Yerli cazın parmakla gösterilen davulcularından Ediz Hafızoğlu, "Nazdrave" serisi ile başka bir şey yapıyor. "Başka bir şey yapıyor" yani kendi tarzında caz yapabiliyor çünkü, dört kişi birlikte Türkiye'de caz müzikle uğraşanlar için alternatif bir platform olan Kabak & Lin Records'u kurdular.
Müzisyen, bu kez kendi Balkan köklerine, cazı karıştırıyor. Ediz Hafızoğlu, Aralık ortasında çıkacak yeni albümü "Nazdrave 13"ü bianet'e anlattı.
Neden Nazdrave? Neden 13?
Ben Bulgaristan kökenliyim. Nazdrave, Bulgarca "Sağlığınıza" demek ve biz çay, kahve bile kaldırdığımızda ailece bardakları vurur "Nazdrave" deriz. Keza orada herkes evinde yaptığı içkileri getirip komşusuna "Nazdrave" diye ikram eder.
Hayatımda 13'le ilgili hep ilginç tesadüfler oldu. Turnelerdeki oda numaralarım dahil hep 13'e denk geldi.
Bu böyle sürüp giderken bir önceki yaz bir kadına rastladım. 13'ünde doğmuş, hayatında 13'ler ona hep şans getirmiş. Sonra albümdeki şarkıları sıraladım, daha önce kaç kayıt olduğuna hiç bakmamıştım. 13 şarkı çıkarmışız.
Bu durumda tanışma tarihinizi merak ettim...
Üstüne bir de 13 Ağustos gecesi tanışmışız evet. Onu da sonradan, "Ne zaman tanışmıştık?" diye sorup kafa yorunca fark ettik... Her şeyde bir 13 izi olunca albümün adı da 'Nazdrave 13' oldu.
İlk Nazdrave projesinden, hatta Kabak & Lin Records ile cesur bir iş başlattınız. Türkiye'de caz müzik yapanların albüm çıkarabildiği bir platform oldu. Nasıl gidiyor?
İyi gidiyor. Murat Sezgi ile birlikte bir ortaklık yaptık, aslında dört ortağız, Emre (Öztürk) ve Çağıl (Özdemir). Hani çocuk dünyaya getirir de yetiştirirsiniz ya. Biz de aldık çocuğu büyütüyoruz.
Organizasyon kısmıyla Murat ilgileniyor, Kabak projesi olmasına rağmen bu yıl Bozcaada Caz Festivali'ni tamamen onlar yaptı. Ben işin çalma kısmındaydım. Ama hayatımızdaki en iyi işlerden biri oldu.
İlk Nazdrave'den farklı vokaller var mı birlikte çalıştığınız?
Ülkü Aybala Sunat bütün Nazdrave konserlerinin vokali oldu. Bu albümde geleneksel bir Rumeli türküsü olan 'Bulur Gelir'i söylüyor. Bir de söz ve müziğini benim yazdığım 'Uzaklarda'yı söyledi.
Elif Çağlar Muslu ile birlikte sözlerini onun yazdığı 'Doğru' adında bir şarkı yaptık.
Bir de 'Kül' var yeni yazdığımız. Birsen Tezer söylüyor, ilk klibi bu şarkıya çekeceğiz.
Sürpriz var mı?
Var, ben şarkı söyledim! Bebekliğimden beri hep keyifle dinlediğim Bulgar şarkısı 'Cherno More'yi (Karadeniz) söyledim.
Albümün tarzı ilk Nazdrave'den farklı mı?
Bu bambaşka bir albüm oldu. İçinde çokça Balkan müziği de var. Aslında 'Kolektif İstanbul'da çalarken yapmayı çalıştığım şeyi bu albümde yaptım.
Parçaların çalınma şekli olarak hiçbir zaman bu albümdeki gibi olmadı orada. Kolektif İstanbul'dan Tamer abi (Tamer Karaoğlu) ile Talat (Karaoğlu), yani oradaki Bulgaristanlı tayfa gelip çaldı.
Biz caz çalan bir tayfayız. Balkan müziğini de caza göre evirip ona göre çalıyoruz. Bu albümde istediğim şeyi nihayet çaldım ve besteleri de kendim yaptım. "Nazdrave" adının hakkını verdik.
"Balkanlar'da masada oturup içki içerken ağlanmaz"
O zaman biraz Balkan müziği konuşursak. Ortadoğu coğrafyasını, Türkiye'yi de yakalayan kısmı hem hüznü hem sevinci kolajlaması olabilir mi?
Balkan müziğinde çok acayip melodiler var. İnsanlar bu melodilerde ağır da olsa, hızlı da olsa dans ediyor. Kimse ağlamıyor.
Burada arabesk çaldığında rakıları içip herkes dövünüyor ama Balkan müziğinde herkes o anın keyfini çıkarıp eğleniyor. Kimse oturup o müziği dinlerken ağlamıyor, eğleniyor. En büyük farkı bu Türkiye'den bence Balkanlar'ın.
Ailemle masada oturup içki içerken kimsenin ağladığını görmedim hayatım boyunca. Ağlamıyorlar mı ağlıyorlar, ama başka zaman! Masaya oturduğumuzda, beraber içki içip muhabbet ettiğimizde iyi müzik dinliyoruz, iyi yemek yiyoruz, daha mutlu olamayız yani...Türkiye'de genelde 'bad'e bağlıyorlar'...
Ajitasyonun yüceltildiği bir durum var sanki...
Evet, tribe giriliyor. Ben içtikçe daha mutlu olan bir adamım mesela. Çünkü ailemden öyle gördüm. Herkes çok mutlu.
"Türkiye'de caz müziğin ilk jenerasyonuyuz"
Türkiye'de yeni jenerasyon cazcılar Kabak & Lin Records ya da Nardis Jazz Club gibi yerler dışında kolay platform bulabiliyor mu? Klişe söylemler var ya "Türkiye'de caz dinleyen yok, caz konseri neden yapılsın" gibi...
Aslında eski jenerasyonu temsil edenlerin sayısı çok azdı. 3-5 kişiler ve onlara jenerasyon demek doğru olmayabilir. Hepsi bir şey için çabalayan, madalyalık insanlar. Kerem Görsev'inden Önder Focan'a, onların da öncesi, Erol Pekcan, Tuna Ötenen'in 'Jazz Semai'si çok önemlidir mesela.
Yoklukta varlık gibi adamlar. Bizimki Bilgi Üniversitesi'nin Caz performans bölümüyle birlikte başlayan bir nesil oldu. Bu nedenle bence caz konusunda Türkiye'de ilk jenerasyonuz.
Kendi adıma özel bir şey yakalamanın peşindeyim. Şu anda hep durumu idare eden, ne gerekiyorsa onu çalan, kendi karakterini koyduğun anda ötelenen bir noktadayız.
Pop çalarken, "Orayı çok çalıyorsun, çok çalma"dan tut, başka bir grupta çalarken "Ya sen üçlemeleri de çok çalıyorsun, burayı da üçleme çalmasan" gibi tepkiler gelebiliyor.
Hiç şu an popüler müzik yapıyorum ama aslında başka bir şey yapmak istiyorum kafasına girdiğiniz oldu mu?
Ben ne çalıyorsam aslında orada o an onu çalmak için oradayım. Yoksa kabul etmiyorum. Bakıyorum takvimime, paraya da ihtiyacım var. 1500-2000 lira para kazanacağım o etkinlikten biliyorum. Ama oraya gitmek istemiyorsam gitmiyorum.
Bir albüm projesi vardı, provadayız. İlk yarı bitti, provanın ikinci bölümüne geçiyoruz, sonra kayıt olacak. "Ben çok mutsuzum, hayatımda bu kadar kötü müzik çalmadım ve çalmak istemiyorum. Bunu ben çalarım, ilk konsere de çıkarım ama kaydı başkasıyla yapın" dedim ve gittim.
Müzik dinleyicileri için eski tat kalmadı. One Love gibi etkinliklere gidip, elimizde birayla konser dinlerdik, derdimiz 'Editors'ın sound'uydu... Şu an festival imkânları sınırlı. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
En son geçen hafta Elif Çağlar'la Üsküp'teydik. Elif Çağlar'la çaldık. Ben Balkanlar'a gidince kendimi çok daha iyi hissediyorum. Oraya gidince bir rahatlama geliyor insana. Trafik yok. Yemek yemeğe gidiyorsun "alkolsüzdür" ya da "aile salonudur" yazmıyor. Çünkü herkes nerede ne yiyip içip nasıl davranacağını biliyor.
Sen bize pembe otobüs yaparsan, sonra çıkıp biri kadın normal otobüse bindiğinde ona cinsel tacizde bulunma hakkını görüyor kendinde. Burada durumlar böyle...
Bir de mesela hayatımda tanımadığım hiç kimseye "Sen" diye hitap etmedim ama Türkiye'de herkes birbirine "Ne var lan?", "Sen" diye hitap ediyor direkt.
Nazdrave 13 hakkında
Ediz Hafızoğlu'na Birsen Tezer, Ece Ünsal, Elif Çağlar Muslu, Engin Arslan, Jülide Özçelik, Korhan Futacı, Ülkü Aybala Sunat'ın eşlik ettiği albüm Aralık ortasında çıkacak.
Ediz Hafızoğlu hakkında
Müzisyenin internet sitesindeki 'Biyografi' kısmında, "Bulgaristan'da doğdu, hiç memleketi olmadı, hayatı boyunca hep çok şanslı oldu, çok değerli üstatlar-dostlar ona yol gösterdi, müzik ile müzik için yaşadı, yaşamaya devam ediyor..." yazıyor.
Albümleri: Nazdrave, Esaret Günlüğü (Orijinal Belgesel Müzikleri), Nazdrave: Live at 22nd Istanbul Jazz Festival, Nazdrave Live