Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden ihraç edilen barış bildirisi imzacısı Doç. Dr. Tezcan Durna, ihraç edilişinin üçüncü yılında yaptığı sosyal medya paylaşımında 18 maddede süreç boyunca yaşadığı hak ihlallerini anlattı.
“Atılmasaydım bir ay sonra profesörlük kadrom için sürem dolmuş olacaktı” diyen Durna, “Barış talebimin hala arkasındayım. Gasp edilen haklarımın peşinde olacağım” dedi.
Durna, Barış İçin Akademisyenlerin “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildirisini imzaladığı gerekçesiyle yargılanarak ceza alan akademisyenlerden biriydi.
İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada kendisine “örgüt propagandası” yaptığı suçlamasıyla hükmün açıklanması geri bırakılarak 1 yıl 3 ay hapis cezası verilmişti.
TIKLAYIN - Barış Akademisyenleri Anlatıyor: Akademi Kürsüsünden Sanık Kürsüsüne
“Profesör kadrom için süre dolacaktı”
Durna’nın ihracından yargılanma sürecine kadar geçen zamanda yaşadıklarını anlattığı Twitter paylaşımları şöyle:
“Bugün tam 3 yıl oldu. 679 sayılı KHK listesine adım eklenerek 15 yıldır çalıştığım AÜ İLEF'teki görevimden hukuksuzca atıldım. Atılmasaydım bir ay sonra profesörlük kadrom için sürem dolmuş olacaktı. Bunu profesörlüğe çok hevesli olduğum için yazmıyorum.
“Özlük hakkıma dair nasıl bir gaspın var olduğunu anlatmak için yazıyorum. Atıldıktan neredeyse bir buçuk sene sonra atılmama gerekçe olan ‘Bu suça ortak olmayacağız’ metnine imza attığım için hakkımda dava açıldı. Davamı İstanbul 36. ACM hızlıca bitirdi. 15 ay hapis cezası aldım.
“Hala beraat edemedim”
“Davam sonuçlandıktan yaklaşık iki ay sonra AYM hakkımızda verilen hapis cezalarında hak ihlali olduğuna karar verdi. Bu karara dayanarak benim durumumda olan pek çok meslektaşım hakkında mahkemeler beraat kararları verdi. Ancak ben hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını istemiştim.
“Bu nedenle yeniden yargılanma için dilekçe verdim. Bu talebim için prosedür tamamlanmadığı için hala beraat kararını alamadım. Bu sırada bir yasa paketi çıkarıldı. Hakkında cezai hüküm bulunmayan KHK'lıların üç yıldır gasp edilen seyahat hürriyetine kavuşabilecek diyordu mealen yasa.
“Dilekçemi 1 ay sonra işleme koydular”
“Yani pasaportlarımızdaki tahdit kaldırılacaktı. Ekim sonunda yasa çıktı. Yasa çıkar çıkmaz dilekçemi ilgili birime vermeye gittim. Birim görevlileri bize yasanın nasıl uygulanacağına dair talimat gelmedi. Dilekçenizi alsak da hemen işleme koyamayız dediler.
“O gün bugündür Ankara nüfus müdürlüğüne en az dört kere gittim, dilekçemin akıbetini sormak için. Israrımın nedeni yurtdışından aldığım iki yıllık bursum için verilen ek sürenin dolarak burs hakkimin yanacak olmasındandı. Dilekçem nihayet bir ay sonra işleme konulmuş...
“Terörist diye işten atan terörist değil diye yazı gönderecek”
“Bunu öğrendiğim anda tahdidin kalkması için hangi birimlere ne zaman yazı yazıldığını da öğrendim: emniyet, savcılık ve atıldığım kurum, yani A.Ü. kurumundan olumlu yanıt gelmiş. Yani beni terörist diye atan kurumun rektörü İBİŞ, terörist olmadığımı tescillemiş. Ne ironi ama!
“Dilekçemi ilgili birime vereli iki ayı bir hayli geçti. İlgili birimdeki görevli son gittiğimde tahdidin kaldırılmasının beş ayı bile bulduğu oldu dedi... Bu nasıl bir araştırmadır ki bu süre boyunca hem şüpheli olarak görülüp hala pasaportum tahditli olacak...
“Ancak ‘teröristtir’ diye jurnalleyerek görevimden atılmamı isteyen kurumum ‘hayır terörist değildir’ diye yazı gönderecek! Bu çelişkiyi çözebilen varsa beri gelsin...
“Görevi iade dilekçesinden cevap yok”
“Bitmesi gereken bu çile elbette hâlâ bitmedi. OHAL Komisyonuna verdiğim göreve iade dilekçesinden de hala sonuç alamadım. O da ayrı muamma. Eğer komisyon göreve dönmeme karar verirse eski görev yerime iade etmeyecek. Yani komisyonun verdiği karar da mealen şöyle olacak:
“Ülkenin kalan üniversiteleri (Ankara, İstanbul, İzmir dışındakiler) için tehlikeli değildir bu kişi ama atılmadan önceki kurumu için tehlikelidir. Alın bir ironi daha size... Ayrıca OHAL komisyonu sadece görevden uzak kaldığım süre boyunca almam gereken birikmiş maaşı yasal faiziyle birlikte veriyor.
“Ek ders ücretleri, sınav görevlendirmeleri”
“Oysa başlardaki tweetimde de belirttiğim gibi atılmasaydım bir ay sonra profesör olacaktım. Atılmasaydım bu süre içinde en az on beş tez yönetip en az onunu bitirecektim. Atılmasaydım bu süre içinde onlarca ders verecektim ve bunlardan ek ders ücreti hak edecektim.
“Pek çok taşra üniversitesinde bu ek ders ücretleri için insanların meslektaşlarının gırtlağına bastığı bir ortamda bu hak da hiç yabana atılır değildir doğrusu. Atılmasaydım muhtelif sınavlarda aldığım görevlerden de gelir elde edecektim.
“'Canım sen de neleri hesaplıyorsun’ diyenler çıkacaktır. Ancak bir hakkın gaspı telafi edilecekse eksiksiz telafi edilmeli değil mi? Olayın manevi boyutuna daha hiç girmedim. Eşimin yaşadığı stresi, bu nedenle ağır depresyon tedavisi görmek zorunda kalmasını...
“Annem kronik astım oldu”
“Yetmiş beş yaşındaki annemin benim atıldığımı öğrendiğinde kronik astıma yakalanıp bir buçuk ay boyunca hastanede yatmak zorunda kalmasını ve o zamandan bu zamana hâlâ astım ilaçları kullanmak zorunda kalmasını. Elbette ben inada bindirdiğim için ne hastalandım ne depresyona girdim.
“Muhtemelen hâlâ içime atıyorum ve belli etmemeye çalışıyorum. Ülkemden umudumu hiçbir zaman kesmedim... Aldığım bursla yurtdışına çıkabilsem bile mutlaka ülkeme geri dönerim elbette.
“Haklarımın peşindeyim”
“Şu andaki duygularımı ve beklentimi soran olursa, elbette hak ettiğim görevime geri döneceğim. Bu üç yıllık kaybın elbette bir telafisi yok. Ama bu telafi için bütün kayıplarımın (maddi-manevi) hesaplanarak tazmini için elimden geleni yapacağım.
“Barış talebimin hala arkasındayım. Hiç kimseye kanmadım, bundan sonra da beni kimsenin kandırabileceğini sanmıyorum. Bu süreç beni hiç olmadığım kadar güçlü ve sağlam hale getirdi. Elbette bu güce dayanarak gasp edilen haklarımın peşinde olacağım...” (TP)