“HDP, tabandan örgütlenmeyi hedef alan, tepeden örgütlenen değil, tabandan yükselen bir siyaset geliştirmeyi hedefleyen bir Türkiye partisi olacak.”
Haftasonu yapılan Halkların Demokratik Partisi (HDP) 1. Olağan Kongresi'nde Fatma Gök ile beraber yeniden Eş Genel Başkanlığa seçilen Yavuz Önen, HDP’nin siyasi hedefini bu sözlerle özetliyor.
Sistemle barışık olan siyaset sahnesini değiştirmek ve alternatif muhaliflerin, gerçekten barış, demokrasi ve insan hakları talep eden kitlelerin ihtiyacına cevap vermek için bir araya geldiklerini söyleyen Önen, HDP’nin tabanının bireylerden, örgütlerden, siyasi partilerden, inançlardan, çeşitli cinsiyet kimliklerinden insanları kapsadığını ifade etti.
Önen, HDP'nin seçimlere nasıl katılacağı konusundaki polemikler hakkında ise şunları söylüyor:
"HDP kendi yönetimine dair, seçimlere nasıl gireceğine dair bütün kararları kendi ortamında verecektir. Dışarıdan gelen öneriler sadece öneri düzeyindedir. Bu öneriler henüz kesin karara bağlanmış değildir."
“Yeni siyaset Kürt siyasi hareketinin de ihtiyacı”
Önen’e siyaset sahnesinde var olan ve benzer tezleri savunan Barış ve Demokrasi Partisi’nden (BDP) ne gibi farklılıkları olduğunu soruyoruz.
BDP’nin Türkiye ve dünya kamuoyunda Kürt partisi olarak algılandığını dile getiren Önen, BDP’nin de HDP’nin kurucu unsurları arasında yer aldığını, kendilerinin tam anlamıyla bir Türkiye partisi olmayı hedeflediklerini ifade ediyor.
“BDP, Türkiye siyasetinde eşi görülmemiş bir başarıya ulaştı. Çok büyük zorluklara rağmen, 10 bine yakın üyesi cezaevlerindeyken başarılarını göz ardı etmemek lazım.
“Ancak bir Kürt partisi imajı var. Bir Türkiye partisi, yeni bir söylem, yeni bir siyaset anlayışı tarzı aslında Kürt siyasi hareketinin de ihtiyacıdır.
Bizim dört beş yıldan beri Türkiye’deki tüm muhalifleri bir araya getirme çabalarımız böylesi bir ihtiyaçla da buluştu.
“2011 seçimlerinde oluşan Barış, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’ndan sonra hareketimiz HDK’ye dönüştü. Ondan sonra da siyasi bir adım atarak HDP’yi kurduk.
“Biz başlarken bir barış partisi olduğumuzu da söylüyorduk. 21 Mart Newroz’unda barışa yönelik ciddi adım atıldı. Bu yeni bir durumdur. Sonra Gezi direnişi başladı. Topladığımız birikimle Gezi’nin bize öğrettiklerini nasıl bir araya getiririz, Gezi’yle nasıl buluşabiliriz diye tartıştık.
“Adım atma sırası AKP’de”
Çözüm süreci çerçevesinde AKP’nin açıklaması beklenen demokrasi paketini sorduğumuz Önen’e Başbakan Erdoğan’ın Türkmenistan gezisi öncesi yaptığı açıklamalarda “Anadilde eğitim bölücülüktür”, “Seçim barajını düşürmeyi ve genel affı düşünmüyoruz” yönündeki sözlerini hatırlatıyoruz.
Bu açıklamalara bakınca hükümetin işin ciddiyetine uymayan bir konum içinde olduğunu ifade eden Önen, AKP’nin artık Kürt siyasi hareketinin attığı adımlara bir yanıt vermesi gerektiğini söylüyor.
“Bu yanıt da Türkiye halklarının demokrasi talebi demektir ve Kürt halkının temel hak ve özgürlükler alanında taleplerinin karşılanması demektir. Çatışmasız ortamda gerçekten barışçıl siyaset üretmektir.
“Kürt halkı barış için adım atarken talepleri olmakla beraber barışı pazarlık konusu yapmadan tek taraflı adımını attı. Şimdi 200 yıllık tarihi bir sorunu çözmek için devletin adım atması lazım.
“Şimdilik Erdoğan’ın açıklamalarına bakınca hükümetin böylesi adımlar atmak niyetinde olmadığı görülüyor.
“Barış, demokratikleşme ve özgürlüklerle gelebilir. Son bir yıl içinde Türkiye’de yaşananlara bakınca Gezi olayları başta olmak üzere, her türlü basın yayına yönelik baskı ve hatta şiddet ve işkence vakaları dikkat çekiyor. Buradan bakınca ciddi anlamda bir geri gidiş göze çarpıyor. Barış geldi yaftası altında Türkiye’de daha sıkı bir yönetimle olağanüstü hal yaratıldığına tanık oluyoruz. Bu da bizim gündemimizin başında olan en önemli konulardan.
“Türkiye ekonomisinin durumu demokratikleşmenin önemli bir etmenidir. Bu açıdan hükümetin çok handikapları var. Emek cephesiyle çok büyük sorunlar var, gelir dağılımı adaletsizliği büyüyor.
“Hükümet aslında toplumsal tepkilerin önüne baskı yoluyla geçmek istiyor. Mevcut tabloya baktığımızda AKP’nin gerçek anlamda bir demokratikleşme adımı atabileceğini söylemek zor.”
“AKP’nin dış politikası dünya barışı için de tehlike”
Ortadoğu’dan Kuzey Afrika’ya uzanan alanda çok ciddi bir siyasi hareketlilik yaşandığını vurgulayan Önen, bu alanda hükümetin yürüttüğü politikanın dünya barışı açısından da son derece sakıncalı olduğunu ifade ediyor.
“Özellikle Suriye’deki tavrı, Rojava’daki katliamın içinde görünmesi soru işaretlerini beraberinde getiriyor. Suriye’de Mısır’da davrandığı gibi davranmıyor. Böyle bir dış siyaset olmaz diye düşünüyorum.
“Bunlar da AKP hükümetinin barış konusunda ne kadar büyük handikaplarla karşı karşıya oluğunu gösteriyor. Aynı şekilde bizim de işimizin zorluğunu gösteriyor. Biz barışın bir süreç olduğunu biliyorduk. Bu sürecin zorlu bir dönemindeyiz. Barış umudumuzu her şeye rağmen diri tutmaya çalışıyoruz. (EKN)
* HDP'nin Merkez Yürütme Kurulu listesi için tıklayınız
** HDP'nin Parti Meclisi (PM) üyeleri listesi için tıklayınız