Gerek ciddiyeti, gerekse yarışma sürecinin uzunluğu (15 gün) ve güçlüğü nedeniyle bu alandaki yarışmalarından en önemlisi olarak kabul edilen ve "bale olimpiyatı" olarak da anılan bu yarışmada kazandığımız başarının sevincini paylaşmak istedim.
Olimpiyat
Bulgaristan'ın Varna kentinde, bu yıl 22.'si düzenlenen bale yarışmasına Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı'nda okuyan beş öğrenci ile katıldık.
Bu alanda düzenlenmiş ilk yarışma organizasyonu olma özelliğini taşıyan ve her iki yılda bir gerçekleştirilen Uluslararası Varna Bale Yarışması'na katılmak için kış aylarından bu yana, öğrenciler dahil hepimizin, günlük çalışmalarımızın yanı sıra hazırlanıyorduk. 15-30 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilecek bu maratona katılmak üzere 12 Temmuz gecesi yola koyulduk.
Türkiye'de eğitim ve sanat alanındaki yokluklar ve güçlüklerin, bu hazırlık sürecinde verdiği zahmetten, üzüntüden söz etmeye hiç mi hiç niyetim yok.
Şanssız kura
35 ülkeden 170 i aşkın genç dansçının katıldığı bu yarışmada, öğrencilerimizin 4'ü, yarışma sıralarının saptanması amacıyla yapılan kurada ilk gecenin ilk sıralarını çekerek, diğer katılımcıları görmeden yarışma talihsizliğine uğradılar.
Bu durumu talihsizlik olarak yorumlamamızın nedeni, çocukların daha önce hiçbir yarışmaya katılmış olmamaları nedeniyle, yarışma konusunda deneyimsiz olmaları, bir de üstüne, diğer dansçılar hakkında hiçbir fikirleri olmadan yarışmak zorunda kalmaları idi.
Diğerlerinin kendilerinden çok üstün oldukları önyargısı, bu 4 gencin hazırladıkları eserleri daha tutuk ve çekimser bir biçimde sahnelemelerine yol açtı ve 5 gece boyunca süren "1. tur"un sonunda elendiler. Oysa sonradan edindiğimiz puan tablosu, aldıkları puanların sınıra oldukça yakın olduğunu göstermekteydi.
Kadir Okurer: Junior'lar üçüncüsü
Yarışmacı grubun içinde yer alan Kadir Okurer'se aldığı puanlarla tur atlayarak, bu kez 20 kişilik bir grubun içinde 2. tur için yarıştı.
Bu turda, 2 klasik bale eserinin yanı sıra modern bir eseri de başarıyla sunarak 12 kişilik finalist grubun içinde yer alan Kadir Okurer, başarısını 3. tur'da da sürdürerek "junior" kategorisinde dünya 3.'lüğü ve bronz madalya kazandı.
Bu uzun, yorucu ve zorlu süreç yaşanırken çok ödüllü 17 yaşındaki İvan Vasiliev'le ve özellikle final aşamasına gelindiğinde Kadir'le ilgili insanî kaygılarım, mesleki kaygılarımla yan yana gitmeye başlamıştı bile.
İvan'ın henüz 17 yaşında olmasına rağmen, zaman zaman gözüme yaşlı biri gibi görünmesi, kazandığı başarılara karşın, belki de çocukluğundan, ilk gençliğinden vazgeçtiği olasılığını aklıma düşürmüştü. İlk günden başlayarak sahnede ve dışarıdaki davranışlarını izlemeye çalıştığım İvan'da gözlediklerim, bu başarıyı getiren sürecin ve sonuçlarının, insan İvan'a yaptığı etkilerin neler olabileceğiydi.
Koreograf Merih Çimenciler
Yarışmada sunmaları gereken programın uzunluğu ve katılımcıların sayısının çokluğu nedeniyle, gece yapılan yarışmaların ardından gece yarıları yapılmak zorunda kalınan sahne provaları, biz hocaları bile fazlasıyla yorarken, 16-17 yaşındaki bu çocuklar için kaygı duymamak elde değildi.
Final aşaması için 00:30'dan itibaren provaya katıldığımız gece, koreograf Merih Çimenciler'in son uyarılarını dinlerken göz kapakları düşen, uykusuzluk ve yorgunluktan ayakta sallanan Kadir'e baktıkça "bu gencecik çocuklardan başarı bekleyen biz yetişkinler ne yapıyoruz; hadi Kadir otele; uyumaya gidiyoruz; yeter bu kadarı" demeyi düşündüm zaman zaman.
Kadir'in geleceği ne olacak?
Kadir çelimsiz yapısına rağmen bu zorlu sürecinden üstesinden başarıyla geldi ve dünya 3.'sü oldu. Kazandığı bu büyük başarısının karşılığında ona verilen küçük para ödülünü aldıktan sonra söylediği "hocam en büyük amacım evimizi okula yakın bir yere taşımaktı. Bu para taşınmamıza yeter mi sizce?" sorusu, bu küçük adamın gerçek yaşam koşullarını hatırlatıverdi ikimize de!
Yarışma bitmişti ve bir tümceyle kendi yaşamlarımıza dönüvermiştik. Kadir'in bu başarıya gereksinimi vardı ve başardı. Bizi düşündüren bundan sonrası.
Kadir ailesinin ve kendisinin yaşamını kurtarmalı, ancak bunu gerçekleştirmeye çabalarken insan Kadir'i kollamak biz eğitimcilerin görevi. Sanat alanında başarıya doğru yürürken dünyanın ve Türkiye'nin de farkında olan, ilgisi mesleğiyle sınırlı olmayan bir sanatçıya katkıda bulunmak düşüyor bizlere.
İsrail ve Lübnanlı çocuklar
Eğitimini tamamladığında iş bulup bulamayacağına ilişkin, geleceğe yönelik sorular kafamızda uçuşmakta doğrusu. Hocaları ve dansçılarıyla orada buluşan topluluk yarışma heyecanı ve gerginliğini yaşarken, öte yandan, dünya kendi döngüsünü sürdürmekteydi.
İnternet yoluyla gazetelerden okuduğum İsrail'in Lübnan'ı bombalamasına dair haberlerin yanı sıra, Ece Temelkuran'ın yazısından öğrendiğim İsrailli çocukların Lübnanlı çocukları öldürecek bombaların üzerine "sevgilerimle" yazdığını öğrenmenin yarattığı "dünya nereye doğru yol alıyor"un iç bunaltısını, yarışma gerginliğinin paralelinde taşıdım durdum.
Bu iç bunaltısına düşmekte, Varna kentine 10 yıl aradan sonra geldiğimde gözlediğim değişimin de katkısı vardı elbette. Varna'ya bundan 10 yıl önce, yine yarışma nedeniyle gitmiştim. Sovyetlerin dağılmasının ardından nereye savrulacağını bilmeyen bir kent izlenimi uyandırmıştı bende.
Varna değişmiş
Göze görünür bir yaşam disiplinini sürdürmenin yanı sıra, sınırlı alış veriş olanakları olan, mafya kılıklı siyah giyimli adamların, ellerinde kurt köpekleriyle, her akşam üzeri belirli bir saatte, sayısı o zamanlar oldukça az olan ve Kiril alfabesiyle yazılmış isimlerini bir türlü anlayamadığımız kafeleri ziyaret ettiği bir kentti, aklımda kalan.
Bu gidişimde ise en gözüme batan değişiklik, markalı giysiler satan giyim dükkanlarının bolluğu, tıpkı son 10-15 yıldır Türkiye'de olduğu gibi, batı dillerinden seçilmiş isimleriyle kafelerin bolluğuydu!
Kaldığımız otelde gece yarıları boy gösteren gencecik kızlar, sokaklarda dolanan ve sayıları artmış görünen dilenciler, sokaklarda boy boy tabelaları asılı ilanlarla farkına vardığımız emlakçileriyle Varna epey değişmişti doğrusu!
Elimizde üçüncülük ödülü
Yarışmanın yapıldığı antik açık hava tiyatrosu, kocaman bir parkın içinde yaşlı ağaçların oluşturduğu yemyeşil görüntüsüyle eski güzelliğini ve dans etmek duygusunu yaşamak için en güzel sahnelerden biri olmak özelliğini korurken, her gece yarışmayla birlikte başlayan ve sabahın erken saatlerine dek süren "Bodrumvari" eğlence müziği insanları çileden çıkaran boyutlarına ulaşmıştı, geçen 10 yılda.
Tüm yukarıda söz ettiğim yenilikler göz önüne alınacak olursa Varna batılılaşmaya başlamış. Elimizde 3.'lük ödülü, yorgunluk ve heyecanıyla birlikte Varna'yı geride bırakarak ülkemize döndük. Bu haberi kamuoyuna iletmek için elimizden gelen çabayı gösterdik, eğlence kültürüne teslim olmuş bir ortamda ne kadar ses getireceğini merakla bekliyoruz.(MA/AD/TK)
* Müride Aksan, Hacettepe Üniversitesi, Ankara Devlet Konservatuarı Bale Anasanat Dalı Başkanı