Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, "yeni süreç" tartışmaları ve partinin bu konudaki pozisyonuna dair Mezopotamya Ajansı’ndan Selman Güzelyüz’ün sorularını yanıtladı.
Bakırhan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Kürt sorununa dair yaptığı açıklamaları, PKK lideri Abdullah Öcalan’a ilişkin çağrısını, Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Suriye'ye dair politikasını ve birçok konuya değindi.
Bahçeli'nin açıklamalarını “normal” olarak değerlendiren Bakırhan “Kürt sorunu 100 yıldır çözülemeyen ve Türkiye'deki diğer meseleleri de tetikleyen bir mesele. Bu gerçeğin Bahçeli gibi karşı uçta yer alan bir siyasetçi tarafından söylenmesi tabi ki kamuoyunda bir şaşkınlığa neden oldu. Fakat bir mesele kendisini dayatıyorsa, ülkenin çeşitli alanlardaki gidişatını engelliyorsa, iktidar ciddi bir tıkanma yaşıyorsa böyle bir açıklama yapılması gayet normaldir” dedi.
"Bahçeli, Kürt sorununun muhatabını doğru gösterdi"
Atılacak adımların “niyet ve samimiyetin” göstergesi olacağını belirten Bakırhan, Bahçeli ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kürt sorununun çözümüne dair henüz bir politikası olmadığını söyledi.
“Bahçeli ile sorunun çözüm yöntemi ve ele alış biçimimizde belirgin fark var. Ama iki temel konuda bizim düşündüğümüz bir noktaya geldi. Birincisi; Bahçeli, Kürt sorununun muhatabını doğru gösterdi. Sayın Öcalan’ın Kürt meselesinin çözümü konusundaki iradi gücünü kabul etti. İkincisi; yıllardır devam eden tecritten bahsetti ve ‘kapılar açılsın, gelsin konuşsun’ dedi. Tüm bu önemli tespitlere rağmen Bahçeli ve Erdoğan’ın Kürt meselesinin çözümüne dair bir program ve politikası henüz yok. Aksine meseleyi daha da çözümsüz kılan pratiklerle karşılaşıyoruz. Varsa gerçekçi bir çözüm iddialarını kamuoyuyla paylaşılmalılar.”
"İmralı'dan çıkacak ses büyük bir merakla bekliyor”
Kürt sorununun çözümüne dair atılacak ilk adıma da değinen Bakırhan, öncelikle tecridin kaldırılması gerektiğini ve İmralı’nın kapılarının açılması gerektiğini ifade etti.
“Toplum, İmralı'dan çıkacak sesi büyük bir merakla bekliyor” diyen Bakırhan, şöyle devam etti: “Tek taraflı söylenen, yürütülen bir tartışma ve hiza vererek sorun çözülemez. Taraflar konuşmalı, Türkiye sivil toplumu tartışmalara dahil edilmeli. Barışın zemini ancak bu şekilde güçlenir. Bahçeli, ‘Türkiye barışı’ dedi. Türkiye barışını arıyorsa o vakit barışın da tarafları vardır. Kürt meselesi artık bilinmeyen, kapalı kapılar ardında tartışılarak çözülecek bir mesele değildir.
Açık söylüyorum, devlet burada da oyun oynuyorsa -ki yıllardır bu meseleye samimi yaklaşılmadı- büyük yanlış yapar. Tartışmaların daha başlangıcındayız. 100 yıldır denenen pratikler çözümsüzlüğü derinleştirdi. İğne ucu kadar bir olanak ve imkan varsa; DEM Parti olarak iğnenin ucu kadar olan umut ışığını büyütmeye, toplumsallaştırmaya ve örgütlemeye uğraşıyoruz.
Öcalan’ın açıklamasından sonra KCK de açıklama yaptı. ‘Biz buradayız, Sayın Öcalan’ın geliştireceği süreci esas alacağız’ dedi. Kürt sorunun demokratik çözümünde sorumluluk sahibi olanlar ‘buradayım, varım’ diyor. Kürtler buradaysa, çözüm iradesini ortaya koyuyorsa, samimi ve iyi niyetli davranıyorsa, o zaman şunu sormak lazım; Sayın Bahçeli, siz var mısınız? Buyurun Sayın Erdoğan, siz var mısınız?"
"Rojava ile hısımlık kazandırır, hasımlık kaybettirir"
Kuzey ve Doğu Suriye'nin, Kürt sorunundaki çözümündeki rolüne atır yapan Bakırhan, "Rojava bir tehdit değildir. Erdoğan’a soruyorum; Bir yandan 'Kürt kardeşlerim ellerimi sımsıkı tutun' diyeceksiniz, diğer yandan da yanı başınızda olan Kürtleri tehdit göreceksiniz. Nasıl barışacaksınız? Biliyorsunuz, 1 Ekim sonrası başlayan iç tartışmaları hep 'beka' ile açıkladılar. 'Ortadoğu’da dengeler değişiyor, iç barışı sağlayalım' dediler. Rojava’ya dönük bir saldırıyla 'iç barış' adını koyduğunuz siyaset çöker. Kürtlere bir yandan kamçı, diğer yandan kardeşlik hamaseti olmaz. İçeride barış, ancak sınır ötesi barış ile sağlanır. Rojava ile hısımlık kazandırır, hasımlık kaybettirir" dedi.
"Bahçeli ile Erdoğan arasında renk farkı yok, ton farkı var"
Bakırhan, Bahçeli ile Erdoğan arasında bir fikir ayrılığının olduğu açıklamalarına da yanıt verdi. Bakırhan, "Kürt meselesi gibi komplike, devasa boyutlara ulaşmış ve Türkiye'yi yakından ilgilendiren bir meselede atılan her adımda iktidar ortaklarının genel hatlarıyla bir mutabakata vardıklarını düşünüyorum. Dolayısıyla, birbirlerinden tümden bihaber olduklarını düşünmüyorum. Arada bir renk farkı yok, ama meseleye yaklaşma konusunda ton farklılıkları olduğu kanaatindeyim" diye konuştu.
Bakırhan, Esenyurt, Mardin, Batman ve Halfeti'ye atanan kayyımlara ilişkin yönetilen soruya ise; "Bu ülkeyi bir kayyım cumhuriyetine dönüştürmek isteyenler ile cumhuriyeti demokrasiyle buluşturmak isteyenlerin mücadelesiyle karşı karşıyayız. Biz halk diyoruz, iktidar vesayet diyor. Biz yerel demokrasi diyoruz, iktidar kayyım diyor. Toplumun farklılıkları zenginliktir diyoruz, farklılıklara saldıran bir zihniyet ile yüz yüzeyiz. Kayyım, bir halkın iradesine siyasi, toplumsal, ekonomik ve kültürel olarak bir çökme politikasıdır. Bu çökme politikasını bin defa da deneseler çökecek. Bir yandan Kürtleri çökertme diğer taraftan Türkiye barışı nasıl sağlanacak? Kayyımlarla kimse bizi hizaya getiremez" diye konuştu.
"AKP'nin somut bir anayasa önerisi yok"
Yeni anayasa tartışmalarına da değinen Bakırhan, "AKP’nin somut bir anayasa önerisi henüz ortada yok, açıklandığında elbette görüşümüzü paylaşacağız. Fakat hemen baştan söyleyelim. Toplumun sağduyusuna, taleplerine açık bir anayasa süreci olmalıdır. Mesela cumhuriyetin ikinci yüzyılında demokratik bir rejim isteniyorsa, tekçi-merkeziyetçi anlayıştan kurtulmak gerekir. Demokratik ulus tanımı esas alınarak bu ülkede yaşayan sadece Kürtlerin değil, her kimlik ve inancın kendisini içinde göreceği vatandaşlık tanımına ihtiyaç var. Halk anayasa yapım sürecine ve ruhuna dahil olabilmeli, dışlanmamalıdır. Toplumun fay hatlarını tetikleyen meselelere kalıcı çözümler ancak demokratik bir anayasa ile olur" dedi.
"İktidarlar, bir günde değişip çözüme uyanmazlar"
Son olarak DEM Parti'nin Kürt sorununun çözümüne dair nasıl yol haritasına dikkat çeken Bakırhan, şunları söyledi: "Gücünüz ve sözünüz örgütünüz kadardır. Örgütü büyük olanın barışı da çözümü de güvencededir. O vakit bu süreçte her kapıyı çalacağız, kendimizi anlatacağız, çoğalacağız. Kimsenin bize altın tepside barış sunmasını bekleyemeyiz, bu gerçekçi de değil. Demokratik bir çözüm için önce bizim güç olmamız ve örgütlü olmamız lazım. Demokratik bir müzakere için önce o talebi daha güçlü bir şekilde haykırmamız gerekiyor. Bunu yapacağımıza inancım tamdır. Karşıdakinin nasıl yaklaştığından bağımsız olarak söylüyorum; daha fazla örgütlenme, daha fazla ittifak, daha fazla güçlenmek, daha fazla büyümeye ihtiyacımız var.
İktidarlar, bir günde değişip çözüme uyanmazlar. İktidarlar bir noktaya zorlanır ve bir noktaya çekilir. İktidarlar, barış ve çözümün kapıya dayandığını hissederse müzakere zemini güçlenir. Her iktidar kurulu düzenini elbette devam ettirmek ister. Sorumluluk bu düzenden rahatsız olanlara düşer. Onun için; Türkiye halklarının örgütlü, örgütsüz bütün güçleriyle demokrasi, barış ve eşit bir yaşam konusunda daha fazla ortaklaşmalıyız."
(RT)