Hasankeyfliyi en çok endişelendiren durum işsizlik nedeniyle sürekli göç veren Hasankeyf'in sular altında kalmasıyla toplu göçün kaçınılmaz olması ve göç nedeniyle yaşayacakları sıkıntılar.
Bölgedeki insanların baraja karşı mücadele etmelerini zorlaştıran en önemli faktör bölgede yıllardır yaşanan savaşın yıprattığı politik ilişkiler ve devletin organları aracılığıyla Hasankeyfliyi tehdit etmesi.
Baraj bizi Türkleştirecek
Hasankeyf halkının çoğu devletin tarihi eserleri önemsemeyerek baraj konusunda ısrarcı davranmasının altında siyasi nedenler yattığını düşünüyor.
Onlara göre baraj devlet ve "askeriyenin" ortak yürüttüğü yerinden etme ve Türkleştirme politikasının bir parçası.
Şuçeken köyünde yaşayan Feride Çeker ve kızı Rehan Çeker barajın amacının Hasankeyf'in çoğu Kürt olan nüfusunu yerinden etmek olduğunu söylüyorlar:
"Eğer biz Kürt olmasak durum daha farklı olurdu. Amaçları zaten bizi başka bölgelere göç ettirip Türkleştirmek."
Hasankeyf'te esnaflık yapan Abdurrahman Gündoğdu' da "Eğer baraj yapılırsa verimli toprakların çoğu sular altında kalacak. Barajın arkasında hem devlet hem de askeriye var" diyor.
Hasankeyf'teki Yolgeçen Hanı'nın işletmeciliğini yapan Bülent Başaran'a göre de Hasankeyf'in Milli Güvenlik Kurulu (MGK) gündeminden düşmemesi barajın stratejik öneminin göstergesi.
"Baraj demek zorunlu göç demek"
Hasankeyflilere göre barajın doğuracağı en önemli sonuçlardan biri köyden kente ve doğudan batıya yeni bir göç dalgası. Hasankeyf halkı olası bir göçün getirecekleri konusunda oldukça tedirgin.
Hasankeyf esnafından Mehmed Aydın şu anda maddi durumları çok iyi olmasa da barajla gelen zorunlu bir göç sonrasında her şeyin belirsizleşeceğini ve o belirsizliğin kendisini korkuttuğunu belirtiyor.
Suçeken köyünde yaşayan ve Batman'da marangozluk yapan Osman Uslu da bazen üç dört ay iş alamadığını ancak köyde yaşadığı sürece işsizliğin daha kolay olduğunu söylüyor:
"Burada en azından tarlamız, hayvanlarımız var ve bir birimize bakıyoruz. Şehirde bir ay işsiz kalsak çoluk çocuk hepimiz hem aç kalırız hem de sokağa düşeriz."
Göç Edenler Sosyal Yardımlaşma ve Kültür Derneği (GÖÇ-DER) Batman Şube Başkanı Ahmet Demir'de daha yaşanan iç göçün yaraları sarılmamışken yeni bir göç dalgasının sonuçlarının çok vahim olacağını düşünüyor.
"Hasankeyf Barajı" ile gelecek yeni bir göç dalgası çarpık kentleşme, artan nüfus ve işsizliği beraberinde getirecek. Göç edenler işsizlik ve açlıkla boğuşurken göç alan kentlerde kapkaç ve hırsızlık vakaları artacak.
Güçler çekişmesinde mağdur olan halk
Yöredekilerin "siyasi" dediği Ilısu Barajı sadece bölge halkı-devlet-ordu çıkmazından ibaret değil.
Baraj politikasının gerilimini arttıran bir diğer unsur ise devlet ile Demokratik Halk Partisi (DEHAP) arasındaki çekişme.
Başaran'a göre Hasankeyf'in siyasi ve stratejik öneminin artmasında DEHAP'ın politikasının da rolü var.
"DEHAP Hasankeyf'in adını Kürtçe olarak değiştirmek istedi. Öyle olunca devlet de baraj politikasında ısrar etmeye başladı. Devlet ve DEHAP çekişmesinde mağdur olan ise bölge halkı oldu."
Başaran ayrıca halkın siyasetten soğumuş olan kısmının Hasankeyf barajını protesto etmemesinin bu konuda bağımsız bir örgütlenmem olmamasına bağlıyor.
Gündoğdu'ya göre de Roj TV'de yapılan yayınlardan birinde "Hasankeyf bizimdir" denilmesi devlet ve ordunun barajın yapılması konusunda daha ısrarcı olmasına neden oldu.
"Devlet suyu tutup halkı kıracak"
Hasankeyfli barajı neden istemediğini bilse de karşıt mücadeleyi uygulamakta zorluk çekiyor. Onlara göre bu durumun asıl nedeni yine devletin uyguladığı baskı politikası.
Barajla birlikte vaat edilen sözlerin hiç birine inanmadığını ve hepsini "kandırmaca"dan ibaret gördüğünü söyleyen Suçekenli Şirin Baytar "Devlete güvenmiyoruz. Enerji sıkıntısının bahane olduğunu biliyoruz. Eğer bölgesel kalkınmadan yana olsalardı bugüne kadar bu bölgeye yatırım yaparlardı" diyor.
Baytar'a göre verilen sözlerin hiç biri gerçek değil.
Halk istemediği baraja "hayır" diyemiyor
Suçekenli bir başka köylü Çeker Baytar'ın bıraktığı yerden söze devam ediyor. Hasankeyflilerin devlete güvenmemesinin yanında baskı ve tehdidin devam ettiğini söyleyen Çeker, bu gelişmelerin "Baraja hayır" diyebilmeyi zorlaştırdığını söylüyor.
Çeker "Biz hepimiz baraja karşıyız. Barajın temel atma törenine köylüden kimse gitmedi. Protokolün dışında törene bölgeden devlete yakın olan isimler ve korucular gitti" diyor.
69'dan bu yana boşaltılan köylerle nüfusun azaldığını belirten Çeker devletten maaş alan ve silahlı olan korucuların baraj karşıtı mücadeleyi engellemede etkili olduğunu söylüyor.
"Baraja 'hayır' demek PKK'ye destek vermek demekmiş"
GÖÇ-DER'den Demir Ilısu barajıyla ilgili bir anket çalışması yapmış. Demir anketi uygularlarken bir çok sıkıntıyla karşılaştıklarını anlatıyor.
"Anketi uygularken takip edildik. 10 kişilik ekip olarak gözaltına alındık. Oysaki gayet demokratik bir tavırla yöredeki insanların düşüncelerini bilimsel bir zeminde öğrenmek için bir çalışma yapıyorduk."
"Karakol'da komutan bize açık olarak 'Siz bu baraja niye karşı çıkıyorsunuz. Hala anlamadınız mı? PKK'nin yolunu keseceğiz. Gerekirse Suriye'ye, Irak'a su vermeyecek gerekirse su altında bırakacağız' dedi."
Demir, "Aslında ne polis ne subay ne korucu barajı istemiyor. Bu yaşananlara onlar bile inanmıyor. Ama 'devlet ne istiyorsa odur' geçerli"
Yöredeki 1260 kişiye barajı isteyip istemediklerini sorduklarını söyleyen Demir, yüzde 80'lik bir kesimin kesinlikle barajı istemediğini söylüyor.
"Anket çalışmamızı engellemenin yanı sıra DSİ'nin girişimiyle kendi anket çalışmalarını uygulamaya başladılar" diyen Demir DSİ'nin anket çalışmasını şöyle eleştiriyor:
"Sorular onur kırıcıydı. Çünkü insanlara yedikleri zeytinin kalorisi bile soruluyor ancak barajı isteyip istemediklerine dair bir soru sorulmuyordu. Halkı 'barajı istiyormuş' gibi gösterme çabası içindeler."
DSİ'nin "Ilısu Barajı ve HES Projesi Yeniden Yerleşim Eylem Planı"nda anket çalışmasına ilişkin Demir, çalışmanın sonunda yöredeki insanların geleceğe ilişkin olumlu beklentiler içinde olduğu sonucunun çıktığını söylüyor.
Demir'in anlattıklarını Hasankeyfli Gündoğdu da doğruluyor:
"Yaklaşık üç ya da dört sene önce İngiltere'den barajla ilgili bir heyet geldi. Bir sabah uyandığımızda Kaymakamlığın Hasankeyf Köprüsüne 'Barajsız medeniyet olmaz. Geleceğimizi karartmayın' yazılı pankart astırdığını gördük. Heyet pankartı sorduğunda 'halk astı' demişler. Ancak Kaymakamlık pankartı indirmemizi engellemeye çalışıyordu."
Toprak ağaları devletin yanında, topraksızlar ne yapacak?
Uslu "Bölge halkının yüzde 99'u barajın yapımına karşı" diyor. Kalan yüzde 1 içinde en etkili kesim devletten arsaları karşılığında yüklü miktarda para almayı bekleyen toprak ağaları.
Köprükesen Üç köyünde yaşayan Mehmed Cindi'ye göre bir kısmı milletvekili olan ve bu yüzden devletle ilişkileri daha da sıkı olan toprak ağaları eğer baraj gerçekleşirse trilyonlar alacakları için barajın yapımını destekliyorlar.
Hatta Başaran'a göre sırf bu nedenle ağalar son dönemde topraklarına toprak katıp yeşillendirip değerini artırma yolunu seçiyor, böylelikle küçük toprak sahipleri de ellerindeki bütün toprakları kaybediyor.
Hasankeyf'i Yaşatma Girişimi'nden Ercan Ayboğa' ise zamanında yapılmayan toprak reformlarının şu anda halkın toprak ağalarına karşı çıkmasını zorlaştırdığını ve devletin politikalarını kolaylaştırdığını belirtti. (EZÖ/EK)