Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'ndeki etkinliğin açılış konuşmasını, Tunceliler Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Başkanı Nimet Tanrıkulu yaptı.
Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Tahir Öngör'ün yönettiği panele, İstanbul Üniversitesi (İÜ) Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Uçkun Geray, Marmara Üniversitesi (MÜ) Mühendislik Fakültesi Enerji Ana Bilim Dalı Başkanı Kadıköy Bilim Kültür ve Sanat Dostları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Tanay Sıtkı Uyar, Türkiye Barajlar ve Kültürel Mirası İzleme Kurulu Kurucu Üyesi hukukçu Murat Cano ve kapatılan Yeşiller Partisi Genel Başkanı Bilge Contepe konuşmacı olarak katıldı.
Etkinlik kapsamında, gazeteci-yazar Tevfik Taş da bir dia gösterimi yaptı.
Tanrıkulu: Hayat veren topraklara hayat borçluyuz
"Büyük acılar çeken insanların yaşadığı bir coğrafya, bu barajlar zinciriyle yeni bir yaşam savaşı veriyor. Bize hayat veren bu topraklara biz de hayat borçluyuz" diyen Tanrıkulu, Munzur Barajlar Projesi ile ilgili bilgi verdi, toprakların korunması için topluca eyleme geçilmesi gerektiğini söyledi.
Tunceli milletvekillerinin projenin yanında yer aldığını, bir milletvekilinin de bu projenin mimarı olduğunu belirten Tanrıkulu, "Türkiye'nin ve dünyanın çeşitli yerlerinden Munzur'a yürüyüş düzenlemek, barajlara karşı eylemlerimizden birisi olabilir" dedi.
Öngör: 80 milyon mağdur
Dünyanın çeşitli yerlerinde yaklaşık 80 milyon kişinin barajlardan mağdur olduğunu, yalnız bu amaçla kurulan gönüllü örgütlenme sayısının 2 bini aştığını söyleyen Öngör, sözlerini şöyle sürdürdü:
* Birleşmiş Milletler (BM) konuyu incelemek üzere bünyesinde bir "Dünya Barajlar Komisyonu" oluşturdu. Bu komisyonun 2001 yılı raporunda barajların olumlu ve olumsuz yanları objektif bir biçimde ortaya koyuyor.
* 60'lı yıllarda dünyanın enerji açığının giderilmesi için hidroelektrik santraller çevreye en az zarar veren model olarak benimsendi. 1965'ten beri Türkiye'de de birçok baraj yapıldı. Ancak, bu yöntemle enerji elde etmenin o zaman öngörülmeyen bazı maliyetlerinin oluştuğu, örneğin sera gazlarının oluşumuna katkısının termik santrallerden daha fazla olduğu ortaya çıktı.
* Barajların çevreye ve doğal yaşama yönelik olumsuz etkileri çok net. Ne sulama ne de elektrik elde etme yönünden verimli olduğu için, uluslar arası finans kuruluşları bile hidroelektrik santralleri desteklemiyor. Santrallerin ekonomik yönden anlamlılığı da tartışmalı.
Cano: Barajların anlamı göç, açlık ve yoksulluk
"Tunceli'nin su potansiyelinin yüzde 37'si bu barajlara hapsedilecek. Bu, yaşamını sudan sağlayan bir toprağın insanlarını göçe, açlığa ve yoksulluğa terk etmek anlamına geliyor" diyen avukat Murat Cano, bölgeye yapılacak barajların mevcut ekonomik durumu geriye götüreceğini söyledi:
"Sekiz barajın yıllık ekonomik katkısı 80 milyon dolar olacak. Bu rakam, bölgeye has özel bir sarımsak türünün getireceği ekonomik katkıdan daha az."
Cano, barajların fayda ve zararlarını şöyle özetledi:
* Söz konusu barajların yapımını savunanlar yalnız kendi değerlerini ileri sürüyor. Oysa, orada yaşayan insanların, doğa ve kültürün sahip olduğu değerlerin tahribatının da göz önüne alınması gerekir.
* Barajlarla, halen koruma altında bulunan Türkiye'nin ilk ulusal doğal parkı da sular altında kalacak.
* Bu proje kasıtlı bir proje midir? Buna ihtimal vermek istemiyorum. Ama bu proje, Tunceli'nin doğasını, dolayısıyla da bu doğanın insanını yani Tunceli'yi yok etme projesi haline gelebilir. Tuncelilinin hayatı yakın ve mevcut bir tehlikeyle karşı karşıya. İçinde yaşayacak bir coğrafyanız olmazsa, ne yaparsınız?
Geray: Proje yanlışlıklarla dolu
Barajlar projesinin yönetim ve sürdürülebilir kalkınma açısından yanlışlıklarla dolu olduğunu, suyun bir kapitalist pazar metası olarak görüldüğünü savunan Prof. Dr. Geray, yapılanların Anayasa'nın 169. maddesine aykırı olduğunu belirtti. Geray, Türkiye'nin yönetim geleneklerini ve bu geleneklerdeki yanlışlıkları hatırlattı, toplumun genelini ilgilendiren konularda karar ve uygulama süreçlerinin değiştirilmesi gerektiğini söyledi.
Uyar: 'Ne kadar' değil, 'nasıl'?
Prof. Dr. Uyar ise, "enerjinin etkin kullanımı" ile "alternatif enerji kaynaklarının verimliliği"ni anlattı:
"Gelişmiş ülkeler, ellerindeki 'çöp teknolojileri' başka ülkelere pazarlıyor. Bu nedenle uyanık olmamız gerekir. Munzur'a yapılacak hidroelektrik santrallerin üreteceği enerji çok az. Rüzgar enerjisi elde etmek için devletin katkısı olmaksızın gerçekleştirilmek üzere, Enerji Bakanlığı'nın onayını bekleyen çevreye zararı sıfır olan rüzgar santralleri projeleri bile, bu barajların üreteceği enerjinin on katı güçte."
Contepe: Proje Tunceli'yi bitirmeyi amaçlıyor
Panelin son konuşmasını kapatılan Yeşiller Partisi Genel Başkanı Bilge Contepe yaptı.
"Havayı, suyu ve toprağı kirletiyoruz; bu da yaşamımızın kirlenmesine neden oluyor. Bu kirliliğin etkileri her alanda görülüyor" diyen Contepe, sözlerini şöyle sürdürdü:
* Aliağa'da kurulması planlanan termik santrale karşı el ele tutuşan insanlar, oraya zarar verecek santralin yapımını engelledi.
* Daha sonra, Akkuyu nükleer santral yapımına karşı el ele 10 yıl mücadele ettik. Buraya da nükleer santral yapılamadı.
* Yurt içinde ve yurt dışında insanlar el ele verirse, zararları açık olan bu proje de gerçekleyebilir.
* Munzur'a yapılmak istenen barajların gerçek anlamının iyi kavranması gerekir. Bu proje, Tunceli'yi bitirmeye yöneliktir. Doğaya bir savaş açılmış gibi görünse de, o doğa insanlarıyla birlikte vardır ve açılan savaş o coğrafyanın insanına karşı açılmıştır.
* Bunu bir insani ve politik mücadeleyle ortadan kaldırmak gereklidir. Bilgi ve eylemle karşı çıkılmalıdır. Küresel bir saldırı vardır, küresel bir karşı çıkış gerçekleştirilmelidir" dedi.
Milletvekilleri gelmedi
Tanrıkulu, tüm partilerin temsilcilerini panele davet ettiklerini, Anavatan Partisi (ANAP) ve Yeni Türkiye Partisi (YTP) Tunceli milletvekili adaylarının son anda gelmeyeceklerini bildirdiklerini söyledi. Çağrıya yanıt veren Demokratik Halk Partisi (DEHAP) Tunceli milletvekili adayı Ali Can Önlü bir konuşma yaptı. (MS/BB/NK)