Şarkıcı, yorumcu, söz yazarı ve besteci olmakla yetinmeyip, senarist ve film yönetmen olarak karşımıza çıkan Teoman, şöhret olmadan önce Bodrum'da yaşadıklarından yola çıkarak yazdığı "Balans ve Manevra" filminde, bütünden çok karakterlere sığınarak bir öykü çıkartmaya kalkışıyor.
Bodrum... Bodrum...
Bodrum'u bilen bilir. Yaz geldi mi, ipini koparan herkesin soluğu aldığı bu turistik mekan, kaybedenlerle kazananların, "kurtarılmış bölgeleri"nde huzurlu ve mutlu yaşadıkları sanılan bir yerdir. Teoman'ın da öyküsünde de, bir avuç marjinalin sabahlara dek içki havuzunda yüzdükleri Bodrum bir resim, karakterlerin diyaloglarıysa resim altıdır adeta.
Film, Nihat'ın kardeşi Ümit'i aramak üzere Bodrum'a gelmesiyle başlar. İki yıl önce eşini kaybetmiş ve hayattan elini eteğini çekmiş olan Nihat'ın (Erol Demiröz) Bodrum'a gelme nedeni, kardeşi Ümit'le (Bülent Kayabaş) buluşmaktır. Nihat'ın, kardeşini bulmaktan ümidini kestiği sırada Kamyoncu Ali (Burak Sergen), Ümit'in, oğlu Timur'un (Teoman) pansiyonunda kaldığını söyler. Nihat, bunun üzerine pansiyona yerleşir.
Ümit Kaptanın yıllar önce terkettiği oğlu Timur (Teoman) sevgilisi
Zeynep'le (Seda Akman) sorunlu bir ilişki yaşamaktadır. Timur kişilik problemlerini babasının onu terk etmesine bağlar ve bu problemlerinin acısını, kendisini çok seven Zeynep'ten çıkarır.
Kaptan Ümit'se, çevresindekileri yaşam felsefesiyle etkileyen, sorumsuz, bağlantısız ve hafif bir kişiliktir. Yaşamdan alınacak keyfi "Balans ve Manevra" kelimeleriyle açıklamaktadır. Bu prensipler bütünü içinde yaşandığı taktirde mutluluğun maksimum olacağı iddiasındadır.
Sürekli hayal dünyasında yaşayan bir yarı deli olan Kamyoncu Ali'yse insanlar tarafından önce Zeynep'in onu sevdiğine, sonra da boynuzladığına inandırılır. Kamyoncu Ali'nin tepkisi, hem kendinin, hem de çevresindekilerin trajedisini hazırlar.
Teoman yaparsa olur mu?!
Rock sanatçısı Teoman, fan klüp üyelerinin alkışları arasında sahneye çıkar. "Ben yaptım, oldu. Beğenmeyen beğenmesin. Şarkılarım gibi film çektim" der. ,
Teoman'ın, şarkı söylerken ve rol yaparkenki vurdumduymazlığını ve umursamazlığını yansıtan bu sözler, bir gala izleyicisine, "Rock'çısın sen Rock'çı kal" dedirtir.
Albert Camus, "Yabancı"da, kayıtsız, her şeye boş veren, hayatın anlamsızlığına karşı mücadele etmekten adeta yorulmuş, etrafında olup biten olayları anlamayan, anlamak için de hiçbir çaba harcamayan, unutulmaz bir insan tipi Meursault'yü yaratır. Varoluşçu felsefenin bu usta kalemi, son zamanlarda sinemamızın bazı yönetmenleri de etkisi altına alır. Ömer Kavur'un, Yusuf Atılgan'dan uyarladığı "Anayurt Oteli"inin Zebercet'iyle, Zeki Demirkubuz'un "Yazgı"sındaki Musa karakteri de yaşadığı topluma yabancılaşmış kahramanlardır.
Şimdi de Teoman, kendi deneyimlerinden yola çıkarak yazdığı ve oynadığı "Balans ve Manevra"da Timur karakteri de ilk bakışta "varoluşçu felsefenin" izlerini taşımaktadır.
Teoman ve varoluşçuluk mu?
Teoman'ın, filmde oynadığı "Timur" karakterini, Albert Camus'un "Yabancı"sındaki Meursault karakterine benzetenlerin ağırlıklı olduğu, "Balans ve Manevra"ya, yerli malı varoluşçu felsefe yüklemeleri yapanların unutmamaları gereken şey, her babası tarafından terkedilen çocuğun yaşamdan yabancılaşmayacağı, yabancılaşmadığıdır.
Varoluştu felsefeyi bu kadar basite indirgemek, Hegel'den bu felsefenin öncüsü Kierkegaard'a, Nietzsche'den Camus ve Sartre'a kadar bir dolu düşünürü hiçe saymak olmaz mı?
İki dünya savaşının bunalımlarıyla, insanın ve insana ait değerlerin köklü saldırılarla dönüşüme uğradığı, çıkmaz sokaklarda bocaladığı bir dönemin felsefesi olan varoluşçuluğun, dönemin özgün koşullarından ötürü kötümserlik içermesi olağandır. Günümüz Türkiye'sine baktığımızdaysa; iletişim araçlarıyla küçülen dünyada diğer kültürlerden ve toplumlardan etkilenme ve bu etkilenme sonucunda doğan ekonomik ve sosyal bunalımlar, toplumu olumsuz yönde etkilemektedir.
Seks ayarlı bunalım trajedileri
Yaşadığı toplumun sorunlarını kendince yorumlamaya kalkan Teoman'ın "Ben yaptım, oldu" demesi bu açıdan bir açmazı. Kendisinin de dahil olduğu gençliğin, tüm bu olgulara yabancılaşmasından dem vurmak, varoluşçuluğun temelindeki bireyin başkaldırıcılığına, teslimiyetçi bir açıdan bakmak değil mi? Bu durumda sivil toplum kuruluşlarında görev alarak, olumsuzluklara birey olarak tepki göstermek, kişinin topluma ve kendine yabancılaşmasını engellemek için bir adım olmaz mı?
Bunların hiç birini göremediğimiz Teoman'ın filmi "Balans ve Manevra"da anlatılanlar, balans ayarı bozulduğu için ön takımları manevra kabiliyetini yitmiş bir otomobil gibi, seks ayarlı bunalım trajedileri yaratanların kaçamağı.
Kuru-sulu içenlerin, pembe rüyalar görmesine balans ayarlı filmin durağanlığından felsefi bir anlam çıkarmak, Teoman'a ve temsil ettiği değerlere fazlaca anlam yüklemek olur.
Seda Akman: Hoşgeldin sinemaya
"Balan ve Manevra"nın kopuk diyalogları, kopuk sahnelere yolaçarken, devamlılık hataları da cabası. Filmin iyi yanlarıysa bütünün içinde ayıklandıkça ortaya çıkıyor.
Profesyonel oyuncuların zaman zaman yükselttiği tempoda Erol Demiröz, Bülent Kayabaş ve Burak Sergen dikkatleri çekiyor. "Avrupa Yakası"nın Şesu'sunun hep aynı oynamasının artık sıkıcı geldiğini, Cem Yılmaz'ın taklidinin taklidine gerek olmadığını söylemek gerek.
Ama filmde bir isim var ki tüm alkışlarım ona. Kısa bir mankenlik deneyimine karşın, hiç bir oyunculuk eğitimi olmayan, Zeynep rolündeki Seda Akman'ın oyunculuğu göz kamaştırıcı.
Bedenini bir keman virtüözü gibi kullanan Akman, Türk sinemasının "Balans ve Manevra"yla kazandığı umut veren kadın oyuncusu kanımca.
Teoman'ın filminde de bir avuç kaybeden seks marjinalleri ağırlıkta. Karikatür dergisinden fırlayan karakterlerin hemen hepsinin öyküleri ayrı ama aynı gibi.
Burak Sergen'in oynadığı "Kamyoncu Ali" tiplemesi John Steinbeck'in Fareler ve İnsanlar'nın Lennie'si ya da Victor Hugo'nun Notre Dome Kanburu'ndaki Quazimodo gibi.
"Balans ve Manevra", ne anlattığı belli olmayan, kahramanları yaşamdan çok, bir edebiyat eserinden esinlenilip, karikatürleştirilmiş tiplerinin peliküle yansımış hali.
Kim bilir belki de, Bodrum'daki içki havuzlarında boğulanlarımızın dejenere karikatürleridir anlatılan.(AD/EÜ)