Moda Sahnesi’nin yeni oyunu “Balerin” sahnenin büyülü dünyasını balerin imgesiyle tersyüz ediyor. Devlet Opera ve Balesi Baş Balerini İlke Kodal’ın rol aldığı oyun bir dans tiyatrosu olarak seyircinin karşısına çıkıyor.
Oyun, dönen bir platformda sabit duran bir balerin figürüyle başlıyor. Tütüsü, pointeleri içinde kusursuz görünen bir balerin algısı, yerini balerinin insani gelgitlerine, iç sesine, zorlu yaşamına bırakıyor. Seyircinin sahnede bir biblo gibi izlediği imgenin içi açılıyor ve oradan çıkanlar adeta bir haykırışa dönüşüyor. “Dünyanın tüm balerinleri birleşin” çağrısı seyirciye balerinin insan ve bir sahne emekçisi olduğunu hatırlatıyor.
Bir balerin manifestosu olarak çıkış yapan oyun mayıs ayında da seyircinin karşısına çıkacak. Balerin’in yaratım sürecini; oyunun tasarım, yönetim ve koreografisini yapan Bedirhan Dehmen, oynayan İlke Kodal ve proje danışmanı Kemal Aydoğan’la konuştuk.
Balerini insanlaştırmak...
Balerin nasıl ortaya çıktı?
Bedirhan Dehmen (BD): Bir balerinle bir şeyler yapmak birkaç senedir aklımdaydı. Ama çalışacağım kişinin tek başına balerin olmaması gerekiyordu. İyi dansçı olmasının dışında oyunculuk da yapabilecek bir dansçı arıyordum. Doğaçlamaya dayalı bir çalışmayı tercih ediyorum. Dolayısıyla çalışacağım kişi hem çok iyi dans, bale tekniğine sahip olmalı hem de bale tekniğinin ötesinde araştırmaya yönelik isteği olmalıydı. Kendi kişisel tarihini gerektiğinde kullanılabilecek birini arıyordum. Moda Sahnesi’nde oynanan Fırtına oyununda İlke ile karşılaştık. Hülya Gülşen (Tiyatro ve Sinema Oyuncusu) beni cesaretlendirdi. Hülya arabuluculuk yaptı diyebilirim. Moda Sahnesi’nde dansta okur yazarlık semineri veriyordum. 6. haftanın sonunda Kemal ağabeyle dans tiyatrosu yapmanın zamanı mıdır diye konuşmuştuk ve proje için çalışmaya başladık.
50 dakikalık bir oyun izliyoruz. Bu gösterinin arkasında farklı karakterlere hayat vermiş, yıllarca her gün aynı motivasyon ve disiplinle çalışmış hala çalışmaya devam eden biri olarak neler hissediyorsunuz?
İlke Kodal (İK): Bu projede yer aldığım için çok mutluyum. Devlet Opera ve Balesi’nin yeni projesi Don Kişot’tu. Don Kişot’ta daha önce iki ayrı prodüksiyonda dans etmiştim. Artık çok istemediğim bir eser ve büyük bir eser. Dizimde sakatlığım var ve çok zorlamak istemiyordum. Dans edecek yetenekli gençler var. “Beni bu projede mazur görün” dedim ve Devlet Opera ve Balesi’nde boşa çıkmış oldum. Proje de o döneme denk gelince güzel bir gelişme oldu.
Oyunu dans tiyatrosu olarak tanımlıyorsunuz. Dans tiyatrosunun dünyada farklı örnekleri var. Türkiye’de daha önce dans tiyatrosu yapıldı mı?
BD: Evet Türkiye’de daha önce dans tiyatrosu yapıldı. İlk olma iddiamız yok. Balerin’in Moda Sahnesi bünyesinde üretilmiş olması oyunu farklı bir yere koyuyor. Burası bir tiyatro mekanı. Bir tiyatro mekanında tiyatro izleyicisi ile diğer prodüksiyonlar gibi süreklilik barındıran bir diyaloğun olması mümkün mü? Balerin’in kendine hedef koyduğu şeylerden biri de buydu. Tiyatro izleyicisi ile dansın yakınlaşmasını sağlamak. Dansı da tiyatroya daha fazla yakınlaştırmak. Şimdiye kadar dans ve tiyatronun kesiştiği yerlerde bir şeyler yaptım ama bu kadar tiyatroya yaklaştığım eser olmamıştı. Kemal Aydoğan’ın bu anlamda katkısı büyük. Kendisi projenin danışmanlığını yaptı. Eserin tiyatroya bir hikaye kurma anlamında yakınlaşması, izleyiciyle temas etmesi konusunda kendisinin büyük katkısı var.
Balerin metadoloji olarak Pina Bausch’e* yakınlaştığım ve onun ruhunun bir yerlerde dolaştığını hissettiğim bir proje oldu. Bir şeyleri keşfetmek için oyunun önemli bir laboratuvar olduğunu söyleyebilirim.
Oyun balerinin insani yönlerini ortaya koyuyor ve yaşadığı zorlu yolculuğu seyirciye aktarıyor. Balerin imgesinin içini açıyorsunuz değil mi?
BD: İzleyicinin algısını kırmak için bir çalım atmak istedik. Balerinin genel olarak bir kamusal algısı var. O algıyı çatlatmayı, genişletmeyi, bazen tersyüz etmeyi istedik. Balerini balerin yapan özellikleri dinamitlemek istedik, ama çok da zalim yapmadık. Şiirsel ve insani tarafı koruyarak yaptık. Daha keskin de olabilirdi daha sonra belki olabilir. Balerin imgesini yerinden oynattık.
Hedefiniz neydi?
BD: Balerine insani noktadan daha fazla yakınlaşmak veya tam tersine balerini insanlaştırmak. Tokat etkisi yarattık amacına ulaştı diyebiliriz.
Oyun dönen bir platformda sabit adeta bir heykel gibi duran bir balerinle başlıyor. Bu görüntünün oyunun bel kemiğini oluşturduğunu söyleyebilir miyiz?
İlke Kodal: Balerin bir süs bebeği değil veya kutu içinde gördüğümüz dönen cansız bir obje de değil. Balerinin geçirdiği aşamalardan, mükemmeliyete ulaşmak için verdiği çabadan, zorlu eğitim sürecinden yola çıktık. Balerin etten kemikten bir insan, sadece bir biblo olarak görülmemeli.
Oyunda bununla ilgili bir haykırışınız var. Haykırınca rahatladınız mı peki?
İK: Rahatladık tabi. Zorlu bir çalışma sürecinden çıktık. Keşfetmemiz, yaratım sürecimiz hiç kolay olmadı. Kendimle olan yüzleşmelerim, geriye attıklarım, sandığın içinde kalanlar bunların hepsiyle yüzleşip barışmak onun üzerine ne yapabilirim mi yaratıyor olabilmek önemliydi. Bedirhan ve Kemal Ağabey beni inanılmaz cesaretlendirdi, onlara teşekkür ederim.
Benim için değişik bir yolculuktu, daha önce deneyimlemediğim bir yolculuktu. Yüzleşmek bireysel olarak kolay değil. En yalın haliyle; kendimle ve yaşadıklarımla, korkularımla yüzleştim. Çok mutluyum iyi ki yapabildik.
“Tüm ülkelerin balerinleri birleşin”
Neler haykırdınız? Ne geçiyordu içinizden? Devlet Opera ve Balesi’nin baş balerinisiniz. 20 yıldır sahnedesiniz, mesleğe devam ediyorsunuz. Kendinizle yüzleşmeniz zor oldu mu?
İK: Projenin başından itibaren Bedirhan bunun bir balerin manifestosu olduğunu söyledi. İlham aldığımız manifestolar var. Balede bunu nasıl yapacağımızı, pointein girip girmeyeceğini konuştuk. Bedirhan tüm ülkelerin balerinlerinin birleşmesi gerektiğini söyledi. Bu manifestoyu hep beraber yazıp güçlü bir şekilde sahnede haykırmam gerekiyordu. O sahnede pilates lastiğine bağlı pointeleri çevirirken konuşmak zordu. Boynum tutuldu, sesim çok çıkmadı. Sonunda haykırış geldi, bu bir süreçti. Oyunda balenin görünen yüzü ve balerinin haykırışı, bilinçaltı ortaya çıkıyor.
Türkiye’de kadın olmanın zorlukları konuşulurken balerin olmanın zorlukları neler? Bu sanat dalı için neler isterdiniz?
İK: Balerin oyununda nasıl balerinin bir obje veya bir imge olmadığına dair anlatım yapıyorsak, kadına dair de balerinin buluştuğu yer işte böyle bir yer. Kadın bir obje veya bir imge değildir.
Meslekte 20. yılım. 20. yılın hediyesi Bedirhan ve Moda Sahnesi’yle Balerin’i sahneliyor olmak. Her sanat dalı için keşke daha fazla desteğimiz olsa. Konservatuarlara daha fazla destek olunsun ki güçlü bir nesil gelsin. Atatürk Kültür Merkezi ve diğer sahnelerin açılmasını, sanatçıların desteklenmesini ve daha çok bütçe ayrılmasını istiyoruz. Bir tek bale değil. Sanatçılara verilen değer çok az. Bu ülkede herkes mesleğine aşkla tutunduğu için sanat yapılıyor. Birbirimizi destekledikçe güçlenebiliyoruz. Birbirimizi desteklemeye devam etmeliyiz.
Sizi Fındıkkıran’ın Clara’sı, Don Kişot’un Kitri’si, Uyuyan Güzel’in Karabose’si ve daha pek çok farklı karakterle izledik. Oyunda bu karakterlerin sesleri sizi bırakmıyor. Yaşadığınız gelgitleri dansla aktarıyorsunuz. Neler hissettiniz?
İK: Bir karaktere giriyorsunuz o karakterin kendisi oluyorsunuz, o karakterden çıkamıyorsunuz. Uzun süre o karakteri çalışıyorsunuz tüm sahne sanatlarında vardır bu. Prova bitiyor hayata adapte olamadığınız zamanlar oluyor. Canlandırdığımız karakterler bizi etkiliyor. Bize yapışmış olan karakterler, içimizden çıkamayış hali, benimsemiş olduğumuz bir hal aslında.
BD: O bölümde şizofrenik bir şey de oluyor. İki katmanlı. Çok ipucu vermeyelim. İzleyici açısından tüm mesele baleyle ilgili olmayan izleyiciye yaşından, cinsiyetinden, mesleğinden bağımsız olarak o durumun kendisi bir ayna olabilir mi? Tüm arayış bu. Bunun için tiyatro yapıyoruz. Tabi ki çok istiyoruz. Bale dansçıları, camiası, öğrenciler, kültür sanatla uğraşan insanlar izleyicimiz olsunlar ama bunların ötesinde baleyle veya sahne sanatlarıyla o düzeyde bir teması olmayan insanlar da oyunda kendilerini görebilsinler, bunu arzuluyoruz.
Balerin oyununda emeği geçenleri de saymazsak olmaz. Oyunun sahne tasarımı Bengi Günay’a, ışık tasarımı İrfan Varlı’ya, ses tasarımı ve müzik Utku Şilliler’e, görseller Murat Dürüm’e ait. Proje asistanlığını Belçim Yavuz yaptı. İlk kez prodüksiyon aşamasında sorun yaşamadım. Kemal Aydoğan’ın çok değerli katkıları oldu. Son dönemeçte eserin sıçramasını onun katkılarıyla sağladık, tecrübesinden istifade ettik.
Oyun yeni sezonda da sahnelenecek mi?
Kemal Aydoğan: Yeni sezonda da devam edecek. Mayıs’ta ek oyun koyduk. Haziran’da da oynayacağız. Seneye de bu oyunu aynı yoğunlukta oynarız diye düşünüyorum.
“Dans etmeyeceksek bu bizim devrimimiz olmaz”
Bale disiplinli yapılması gereken, ciddi beden kondisyonu gerektiren zorlu bir sanat dalı. Bırakmayı düşünüyor musunuz? Siz dans etmeye kaç yaşında başladınız?
İK: Baleyi bırakmayacağım. Bırakmamak için elimden geleni yapıyorum. Hayat standardımı ona göre oluşturuyorum. Spor yapıyorum, beslenmeme dikkat ediyorum, yoga yapıyorum. Çok seviyorum bitsin istemiyorum. Emma Goldman’ın çok güzel bir sözü var. ‘Dans etmeyeceksek bu bizim devrimimiz değildir.’
Çocuklarını baleye yönlendiren aileler için neler önerirsiniz?
İK: Beş yaşında baleye başladım. İlkokul 4.sınıfta konservatuar sınavını kazandım. İtalyan Lisesi’ni kazanmıştım ama baleyi tercih ettim. Ailelere şunu önerebilirim: Baleyi çocuklar gerçekten seviyorlarsa yapsınlar, çocuklarını zorlamasınlar. Ama çocuk istiyorsa da sonuna kadar desteklesinler.
Moda Sahnesi’nin yeni sezon sürprizleriModa Sahnesi bu sezon 4. prodüksiyonlarını sahnelemeye hazırlanıyor. Tiyatronun kurucularından da biri olan Kemal Aydoğan, Bira Fabrikası oyununun yazarı Koffi Kwahule’nin yeni bir oyununu mayıs ayında sergilemeye hazırlandıklarını, gelecek yıl ise Lübnan asıllı bir yazarın Antik Yunan’dan günümüze uzanan Kıyı isimli eserini sahneleyeceklerini söyledi. Dans tiyatrosunun devamının olup olmayacağına ilişkin sorumuza Aydoğan, dans tiyatrosunun Moda Sahnesi’nin ana üretim alanlarından biri olmasını istediğini söyledi. Dans tiyatrosunun sanatsal ifade olarak çok güçlü ve kıymetli olduğunu vurgulayan Aydoğan, “Tiyatrocuların bildiği ama dahil olmadığı bir alan, seyircinin bilmesi ve tanıması önemli. Balerin bu anlamda ateşleyici olabilir” dedi. |
(EA)
* Modern dans sanatçısı ve koreograflarından biri olan Pina Bausch dans tiyatrosu akımının öncülerindendir.