Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) Genel Başkan Yardımcısı Veysi Sarısözen, "Bütün bu tırmanan olaylar, artan çatışmalar, bunlar karşında halktan gelen tepkiler ve iktidarın tutumu, aydınların yaptığı çağrının ne kadar güncel olduğunu gösterdi" dedi.
Gazeteci yazar, Ragıp Duran gerçek anlamda barışçı bir çözüm için olanak ve ortam hazırlanması gerektiğine dikkat çeketi; bu ortamı da ancak olgun ve demokratik bir siyasi iktidarın hazırlayabileceğini söyledi.
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (Küresel BAK) sözcüsü Tayfun Mater de, Türkiye'nin büyük çoğunluğunun barış istediğini ve yaşanan süreci dikkatle takip ettiklerini belirterek "Taraflardan bu işi çözecek adımlar atmalarını bekliyoruz" dedi.
KESK Yönetim Kurulu Üyesi Sevgi Göyçe'yse, tarafların barış çağrısına gereken özeni göstermediğini belirterek, "Gelinen noktada şöyle bir provokatif ortam hazırlanmış durumda. İç çatışmaların askerle PKK arasında çatışma olmaktan çıkıp Türklerle Kürtler arasında bir çatışmaya evrilmesi söz konusu. Dün Bingöl'deki cenaze ve öncesinde Diyarbakır ve Van'da yaşananlar bunun ipuçlarını veriyor" diye konuştu.
Ragıp Duran:"Güçlü bir üçüncü sese ihtiyaç var"
Ragıp Duran 151 aydın tarafından yapılan çağrının, özel olarak örgütlenmiş belli bir siyasi görüşün talebi değil, gerek bölge halkının gerekse bütün Türkiye'nin, sorunun doğal ve meşru bir şekilde, şiddet olmaksızın çözülmesi yönündeki talebini içerdiğini söyledi.
Duran, çağrının farkı kesimlerce desteklenmesinin sevindirici olduğunu ifade etti.
"İzleyebildiğim kadarıyla, gerçek anlamda barışçı bir çözüm için olanak ve ortam hazırlanması gerekiyor. Bu ortamı da ancak olgun ve demokratik bir siyasi iktidar hazırlayabilir."
Duran, Kürt meselesi ve Türkiye'de önemli birkaç konuda daha, siyasi iktidarın Türk Silahlı Kuvvetleri'nin dışında bağımsız bir politika geliştiremediğini belirterek şöyle devam etti:
"Bu yeni bir şey değil. Kürt meselesi ve Türkiye için önemli birkaç konu 1923'ten bu yana askeri denetim ve inisiyatif altında. Beni rahatsız eden, Türkiye AB müzakere tarihinin yaklaşmasına rağmen, her iki silahlı tarafın da kendi siyasi hedefleri doğrultusunda, bu AB sürecini olumsuz yönde etkilemeleri."
"Bir yanda salt güvenlik algısıyla yaklaşan resmi anlayış, diğer yanda ise global Ortadoğu ve Türkiye düzeyinde, hem gerileyen hem de zikzaklı politikalar izleyen bir anlayış, şiddet sarmalı içerisinde, siyasi, kültürel, ideolojik ve tarihi bir sorunun çözümüne katkıda bulunmuyor."
Bugün güçlü bir üçüncü sese ihtiyaç olduğunun altını çizen Duran, bu üçüncü unsurların arasında birinci ve ikinci sesin katmanlarına da ihtiyaç olduğunu ifade etti.
* Askeri güç dengeleri, siyasi konjonktür açısından bakıldığında, AB perspektifi, yani barışçı siyasi çözüm yolu esas alınmaz ise, hem Türkiye hem bölge, hem de Ortadoğu geçmişte tanık olduğumuz çözümsüzlüğü güçlendiren bir şiddet sarmalına dönebilir.
* İnsan hakları boyutu, çatışan her iki taraf açısından da mutlaka kale alınması gereken bir boyuttur.
Sarısözen:"Hükümete operasyonları durdurun çağrısı yapılmalı"
Veysi Sarısözen, "150 aydın doğrudan PKK'ye seslendi ve onların önkoşulsuz silahlı eylemlerine son vermesini talep etti. O günden bu yana PKK tarafı aydınların çağrısını olumlu bulduğunu açıkladı" dedi.
Bölgedeki trajik gelişmelerin sona ermesinin, iktidarın askeri operasyonları durdurmasına bağlı olduğunu savunan Sarısözen, "Dolayısıyla şimdi 150 aydına düşen görev daha fazla oyalanmadan hükümete böyle bir çağrıda bulunmaktır" diye konuştu.
Çağrıya gelen tüm desteklere karşın, hükümetin silahlı çözümde ısrarının bölgedeki Kürtleri karşısında bulmasına yol açabileceğini ifade eden Sarısözen, "Bu olgu, savaşa bir an önce son vermeyi acil kılıyor. Askerlerin demeçlerine gelince, şaşılacak hiçbir yan yoktur. Aydınların muhatabı asker değil, hükümet ve parlamentodur" diye konuştu.
Tayfun Mater: "Türkiye'nin büyük çoğunluğu barış istiyor"
Tayfun Mater, Türkiye'nin silahlı çatışmaların giderek arttığı bir sürecin içine girdiğine dikkat çekti.
"Aydınlar olarak, tam da bu süreci tahmin ettiğimiz ve tırmanan gelişmeleri görebildiğimiz için çağrı yaptık. Barış çağrısı basında, kamuoyunda ve Kürt tarafından destek gördü. Türkiye'nin büyük çoğunluğu barış istiyor."
Mater,süreci dikkatli bir şeklide izlediklerini ve taraflara çağrıyı tekrarladıklarını söyledi.
"Bizim taraflar arasında arabulucu olmamız söz konusu değil" diyen Mater şöyle devam etti:
"Çağrıdaki talepler çok net; taraflardan bu işi çözecek adımlar atmalarını bekliyoruz. Trene yapılan saldırı acı bir olaydır. Askeri bir hedef olmamasına rağmen hedef alınmıştır. Devamında yaşanan olaylar da acıdır; cenazeye katılan siyasilere ve üzerine titrenmesi gereken İHD gibi bir kuruluşa saldırıda bulunulmuştur. Bunlar olayların geldiği boyutu gösteriyor."
Sevgi Göyçe:"Taraflar üzerlerine düşen özeni göstermedi"
Sevgi Göyçe, "Biz PKK ve hükümete talebimizi çok net ifade etmiştik, ama taraflar üzerlerine düşen özeni göstermediler" dedi.
Tırmanan çatışmaların toplumsal kargaşayı ve şovenizmi körüklediğine dikkat çeken Göyçe, şöyle devam etti:
"Kamuoyunun geniş bir kesiminden kabul gören çağrı sonrası, bir iradenin açığa çıkması gerekiyordu. Taraflar, DEHAP'lı belediye başkanlarından ve Kürt aydınlarından gelen desteği gören bir yerden bakabilselerdi, barışın meşruiyet zemini genişleyecekti. Hükümete baskı söz konusu olacaktı."
Barış çağrısının görmezden gelinmesinin, çatışmaların artmasına, silah tacirlerinin, korucuların ve çetelerin güçlenmesine, milliyetçi dalganın büyümesine neden olacağını vurgulayan Göyçe, gelişmeler sonrasında, Kürt halkıyla Türk halkının karşı karşıya gelmesinin endişe verici olduğunu söyledi.
"Gelinen noktada böyle bir provokatif ortam hazırlanmış durumda. İç çatışmaların askerle PKK arasında çatışma olmaktan çıkıp Türklerle Kürtler arasında bir çatışmaya evrilmesi söz konusu." (KÖ)