bu ülkede önemli ölçüde Kürtler ayrımcılığa uğruyorlar ama bu herkesin ayrımcılığa uğramama hakkı meselesidir."
"Bu ülkede yurttaşların ülkede etnik kökeni, cinsel yönelimi, dinsek inancı, siyasi görüşü ya da başka bir nedenle ayrımcılığa uğramaksızın eşit hak ve özgürlükleri yeniden tanımlayan bir Anayasa'ya ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz."
Koşaner ve Başbuğ'un konuşmalarında küreselleşme ve ulus devlet karşıtlığından sözedildiğine dikkat çeken Başbuğ "Türkiye'de ekonomikl olarak bazı uluslararası programlar kimi aracılarla uygulanır. Buna herkes şahittir" diyor.
"Asıl tehlike insanlardaki duygu kırıklığı"
Bakkalcı asıl bölünmenin örneğin Diyarbakır'da yaşayan insanların o şehir dışında kendilerini güvende hissetmemeleri olduğunu" söylüyor.
"Bu ayrımcılık politikaları o kadar sirayet etti ki, bu duygu kırıklığı esas bölünmenin temel alanı. Batıda oturan insanlar bu yaşanan acıların sonucunda haklı infial duygularına sahip oluyorlar, yanlış yerlere bakabiliyorlar. "
"Acılar hepimizin ortak acısı. Ortak duyguların bu kadar koptuğu bir yerde esas bölünme riski çıkıyor, en tehlikelisi bu duygu kopukluğudur. " (NZ/EZÖ)