Haberin Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
"Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzaladıkları için haklarında dava açılan 1128 akademisyene destek vermek için yeni bir bildiri yayınlayan ve sivil itaatsizlik eylemi yaparak kendilerini savcılığa şikayet eden 17 kişiden 2'sinin yargılanmasına bugün Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde başlandı.
TIKLAYIN - Akademisyenlere Destek Verip Kendilerini İhbar Ettiler
"Örgüt propagandası" suçlamasıyla ayrı ayrı açılan davalarda 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde bugün Halim Bulutoğlu ve Zeynep Tanbay'ın duruşması görüldü.
Barış için Akademisyenler duruşma öncesinde "Bildirimizin ardından 'Biz de bu suça ortak olmuyoruz!' diyerek insan hakları ihlallerine karşı çıkan ve bizi destekleyen dostlarımızın duruşmaları da Perşembe günü başlıyor, duruşmaları duruşmalarımızdır! Dayanışmaya siz de katılın, tanık olun" diyerek kendilerine destek verenlerin yargılamalarına destek çağrı yapmıştı.
Hakim ile avukat arasında "esas-usul" tartışması
Bugün hakim karşısına çıkan her iki ismin müdafii avukatlığını Bahri Belen üstlendi. İlk olarak Zeynep Tanbay'ın duruşması görüldü.
Kimlik tespitinin ardından iddianameye karşı savunma yapıp yapmayacağı sorulan Tanbay, sözü avukatı Bahri Belen'e bıraktı.
Usul talepleri olduğunu dile getiren Bahri Belen, müvekkillerine karşı açılmış bu davanın Anayasa'nın 26. maddesince garanti kapsamına alınan fikir ve ifade özgürlüğüne aykırı olduğunu söyledi.
Kamuoyunda Ayşe Öğretmen olarak bilinen Ayşe Çelik hakkında Anayasa Mahkemesi'nin "ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiği" kararına atıf yapan Belen, sorgu bile yapılmadan derhal beraat kararı verilmesini talep etti.
Bu sırada mahkeme başkanıyla, Belen arasında esasa girdiği gerekçesiyle, usul ve esas tartışması yaşandı.
Hakim, Belen'e delil tartışması yapmaması gerektiğini söyleyerek Tanbay'ın savunması alındıktan sonra esasa girebileceğini belirtti.
Belen'in devam etmesi üzerine hakim duruşmaların sarktığını belirterek toparlamasını ve bitirmesini söyledi.
Bu sırada avukat Belen "Sayın başkan, size çok zaman kazandıracağıma emin olabilirsiniz." diyerek cevap verdi.
Hakim ise "Mahkeme başkanı olarak burada kuralları ben koyarım" dedi.
Savcı savunma alınması yönünde mütalaa verdi
Belen'in savunmasının ardından mütalaa veren savcı yargılamanın bulunduğu aşamada derhal beraat kararı verilmesi şartlarının oluşmadığı değerlendirmesi yaparak Tanbay'ın savunmasıyla yargılamaya devam olunması talebinde bulundu.
Mahkeme heyeti de önce Tanbay'ın savunmasının alınmasına karar vererek duruşmayı 24 Eylül saat 13.30'a bıraktı.
Hakim: Aynı savunmayı mı yapacaksınız?
Tanbay'ın duruşmasının ardından Halim Bulutoğlu'nun duruşmasına geçildi. Hakim, Bulutoğlu'nun avukatı Belen'e tekrar aynı savunmayı yapıp yapmayacağını sordu.
Belen ilk duruşmada söylediklerini hatırlatarak "Size çok zaman kazandıracağımı söylemiştim. Tanbay'ın duruşmasından kopyala-yapıştır yapabiliriz" şeklinde cevap verdi.
Bunun üzerine hakimle avukat Belen arasında, yargının yükünün çok uzun olduğuna dair bir diyalog geçti.
İddianamenin Bulutoğlu'na iletilmemesi üzerine bu duruşma da 24 Eylül'e bırakıldı.
39 ay sonra dava açıldı
18 Ocak 2016'da aralarında avukat, gazeteci ve sanatçıların olduğu 17 kişilik bir grup, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı başvuruda bulunarak 1128 akademisyenin yayınladıkları bildiride yer alan sözlerin altına imza attıklarını ve doğacak yasal sorumluluğu üstlenmeye hazır olduklarını belirtmişlerdi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan başvurudan 39 ay (3 yıl 3 ay) sonra 19 Mart 2019 tarihinde hazırlanan bir iddianame, akademisyenlere destek olan 17 kişiden bazılarına tebliğ edilmeye başladı. İddianame, TCK 7/2 maddesi uyarında terör örgütü propagandası yapma suçundan kişilerin cezalandırılmasını talep ediyor.
Barış Akademisyenlerine destek verenler ayrı ayrı şekilde ve farklı Ağır Ceza Mahkemelerinde yargılanacak.
Akademisyenlere destek veren 17 kişinin isimleri ise şöyle: Arat Dink, Ayşegül Devecioğlu (Yazar), Bahadır Altan (Emekli Subay), Bülent Deniz (Avukat), Ceyda Karan (Gazeteci), Erol Önderoğlu (Gazeteci), Ferhat Tunç (Müzisyen), Füsun Çeliker, Gürhan Ertür, Halim Bulutoğlu (İş İnsanı), Necmi Demir (İktisatçı), Necmiye Alpay (Yazar), Nergiz Savran (Endüstri Mühendisi), Nevzat Onaran (Gazeteci), Pınar Aydınlar (Müzisyen), Şanar Yurdatapan (Müzisyen) ve Zeynep Tanbay (Dansçı ve Koreograf)
Yukarıda ismi bulunan 17 kişi İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına şu dilekçeyi vermişti: 89 farklı üniversiteden 1.128 akademisyenin yayınladıkları bildiride yer alan şu sözler nedeniyle haklarında soruşturma açıldığını öğrendik. "Türkiye Cumhuriyeti, vatandaşları Surida, Silvan'da, Nusaybin'de, Cizre'de, Silopi'de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasaklan altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkum etmekte. Yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak, yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükler ihlal edilmektedir. Sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasını, insan hakları ihlallerinin sorumlularının tespit edilerek cezalandırılmasını, yasağın uygulandığı yerde yaşayan vatandaşlann uğradığı maddi ve manevi zararların tespit edilerek tazmin edilmesi, bu amaçla ulusal ve uluslararası bağımsız gözlemcilerin yıkım bölgelerine giriş, gözlem ve raporlama yapmasına izin verilmesini talep ediyoruz. Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesini talep ediyor, bu ülkenin vatandaşları olarak sessiz kalıp bu katliamın suç ortağı olmayacağımızı beyan ediyor, bu talebimiz yerine gelene kadar, siyasi partiler, Meclis ve uluslararası kamuoyu nezdinde temaslarımızı durmaksızın sürdüreceğimizi taahhüt ediyoruz." Bu sözlerin altına biz de imzamızı atıyor, doğacak yasal sorumluluğu üstlenmeye hazır olduğumuzu bildiriyoruz. |
(HA)