Saldırı, tutuklama ve tehditler....
Haber erişimi hakkına yönelik tehdit ve müdahaleler....
Yasadışı çerçeve ve keyfi davalar...
Sansür ve oto-sansür...
Kamu medyası...
İdari ve ekonomik baskılar...
İnternet ve yeni medya...
Her bir başlığı daha okurken aklıma gelen olaylar veya iddialar, 2007 sıralamasında Türkiye'nin en az birkaç basamak geriye gideceğini gösteriyor.
Sansür kaldırılmış... Nasıl?
Sansürün Kaldırışının 99. Yıldönümünü kutlayan bir ülkede yaşıyoruz ama gerek hükümet düzeyinde, gerek kamu kurumların işleyişinde, gerekse de ticari grupların faaliyetlerinde sansür ve oto-sansür en acımasız şekliyle, artık tartışma konusu edilmesi bile yadırganacak ölçüde, yürürlükte....
Zaten bir ülkenin başbakanı muhtemelen hayatında okumadığı bir mizah dergisiyle tüm kamuoyunun gözü önce hesaplaşmak istiyorsa, Başbakanlığın neler yapabileceğini bir de siz düşünün...
Sansür Başbakan'dan, şirketlerden, kamudan....
Avrupa, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin parlamento seçimlerindeki başarısını "popüler lider"ine bağlıyor. Erdoğan tarafından onlarca gazeteci ve çizere açılan davalar, muazzam bir tanıtım kampanyasının bir parçasıydı da, biz mi anlamadık yoksa?
Bir sermaye grubu, haberlerle "ticari itibarı zedelendiği gerekçesiyle" milyonlarca YTL tazminat talep edebiliyor. Bir başkası, işçi haklarıyla ilgili şikayetleri haberleştiren yerel bir gazeteden 300 bin YTL istiyor. Habercilik yok ama piyasa reklamdan geçilmiyor!
Hükümet, ne zaman TMSF eliyle "borçları karşılığı" veya "usulsüzlük" gerekçesiyle medya gruplarına el koysa, ardından yayına müdahale iddiaları art arda gelir... TMSF'ye baksanız, "Hiçbir müdahalemiz olmaz, tersine teşvik ederiz ki satalım"der. Böyle sürüp gider...
Dink öldürüldü; düşüneni artık polis koruyor
Mesleğimize ne değer biçildiğini biraz daha somutlaştıralım: Hrant Dink öldürüldü; gazetecilere yönelik fiili saldırılarda çifteli hanelere geçtik, habercilerin tehdit edilmesi gündelik olaylardan...
Türkiye'de artık onlarca gazeteci, yazar ve akademisyenin polis korumasında dolaşmak zorunda kaldığı gerçeği, acaba dünyadaki yerimizi nasıl etkiler?
Türkiye 100. sıraya geriler, ikiyüzlülük bitene kadar!
Gazetecilere sistematik davalar açılmasına ve habercilerin esrar satıcıları, silahlı soygun yapanlar ve çek-senet mafyasıyla birlikte aynı mahkeme salonlarında yargılanmalarına alıştık... Yeni olansa, gazetecilerin haber kaynaklarına yönelik baskılar...
Ana muhalefet partisinin de sahip çıkmadığı basın ve ifade özgürlüğü, aynı iktidarın "AB reformlarına devam" narasıyla iki yüzlülükten kurtulabilecek mi acaba? Bilinmez ama en azından yeni parlamentoda daha güçlü ses gönderebiliriz.
Geçen yıl sıralamada 168 ülke içerisinde 98. sıradaydık ve bu sırayı Butan ve Fildişi Sahili'yle paylaşıyorduk.
Bence bu yıl bu sırayı onlarla da paylaşamayacağız; Türkiye, 100'den sonraya kalır, tabi eğer genelde dünyada bu anlamda gerilemeler yaşanmazsa... Sizce? (EÖ/EÜ)