Şırnak'ın Silopi ilçesinde, Kandil'den ve Mahmur mülteci kampından gelen "barış grupları"nı karşılayan kitle içinde yer alan Nimet Tanrıkulu, "Bu insanları hapse atmamak gerek. Bir kayıt işleminden sonra serbest bırakılmaları, iki halk arasında güven yaratacaktır. Konuşmalarına olanak sağlanmalı. Zaten cumhurbaşkanı, başbakan ve meclis başkanına mektuplarıyla geliyorlar. 'Teslim oldular' diye bakmamak, gelişlerini ve sözlerini dikkate almak gerek" diyor.
Barış İçin Kadın İnisiyatifi'nden insan hakları savunucusu Tanrıkulu'nun Kandil'den sekiz PKK militanı ve Birleşmiş Milletler'in Mahmur'daki mülteci kampından 25 kişinin gelişinin çok özel olduğunu, durumun 1999'da gelip de 15-22,5 yıl hapis cezalarıyla karşılaşan ilk barış gruplarının yaşadıklarını yaşamayacaklarını umduğunu dile getiriyor. "Bugün birçok şeyi konuşabiliyoruz" diyor.
Tanrıkulu'nun bazı saptama, değerlendirme ve aktardıkları şöyle.
Samimiyeti gösteriyor: Barış gruplarının gelişi, Kürtlerin Kürt sorununa çözüm isteğinde sahici ve samimi olduğunu gösteriyor. Taleplerini dile getirirken sahici davrandıklarını görüyoruz. Kürtlerin savaşta ısrarcı olmadığını gösteriyor. Bu insanlar asında barış elçileri. Bu gelişi iyi değerlendirmek gerekiyor. Ardından sadece devletin değil, bütün Türkiye'nin yapacakları çok önemli. Kürtler, kendi kimliklerinin kabul edilmesini, eşit yaşamak, dillerini yaşatmak istiyorlar. Çözüme bu kadar yaklaşan bir halk varken, bir şey yapmak gerek.
Muhatapların birincisi halk: Muhatapların birincisi halk. Burada on binlerce insan "barış" diye bağırıyor. Çoğu evlatlarını kaybetmiş insanlar. Yaşadıkları acının tarifi yok. Dört çocuğunu savaşta kaybettikten sonra hâlâ barış diyen anneyi görmek gerek. Hem hükümetin, hem muhalefetin, bütün Türklerin, uzanan bu ele sarılması gerekir.
Operasyonlar durmalı, yeni Anayasa'yla başlamalı: Bölgenin savaş ortamından arındırılması gerek. Grupların gelişi silahların susması açısından önemli bir katkı olabilir. Bunun için sınır ötesi operasyon tezkeresi geri çekilebilir, süren operasyonlar durdurulabilir. Kürt halkının talepleri çok basit. Dünyada tartışılmıyor bunlar. Dil hakkı, eşit yurttaşlık, yerel yönetimleri güçlendirmek. Bunun için anayasayı değiştirmekle başlamak gerekiyor. Bu savaş bizi yoksullaştırdı da. Bütün bu askeri harcamaların faturasının açıklanması gerek. Meclis'te hakikatlerin ortaya çıkarılması için komisyon kurulmalı.
Yaşam koşulları: Burada genç arkadaşlarla konuştuk. "Barış gelecek, ama bir yaşamımızı burada sürdüreceğiz. Bu bölgede gelip bir yaşayın" diyorlar. İnsani koşullardan bahsediyorlar. "Bizim yerimizde başkaları olsaydı çoktan dağa çıkmıştı" diye konuşuyorlar. İyileşme süreci uzun sürecek. Yanı başınızdaki halk mutsuzsa, eşit yurttaşlar değilse, yoksunsa, sizin mutlu olmanız, ülkeyi yaşanabilir hissetmeniz mümkün değil.
Kadınlar: Ben bir kadınım. Biz kadınlar savaşın en ağır faturasını ödedik. Hâlâ da devam ediyoruz. Habur'dan kadınlar, çocuklar, genç insanlar gelecek. Bizim onlarla birlikte olmamız, dayanışmanın ötesinde, paylaşmamız önemli. Haklı bulduğum talepleri var. Hafta sonu İstanbul'da düzenlediğimiz kadın barış girişiminin toplantısında da bunları konuştuk. Bu coğrafyada artık barışın kalıcılaştırılması, insanca yaşam için mücadelemizi sürdüreceğiz.
Durumu anlatmalıyız: Kapı komşumuzdan başlayıp, çevremizdeki herkese barışın mümkün olduğunu, Kürtlerin haklarını ve taleplerini anlatmalıyız. Eli kalem tutanların barış için çaba sarf etmesi gerek. Silahları susturmanın yolu, durumu görünür kılabilmekten geçiyor. (TK)