“19 yaşında evlendim. Çocukluk aşkıyız birbirimizin. Çok mutlu olacağımı sandım, bana vuracağı aklımın ucundan bile geçmedi. Şimdi yaşadıklarıma bakıyorum, ben değil de bir başkasının hayatıymış gibi geliyor bazen.”
Sözlerin sahibi 32 yaşındaki Fahriye.
Bir çocuğu var Fahriye’nin, şimdilerde ikinciye hamile.
Şiddet sarmalının kıskacında geçen hayatını anlatıyor bize. Ebeveynleriyle yaşadıklarının onu nasıl evliliğe ittiğini, evlendikten sonra eşinden ve eşinin ailesinden gördüğü şiddeti, boşanma sürecini, boşandıktan sonra yeniden evlenişini…
“Şiddeti ilk kez ailemde gördüm” diye başlıyor konuşmaya. Çocuktum daha, babam bazen çok sinirli gelirdi eve, bana vurmazdı ama annemi döverdi. Öyle büyüyünce normal geliyor bir yerden sonra tabi. Bir iki tokat büyük bir meseleymiş gibi gelmiyor. O yüzden evliliğimde şiddet görünce aylarca sustum” diyor.
Liseye giderken mahallesindeki Ferhat’a aşık oluyor Fahriye. “Öyle yakışıklı, boylu poslu bir adam değildi; zayıf çelimsiz biriydi. Ama benim gözüm ondan başkasını görmezdi, dünyada tekti benim için” diye anlatıyor.
“Hamileyken şiddet gördüm”
Hikâyenin devamını Fahriye’den dinliyoruz:
“Görür görmez aşık oldum ona, o da bana aşık oldu. Lise bitene kadar zor bekledim. Okul biter bitmez evlendik. Ailem istemedi, çok ısrar ettiler okumam için. Ben de üniversiteyi açıktan bitirme sözü verdim, evlenmemi kabul ettiler böylece.”
“Evlendikten sonra farklı bir dünyanın içine girdim. Böyle olacağı aklımın ucundan bile geçmezdi. Hem ev işlerini yapıyor hem ders çalışıyordum ama hep yetersiz görüyordu beni. Hakaretle başladı şiddeti. Yemek biraz kötü olduysa küfrediyordu mesela, evde bir sorun olması benim suçumdu. Sonra fiziksel şiddet uygulamaya başladı. Hamilelik sürecimde de şiddet gördüm çocuk doğduktan sonra da…”
“Şiddetin dozu her geçen gün arttı”
“Şiddetin dozu her geçen gün artıyordu. Fiziksel şiddetle birlikte psikolojik şiddet de uyguluyordu, hakaret ediyordu, çok çirkin olduğumu söylüyordu mesela. “Kadınım diye ortada dolanıyorsun” diyordu. Sürekli bir yetersizlik hissediyordum içten içe. Sanki hepsi benim suçummuş gibi. “
“Aileme söylemeye çekiniyordum. Başta evlenmemi istememişlerdi çünkü, “biz sana söylemiştik” demelerinden çekiniyordum. İçime kapanmaya başladım, zaten yüzüm gözüm mosmor oluyordu sürekli, kimseyle görüşmek istemiyordum. Çocuğu bahane ediyordum hep, durmuyor diyordum. İşten sürekli rapor alıyordum, gidemiyordum.
“Çamaşır suyu getirdi, bunu içeceksin dedi”
“Bir gün çok kötü dövdü beni, “yeter artık öldüreceksin beni dedim” gidip banyodan çamaşır suyu getirdi. “İçeceksin bunları” dedi. “İçeceksin, kendi kendine gebereceksin, ben öldürmeyeceğim seni.” Evden kaçtım, eşimin ailesinin evine sığındım. Olanları anlattım, dinlediler, “aile içinde olur böyle şeyler ama Ferhat da biraz abartmış, biz kulağını çekeriz” dediler. Dünyam başıma yıkıldı. Hemen çocuğumu alıp çıktım oradan, ailemin yanına döndüm.”
“Her şeyi anlatmadım tabi, utandım. Bir kısmını anlattım, o bile yetti. Hemen boşanma davası açtım. Hem eşim hem ailesi defalarca kapımıza geldiler, kabul etmedim. Zor oldu ama boşandım. Çocuğumun velayetini de aldım. Annemin evine yerleştim, ben işteyken o bakıyordu çocuğuma.
“Çocuğumu bana karşı doldurdu”
Bu süreçte en korktuğum şey çocuğumun zarar görmesiydi çünkü çok düşkündü babasına. Görüşmelerini hiç engellemedim, eve gelip annemden alıyor sonra akşam geri bırakıyordu. Bir süre sonra çocuğumu bana karşı doldurduğunu fark ettim. Her gelişinde bana “sen kötü annesin, babamı istemiyorsun” demeye başladı.
“Çocuk terapisine götürdüm, sürekli durumu anlatmaya çalıştım ama ben ne kadar inşa ettiysem babası her gelişinde dağıttı onu. Annene söyle benimle barışsın, ben onu çok seviyorum dedirtiyordu. Dışarıda her istediğini yaptığı için ben çocuğuma asla doğru olanı anlatamıyordum.”
“Erkeklerin bana karşı tavrı değişti, ‘Fahriyecim’ oldum”
Ben bunlarla uğraşırken iş yerimdeki erkeklerin bana karşı tavrının değiştiğini far kettim. Fahriye hanım artık ‘Fahriye’, hatta bazen ‘Fahriyeciğim’ oluyordu. Rahatsız olduğumu ne kadar belirtsem de bir iki gün biraz duruluyor sonra yine münasebetsiz tavırlar sergiliyorlardı. Kafamı çevirdiğim anda fısıldaşmalar oluyordu. Küçük yer tabi, herkes birbirini tanıyor ve böyle şeyler çok çabuk duyuluyor. Bakkal bile bir farklı konuşmaya başlamıştı benimle. Sokakta yürürken herkes bana bakıyormuş gibi geliyordu bazen. Delirecek gibi oluyordum. “
“Bu süreç iki yıl kadar sürmesine rağmen hem eşim, hem ailesi en az haftada bir arayıp mesaj atıyorlardı barışmam için. Gücüm tükenmişti artık. Toplum içinde hissettiğim baskı evliliğimin içinde yaşadıklarımdan çok daha ağır gelmeye başlamıştı. Evliliğim de çok kötüydü ama en azından sokakta yürürken herkes kafasını çevirip bana bakmıyordu.”
“Sokakta gördüğüm insanlar ‘neden boşandın’ diye soruyorlardı”
Bir yandan iş ortamımdaki erkeklerin hadsiz tavırları, bir yandan çocuğumun ısrarları, bir yandan eşimin ısrarları bir soru işareti oluşturdu kafamda. Her şeye rağmen barışılabilir mi?
“Bir süre daha direndim ama iki yıl olmasına rağmen sokakta gördüğüm insanlar beni durdurup “neden boşandın” diye soruyorlardı. Psikolojim iyice bozulmaya başlamıştı.”
“Çocuğum bana düşman oluyordu. Çaresiz hissediyordum. Eşim ısrarla sürdürüyordu aramalarını. Kendimi çok kötü hissettiğim günlerden birinde açtım telefonunu, buluşma teklifini kabul ettim. Buluştuk, konuştuk. Sözler verdi, yeminler etti. Bir daha beni üzmeyeceğini söyledi. Ben de tamam dedim. ‘Tamam ne olacaksa olsun…’
“4 ay oluyor yeniden evleneli, eşim çok mutlu, eşimin ailesi mutlu, çocuğum mutlu... Ben işe daha rahat gidip geliyorum, üzerimdeki bakışlar azaldı. Sanki biri çıkıp “bu kadının yeniden bir sahibi var” dedi. Mahalledeki ikiyüzlü bakkal yeniden ‘yenge’ demeye başladı bana. İş yerindeki fısıldaşmalar azaldı.”
“Hayattan hiçbir beklentim yok”
“Bense, bilmiyorum. Artık kendim hayatımın öznesiymişim gibi gelmiyor. Herkesin halinden memnun olması için oynamam gereken rolü oynuyorum. Yapılması gerekenleri yapıyorum. Şimdiye kadar yapmadı ama eşimin bana tekrar şiddet uygulamasından çok korkuyorum.”
“Olursa ne yaparım onu da bilmiyorum. Hayattan hiçbir isteğim ve beklentim kalmadı, sadece çocuğumun mutlu olmasını istiyorum. Bana bu erkek dünyasından çıkış yok.”
25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE GÜNÜ
Erkekler 10 yılda 3 bin 151 kadını öldürdü
(ZA/EMK)