Cumartesi Anneleri/İnsanları, Galatasaray Meydanı’ndaki 541. buluşmalarında davası zaman aşımına uğrayan Süleyman Cihan’ın akıbetini sordu. 13 köylünün öldürülmesinden yargılanıp beraat eden Musa Çitil'in terfi ettirilmesine tepki gösterdi.
Yedigöl: Kimse ölmesin, barış gelsin
Buluşmada ilk sözü alan Nurettin Yedigöl'ün kardeşi Muzaffer Yedigöl hak arayışlarının 35 yıldır sürdüğünü belirterek şöyle konuştu:
“Bizim hak arayışımız anneler ağlamasın yavrular babasız kalmasın kardeşler ölmesin diyeydi. Suruç’ta yaşanan katliam olayı daha sonra gerçekleşen asker gerilla herkesin ölümleri bizi çok üzüyor. Biz kimse ölmesin diye mücadele etmeye devam edeceğiz. Biz kimsenin artık ölmesini istemiyoruz. Bizim mücadelemiz artık Nurettin Yedigöl mücadelesi değil bizim mücadelemiz ülkemizde artık annelerimiz ağlamasın diyedir. Buradan yetkililere sesleniyorum artık kimse ölmesin ve barış gelsin. Barış, barış, barış.”
Kırbayır: Adalet mekanizmasını çalıştırın
12 Eylül darbesinin ilk kayıplarından Cemil Kırbayır’ın abisi Mikail Kırbayır da “34 yıldır bir arpa boyu gitmediğimiz bugün ki savaş çığırtkanlığından anlaşılıyor” dediği konuşmasında şunları ifade etti:
“Onlar bizi duymamışlar. Caydırıcı olamamışız. 34 yıldır Cemil Kırbayır, Süleyman Cihan, Hayrettin Eren Nurettin Yedigöl gibi daha nicelerini devletin güvenlik güçleri zimmetle alarak keyfi ve yargısız infaz sonucu katledip mezarlara hapsettikleri için adalet diyoruz. Adalet mekanizmasını çalıştırın. Adaletin tecellisi halka düşerse. Yapmayın bunu. Biz padişahların tahtlarını çiğneyenleriz. Aklınızı başınıza alın.”
Prof. Korur Fincancı: Geçmişin hakkati peşindeyiz
Sağlık sorunları nedeniyle buluşmaya gelemeyen adli tıp uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın ses kaydı dinletildi. Ses kaydında, “Bugünlerde genç ölümlerle bir kez daha sınanırken bir yandan da geçmişin hakikati peşindeyiz” diyen Prof. Dr. Fincancı şöyle devam etti:
“Tam 20 yıldır 541. Haftada da mücadelemiz yıllara yenik düşmeyecek. Hukuk ve adalet arayışımızı yıldırmaya yönelik politikalarınıza boyun eğmeyeceğiz diyerek bir aradayız.
“Bu hafta Süleyman Cihanı anıyoruz. Bundan 34 yıl önce Süleyman Cihanı işkencede katledip intihar süsü verenlerin cezasızlığı da bilinmelidir ki dün Silopi de insanları katledip sağlık çalışanlarının alnına silah dayayıp tehdit edenleri cesaretlendiriyor. Biz bütün katliamlar yargısız infazlar ve işkenceler için adalet istiyoruz. Bir daha bu suçlar işlenmesin diyoruz. Sağlık sorunlarım nedeniyle bu hafta yanınıza fiziksel olarak katılamadım. Sesimle katılıyorum. Sesimi katıyorum ki sesimiz çoğalsın.”
Tekay Dişli: Failleri koruyup ödüllendiriyorlar
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon’un haftalık basın açıklamasını Cumartesi İnsanları’ndan Ümit Tekay Dişli okudu.
“İktidarın hukukun, adaletin ve barışın sınırlarına çekilmesini talep etmeye hakkımız” diyen Tekay Dişli, “Devleti yönetenler, cezasızlık politikasında ısrar ederek bizim hakikat ve adalet arayışımızı yıldırmaya çalışıyorlar. Kayıpların sorumlularını ve faillerini koruyarak, ödüllendirerek insanlık suçlarını teşvik ediyorlar” dedi.
Tekay Dişli, 1993-1994 yılları arasında 13 köylüyü öldürmekle suçlanıp beraat eden Musa Çitil’in de YAŞ’ta terfi edip tümgeneralliğe yükselen iki tuğgeneralden biri olmasına da tepki gösterdi.
“13 kişinin öldürülmesi ve kaybedilmesi ile ilgili 13 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılanan Ankara Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Musa Çitil geçen yıl evrensel hukuka aykırı biçimde beraat etmişti.
"Üç gün önce de Yüksek Askeri Şura kararı ile tuğgeneralliğe terfi etti. Cumhurbaşkanı'nın onayından geçen bu kararı kamuoyuna Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın açıkladı. Bu terfi, barış ve adalet umudumuza vurulmuş ağır bir darbedir. Bu terfi, kaybedenlerin, katledenlerin devletin koruması altında olduğunun ifadesidir. Bu terfi, hakikatin adaletin ve barışının devleti yönetenlerde esir alındığının ifadesidir.”
1981’de kaybedilen Süleyman Cihan davasının zaman aşımına uğradığını hatırlatan Tekay Dişli “12 Eylül ile tam anlamıyla hesaplaşılmadan Süleyman Cihan dosyası kapanmayacak” dedi. (HÖ/EA)
Süleyman Cihan dosyası |
Süleyman Cihan, 29 Temmuz 1981 yılında Edirne'den İstanbul'a gelmek üzere bindiği otobüsten ihbar olduğu iddiasıyla indirilerek, gözaltına alındı. Durumdan haberdar olan ailesi ve avukatları başvuru yaptı, ancak sonuçsuz kaldı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından gözaltında olduğu reddedildi. 85 gün süren mücadelenin sonunda, Cihan'ın işkence ile öldürüldüğü, kimliği belli olduğu halde "meçhul kişi" olarak kimsesizler mezarlığına defnedildiği ortaya çıktı. Cihan'ın öldürülmesiyle ilgili olarak Mehmet Ağar ve İbrahim Şahin'in de imzası bulunan sahte bir belge düzenlendi. Belgede, Cihan'ın yer göstermeye götürüldüğü apartmanın altıncı katından atlayarak intihar ettiği öne sürüldü. Polislerin, Cihan'ı işkencede öldürdükten sonra, kimsenin yaşamadığı bir evin penceresinden attığı gerçeği, otopside yer alan bulgular sonrasında saklanamadı. Ailenin başvurusu üzerine 31 yıl sonra İÜ Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı başkanlığından Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı tarafından hazırlanan bilimsel mütalaada Cihan'ın binadan atılmadan önce işkence edilerek öldürüldüğü sonucuna varıldı. Bu rapor sonucunda aile 12 Eylül davasına müdahil oldu. 34 yıl boyunca süren soruşturma, şüpheliler hakkında kamu adına kovuşturmaya yer olmadığı kararı ile ikinci kez sonuçlandı. Süleyman Cihan öldürüldüğünde İstanbul Sıkı Yönetim Komutanı Orgeneral Necdet Üruğ, Sıkıyönetim Müşaviri Hakim Albay Durmuş Akşen, İstanbul emniyet Müdürlüğü 1. Şube Müdürü Tayar Sever, İstanbul Emniyet Müdürlüğü 2. Şube Müdürü Mehmet Ağar, Sıkıyönetim Savcısı Erdoğan Savaşeri ve Adli Tıp Kurumu Başkanı Şemsi Gök’tü. |