Bütün dünyada yankı yaratan bu makalede, New York Times gazetesinin yönetimi, Irak savaşı öncesinde gazetenin olayları izleme ve aktarmasında (Coverage) çeşitli hatalar yapıldığını belirtiyor ve bu hata, eksiklik ve yanlışlıkların kaynağını bulmaya çalışıyor. Aslında bir tür özür ya da bir tür günah çıkarma yazısı bu..
Biraz geç oldu ama...
Özeleştiri havası taşıyan bu yazının ancak bu aralar, yani yayın tarihinden neredeyse 1.5 yıl sonra yayınlanması manidar. Az sayıda da olsa medya eleştirmenleri, bu kasıtlı saptırmaları, eksik ve yanlış haberleri, Amerikan savaş propagandasını Irak işgalinin gündeme geldiği 2002'nin son aylarından beri yazıp çizdi.
Amerikan işgal ordusu Irak'ta bu aralar hem askeri hem siyasi hem de insan hakları alanında darbe üzerine darbe yerken, Irak direnişi Amerikan medyasını da hatalarını itiraf etmeye, özür dilemeye zorluyor. İşgal öncesi üretilip sunulan medyatik gerçek, hem Irak'ta hem de dünyada direnişin sert kayasına çarptı ve Amerikan medyasını dahi geçmişteki hakiki gerçekle tanıştırmaya zorladı.
Gazetenin yazısında, başta kitle imha silahları olmak üzere Irak hakkında bir çok konuda yanlış, eksik, muğlak haberler yayınlanmış olduğu kabul ediliyor. Üstelik bu hataların yanlış olduğu kısa bir sürede ortaya çıkmasına rağmen, tekzip ya da düzeltme yazılarının çöpe atıldığını da itiraf ediyor. Haberlerde yeteri kadar nüans kullanılmadığı da kabul ediliyor.
Bunun tercümesi, başta New York Times olmak üzere tüm Amerikan medyasının aslında başından beri bilinçli ve sistematik bir yayın politikası güttüğü...Bu yayın politikası bugün iflas etti, artık itiraf zamanı. Yatsı zamanıdır ve sönmüştür bütün mumlar. Sorry!
Kendi pir-ü pak
Peki neden bu tür hatalar yapılmış? New York Times onu da açıklıyor: Efendim haberlerin çoğunun kaynağı, yurtdışında yaşayan Iraklı muhaliflermiş, onlar da Saddam rejimi devrilsin diye medyaya gelişigüzel bilgiler vermiş. Yani New York Times, kendi yayın politikasını, kendi muhabirini sorumlu tutacağı yerde, haber kaynağını hataların baş sorumlusu ilan ediyor.
Peki bir gazetecinin bir muhabirin, kendisini yanıltmaya yönelik haber ve bilgi veren kaynağı denetleme, verilen bilginin doğruluğunu sınama zorunluluğu yok mu?
Gazeteci, muhabir sadece bir haber oğlanı mı? O söyledi yaz! Bu söyledi yaz! Daha doğrusu baştakiler ve 'bize yakın' olanlar ne derse doğrudur, yaz! Bu mu Amerikan gazeteciliği?
New York Times'ın başka bahaneleri de var: Efendim hükümet baskı yapmış, efendim muhabirler atlatma haberin peşinde koşarken ayrıntıları görmezden gelmiş, haberde verilen bilgileri yeteri kadar açmamışlar filan falan...
New York Times suçu başkasına atma konusunda çok başarılı. Hatta gazeteyi Haziran 2003 tarihine kadar Howell Raines'in yönettiği de hatırlatılıyor. Bu genel yayın yönetmeni o tarihte asparagasçı Jayson Blair adlı muhabirin sahtekarlığı ortaya çıktığı için istifa etmişti. Yani demek istiyorlar ki, kabahat eski yönetimin...
Suçlanan eski bir sürgün muhalifi de Ahmet Çelebi. Yanlış bilgi veren haber kaynağı olarak yazıda adı geçen Çelebi, Amerikan işgal kuvvetleriyle tüm ilişkilerini geçenlerde kesmişti, çok kısa bir süre sonra da yanlış haber vermekle suçlandı.
Sam Amca mı, samimiyetsiz dayı mı?
Bu sözümona özeleştiri, uydurma günah çıkarma neresinden tutsanız dökülüyor. Amerikan medyası özeleştiri yapmaya kalkarken bile dürüst değil.
Hala küstah, hala yalancı! Bugün sıkıştığı için itiraf etmek zorunda kalıyor ama işi ıvır zıvırla geçiştirmeye çalışırken olayın sadece teknik-mesleki ayrıntısına takılıp kalıyor. ABD'deki savaş yanlısı havadan, medyanın Beyaz Saray'a bağımlılığından, Arap ve Müslüman düşmanlığından söz edilmiyor yazıda.
Tıpkı geçmişte enerji kaynakları, İsrail ve dolar/euro paritesi ve dünya egemenliğinden sözedilmediği gibi. Tıpkı vakti zamanında Amerikan medyasını eleştirenlerden sözedilmediği gibi. Oysa ki New York Times'ı gerçeklerden uzaklaştıran siyasal, ideolojik ve kültürel gerekçeler ayrıntılı bir şekilde tahlil edilmeden, Amerikan milliyetçiliğinin (Jingoism'in) medyadaki izleri ve kökeni gündeme getirilmeden böyle ıvır zıvır ayrıntılarla özeleştiri yapılmaz. Yapılırsa yarın öbürgün ABD bir başka ülkeye saldırmak için medyayı yine propaganda aracı olarak kullanır.
Üstelik bu konuda temel en az ilkeyi çiğnedi Amerikan medyası:
* Gazeteci hiç bir zaman şiddetten yana olamaz, barışı savunur.
* Gazeteci, ulusal çıkarla gerçek çeliştiği zaman, her zaman olduğu gibi
gerçeği aktarmakla sorumludur.
Toprağı bol olsun Edward Said, boş yere 'Emperyal Kibir'den sözetmemişti. Demokrasi vaadedenlerin yaptığı işkenceleri öngörmek aslında çok da zor değildi.
Gerçi burnu kaf dağındaki New York Times'ın bugün hatalı olduğunu açıkça kabul etmesi bile önemli bir gelişme sayılabilir ama yine de eleştirel perspektifi elden hiç bir zaman bırakmamak gerek. New York Times'ın ana sloganı "Yayınlanmaya değer tüm haberleri basar" (Every news fit to print) şeklindedir. Bu son özeleştiri makalesi, biraz daha dürüst olaydı, bence yayınlanmaya değerdi...
Türkçe konuşan Amerikan muhipleri
Bu New York Times, bizde, bilhassa Hürriyet gazetesinde pek sevilir pek beğenilir...Yazarları Türkçeye çevrilip sürekli iktibas edilir, Türkiye hakkındaki haberleri manşetten verilir. Ne yazık ki iş çeviri ve aktarmayla bitmiyor. Acaba savaş öncesi, global terörizmden sözeden, kitle imha silahlarını var eden türkçe konuşan genel yayın yönetmenleri, köşer yazarları New York Times'ın yaptığının yarısını yapabilecekler mi? Bence yapamazlar, zaten onlar yapmadığı için de, merak etmesinler, başkaları bu teşhir işini yapıyor ve yapacak.
"Tam gaz Bağdat"tı ha! (RD/BB)