“Çocuklar ölmesin demek barış istemek ne zaman suç oldu?”
“Dilekçeyi insanların ölmemesi ana babaların gözyaşlarının akmaması için vicdanen rahatsız olduğum için verdim."
“Biz Türkiye’de barış istiyoruz, şu anda da olsa aynı dilekçeye imzamı atardım.”
“Burada barış istediğimiz için yargılanıyoruz. Ben isterdim ki burada savaş isteyenler yargılansın.”
“30 yıldır hekim olarak çalışıyorum. Yaşam hakkının anayasal ve kutsal olduğunu düşünüyorum.”
"Bütün kadınların gözyaşları aynıdır."
“Bu suça ortak olmayacağız” bildirisi imzacılarına destek için Kuşadası’nda "Sözlerinin altına bizler de imzalarımızı atıyoruz" diyerek kendileri hakkında suç duyurusunda bulunan 52 kişiden altısı bugünkü ilk duruşmalarında böyle savunma verdi.
“Terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla açılan dava Söke 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. Duruşmaya destek için aralarında tutuklu kalan imzacı akademisyen Esra Mungan'ın da olduğu çok sayıda kişi katıldı.
Altı kişi barış taleplerini yineledi, beraat talep etti. Avukatlar Şefika Mısırlı, Sezin Atmaca, ve Mustafa Açıcı müvekkillerinin ifade özgürlüğünü kullandığını, suçun oluşmadığını belirterek derhal beraat talep etti.
Mahkeme, İstanbul'da dört akademisyenin yargılandığı davaya dair dosyanın istenmesine, 46 kişinin yargılandığı diğer dava ile birleştirilme talebinin değerlendirilmesine, duruşmanın 30 Kasım'a bırakılmasına karar verdi.
Suç duyurusunda bulunan diğer 46 kişi 19 Ekim’de hakim karşısına çıkmış, duruşma 18 Ocak 2017’ye ertelenmişti.
"Çocuklar ölmesin demek ne zaman suç oldu?"
Sanıklar barış taleplerini yineledi, beraat istedi. Tutanaklara yansıyan ifadelerinden öne çıkan satırlar şöyle:
Nizamettin Aktepe: 30 yıllık öğretmenim, çocuk yetiştiren biriyim. Çocuklar ölmesin demek barış istemek ne zaman suç oldu. Ben barış istiyorum. Benim yargılanmamı isteyen insanlar savaş istiyor demektir, ben onların yargılanmasını istiyorum. Bildiriyi okudum, bugün aynı metin önüme gelse yine imzalarım. Barış istemenin suç olmadığını bilebilecek biriyim bu nedenle suçlamayı kabul etmiyorum.
Lezgin Yaşar: Dilekçeyi insanların ölmemesi ana babaların gözyaşlarının akmaması için vicdanen rahatsız olduğum için verdim. Bunun suç olmadığını düşünüyorum.
"Savaş isteyenler yargılansın"
Şevket Soylu: Biz Türkiye’de barış istiyoruz, şu anda da olsa aynı dilekçeye imzamı atardım. Ben insanların ölmemesi gözyaşının durması için söz konusu imzayı attım.
Yusuf Fırat: Burada barış istediğimiz için yargılanıyoruz. Ben isterdim ki burada savaş isteyenler yargılansın. Bu Türkiye’nin ayıbıdır.
"Barışa beraat istiyorum"
Filiz Ufuk: 30 yıldır hekim olarak çalışıyorum. Yaşam hakkının anayasal ve kutsal olduğunu düşünüyorum. Sağlığın tanımı olan fiziksel, sosyal ve ruhsal olarak bir bütünlük hali şeklinde baktığımızda ülkemizin geleceği için ortak ve güvenli bir gelecek hayalim vardı. Öte yandan bir anneyim, iki oğlum var. Onlar için taşıdığım güvenli gelecek hayalim ülkemin tüm gençlerini kapsıyor. Çözüm süreci başladığında ben çok umutlanmış ve heyecanlanmıştım. Burada bu umudum ve inancım yüzünden yargılanıyorum. Verilecek hiçbir karar beni bundan daha çok kahredemez.
Benim büyük oğlum askerlik çağına geliyor. Onun için kurmaya çalıştığımız güvenli gelecek hayalimiz toz oldu. 30 yıldır süren bu çatışmada 40 bine yakın insan öldü ve ülkenin ekonomik kaybı 300-400 milyar civarında. Bu ülkemizi ekonomik gelişmişlik sırasında 16.-18. sıralardan 10. sıraya taşıyabilecek bir rakam. Hayatını kaybeden insanların ise değeri zaten maddi olarak ölçülemez.
Çatışmaların olduğu sürede biz çok üzülmüştük. Gülmeyi unutmuştuk. O dönemde bildiriyi yayınlayan akademisyenlere destek vermem anayasal bir hak olan ifade özgürlüğünün kullanılmasıdır. Beraatimi talep ediyorum, ben aslında barışa beraat istiyorum.
"Bütün kadınların gözyaşları aynıdır"
Hanife Gedik: Güneydoğu’da çok can kaybı oldu. Ben sağlık alanında çalışıyorum. Annelerin feryat figanını gördüğümde, 20 yaşındaki gençlerin şehit olduğunu gördüğümde kahroluyorum. Güneydoğu’da bir kadın öldürüldü. Cenazesi günlerce cadde ortasında kaldı. Çocuğu ‘Annem üşümüş müdür?’ diye düşündü, cenazeye yaklaşan köpekleri taş atarak uzaklaştırmaya çalıştı.
Dünyadaki bütün kadınların bütün annelerin gözyaşları aynıdır. Barış sürecinde davul zurna ile karşılama yapanlar suçlu olmuyor, biz barış istiyoruz diye yargılanıyoruz, bu utanç vericidir.
Kuşadası’ndan toplandık Cizre’ye gittik ama bizi şehre almadılar. Dünya barış yargılanıyor diye bize gülüyor, davul zurna ile karşılama yapanlar barış sürecini tekmeleyenler suçlu olmuyor, biz barış istediğimiz için yargılanıyoruz, akademisyenler susturuluyor, TV yayınları karartılıyor. Bu ‘Bir gün ya itaat edeceksiniz ya da yok olacaksınız’ demektir.
Yargılanmamız siyasi bir olaydan. Barış istiyorum bu nedenle beraatimi istiyorum.
Bugün o bildiri önüme gelse yine imzalarım. Adalete güvenmiyorum. (BK)
* Fotoğraf: Nihat Koçyiğit / Twitter