Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Gülay Toksöz, kadınların gelir getirici çalışmanın dışında kalmasını erkeklerin kadınlar üzerindeki tahakkümün en somut yansımalarından biri olarak niteledi.
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü’nün (DİSK-AR) yayınladığı Kadın İstihdamı ve Güvencesizlik Raporu’nu değerlendirmesini istediğimiz Toksöz, verilerin kadınların istihdamına yönelik destek politikalarının önemini gösterdiğini anlattı.
DİSK-AR’ın TÜİK’in verileri üzerinden hesaplayarak hazırladığı Kadın İstihdamı ve Güvencesizlik Raporu yeni işsizlerin içinde kadınların oranının arttığını gösteriyor. Bunun nedenleri nedir?
Tarımda istihdamın genel olarak azalma eğilimine girdiği bir süreçte kadın işgücü, istihdamı ve işsizliğindeki gelişmeleri anlamak için kentlerdeki gelişmelere bakmak önem taşıyor. Türkiye’de işsizlik de esas olarak kentlere özgü bir sorundur.
Raporda ele alınan Ekim 2012-Ekim 2013 aralığında toplam kadın işsiz sayısı 997 bin kişiden 1.104 bin kişiye çıkmıştır. Söz konusu işsizlerin Ekim 2012’de 885 bini (yüzde 88.8) ve Ekim 2013’de 939 bini (yüzde 85) kentlerdedir. Toplam kadın işsiz sayısındaki 107 bin kişilik artışın 54 bini (yüzde 50) kentlerde cereyan etmiştir.
Aynı zamanda söz konusu dönemde kentlerde kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 27’den yüzde 27.8’e, istihdam oranı yüzde 22.4’den yüzde 23’e çıkmıştır. Yani kentlerde daha çok kadın işgücüne katılmakta, dolayısıyla hem istihdam hem işsizlik artmaktadır.
Öte yandan kentlerde işgücündeki 235 bin kişilik artışın 182 bin kişisinin istihdamda, 54 bininin işsizlikte artış olarak cereyan ettiği göz önüne alındığında, bu gelişme istidamdaki artış nedeniyle olumlu değerlendirilebilir.
Ancak raporun dikkat çektiği bir husus daha var: geniş tanımlı işsiz sayılarında ortaya çıkan artış. Geniş tanımlı işsizler, sadece iş arayan işsizleri değil, iş aramayıp çalışmaya hazır olanları da hesaba katmaktadır. Buna göre söz konusu dönemde Türkiye genelinde ümidi kırık işsiz olarak da tanımlanan bu kesim erkeklerde 72 bin kişi gerilerken, kadınlarda 62 bin kişi artmıştır.
Dolayısıyla toplam işsiz sayısında gerçekleşen 202 bin kişilik artışın 107 bin kişiyle yüzde 53’ünü kadınlar oluştururken, bu oran ümidi kırık işsizlerin katıldığı geniş tanımlı işsizler arasında yüzde 88’e ulaşmaktadır.
Bu veriler bize kadınların iş bulma bakımından erkeklere kıyasla daha dezavantajlı olduğunu, kadınların erkekler gibi iş aramasının önünde çeşitli kültürel engeller bulunduğunu ve kadınların istihdamına yönelik destek politikalarının önemini gösteriyor.
Keza kayıt dışı çalışan kadınların oranının da erkeklerden fazla olduğu tespiti de raporda yer alıyor. Bu tabloyu besleyen faktörler nelerdir?
Tarımda istihdam edilenlerin büyük bir kısmı sosyal güvenlik kapsamı dışında çalışıyor. Kadınlar için kayıtdışı istihdam oranların yüksekliğinin gerisinde kadınların hala yüzde 38 gibi yüksek bir oranının tarımda çalışıyor olması yatıyor. Bu oran erkeklerde yüzde 17.5’dir.
Tarımda çalışan kadınların yüde 97’si ve erkelerin yüzde 70’i sosyal güvenlik kapsamı dışındadır. Tarım dışı faaliyetlerde ise kayıtdışı istihdam oranları kadınlarda ve erkeklerde birbirine yakındır. Ekim 2013’de bu oran erkeklerde yüzde 21, kadınlarda yüzde 24.8’dir.
Kadınların denetimlerin zor olduğu küçük ölçekli işletmelerde yoğunlaşmalarının yanı sıra cinsiyete dayalı ayrımcılık uygulamaları nedeniyle işverenler kadınları daha kolay sigortasız çalıştırabiliyor.
Kadınların kayıtdışı çalıştırılmasının önüne geçmek için nasıl bir strateji benimsenmeli, ana hatlarıyla açıklayabilir misiniz?
Kayıtdışılıkla mücadele için öncelikle kayıtdışılığın en yaygın olduğu küçük ölçekli işletmelerin ödeme zorlukları ele alınmalı ve denetim işlemlerinin yanı sıra teşvik politikaları uygulanmalıdır.
Bu durum özellikle tarımda faaliyette bulunan hane işletmeleri için söz konusudur. Aynı zamanda kentteki düşük eğitimli ve vasıfsız kadınlar için önemli bir istihdam olanı ev işçiliğinin sosyal güvenlik kapsamına alınması için uygulanabilir modeller geliştirilmelidir.
Raporda çalışma çağındaki her dört kadından yaklaşık olarak sadece birinin ekonomik bir faaliyette çalıştığı belirtiliyor. Kadın istihdamı açısından bu oranı değerlendirebilir misiniz?
Kentlerde istihdam oranı Ekim 2013’de yüzde 23, Türkiye genelinde yüzde 26.7’dir. Doğrudur, ülke genelinde her dört kadından sadece biri istihdamdadır ve bu kadınların üçte biri (yüzde 32) ücretsiz aile işçisi konumunda hane işletmesinde herhangi bir gelir karşılığı olmadan çalışıyor.
Çok düşük olan istihdam oranı, kadınların esas olarak hane içinde karşılıksız ev ve bakım işi yapmaya mahkum edildiği cinsiyet temelli eşitsiz bir işbölümüne işaret ediyor.
Kadınların gelir getirici çalışmanın dışında kalması erkeklerin kadınlar üzerindeki tahakkümün en somut yansımalarından biridir. Kadınların insan onuruna yakışan, güvenceli işlerde istidam edilmesi, kendi yaşamları üzerinde söz ve karar sahibi olmaları açısından çok önemlidir.
Kadın istihdamını arttırıcı önlemler neler olabilir?
Bu konuda Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi’nin (KEİG) çok çeşitli çalışmaları var. Kuşkusuz düzgün işler üzerinden istihdamı artırmak açısından tarım, sanayi ve hizmetler sektörü için farklı politikalar geliştirilebilir.
Ancak bir tanesi üzerinde özellikle durulabilir: bakım hizmetlerinin geliştirilmesi. Kadınların omuzlarındaki çocuk, yaşlı, hasta bakım işini toplumsal bir sorumluluk olarak kabul eden ve bu hizmeti kurumsal ve kamusal hizmet olarak sunan politikalara ihtiyaç var.
Böylece hem kadınların istihdama katılması önündeki engellerden biri kaldırılabilir hem de bakım hizmeti sunacak kurumlarda, örneğin okul öncesi eğitim kurumları ve yaşlı bakım evlerinde ihtiyaç duyulan işgücü kadınlar için önemli bir istihdam alanı yaratabilir. (YY)