Arkadaşlarım kanserden ölürken yanı başımda
O yıl bıçaklanarak öldürüleceğimi de düşündüm"
Fadıl Öztürk
Hayatının en verimkâr çağında bıçaklanarak öldürüldü ve hayata veda etti Baki Koşar.
Baki'yi Diyarbakır Festivalinin konuğu olarak Diyarbakır'a geldiğinde tanımıştım. Tanışmadan evvel "Sevgili Şeyhmus, Hayatınızın ve yaşadığınız coğrafyanın anahtarlarının hep doğru ve adil kodlarla çevrilmesi umuduyla; sevgi ve ışıkla..." diye imzaladığı Kilidi Sırlı Anahtar ilk kitabını okuyarak tanımıştım.
"Hayatlarımızın birbiriyle kesişen kavşaklarında çoğu kere acı, kimi zaman buruk da olsa mutluluk vardı. Anladım ki 'azınlık' olan herkes, hayatın ve dünyanın neresinde olursa olsun, neresinde durursa nihayetinde 'azınlıktır'. Ve en küçük bir ayrıntıda, sıradan bir kıvrımda veya alelade bir diyalogda, bunu bir 'yazgı gibi taşımak zorunda olduğunu bazen yüreği sızlayarak, bazen sarsılarak bazen de öleyazarak kavrar... İlk kitabımı yeryüzündeki tüm 'azınlıklara', kendini kim, ne olursa olsun 'azınlık' hissedenlere adıyorum..." diyordu Kilidi Sırlı Anahtar'ın girişinde.
Parçalanmış hayatlar, kırılan renkler, bir yolculuktan diğerine uzanan hayatlara dairdi anlattığı hikâyeler.
Son zamanlarda Yeniden Özgür Gündem'in Ek'inde, daha önce Birgün Pazar'da ve daha başka yayınlarda sıkça yazdıklarını ve röportajlarını okuyordum. Üretkenliğine de imreniyordum. Bunu Diyarbakır'a geldiğinde kendisine de söylemiştim.
Baki Koşar'ın hayatı, künyesine bakıldığında otuz küsurlu yaşına rağmen tıpkı soyadı gibi koşaradım yaşanmış bir hayatın serencamı gibi.
1969'da Batman'da başlayan hayat İstanbul'da evrilmiş. Kısacık İstanbul hayatına bir dolu başarı eklemlenmiş.
Nokta, Aktüel, EP, İskenderiye Yazıları, Kardelen, Birey, İkindi Yazıları, Akis, Söz, Cumhuriyet Dergi, Yeni Gündem, Birgün Pazar, Yeniden Özgür Gündem bir şekilde yazdığı ya da çalıştığı yayın organları. CNN Türk'te çalıştığı dönemde gün geçmezdi ki "Bir Baki Koşar" haberine tanık olmayaydınız.
Çetin Emeç Gazetecilik Ödülü (1992), Abdi İpekçi Dostluk ve Barış Ödülü (2002), Edebiyatçılar Derneği Öykü Ödülü (2002), Şalom Gazetesi Gila Kohen Öykü Ödülü (2002) gibi ödüller ise 2002 yılında yayınlanan ve yayınlandığı yıl bir çok edebiyatçı tarafından yılın en önemli çalışmalarından biri olarak kabul gören "Kilidi Sırlı Anahtar" kitabının habercisi gibiydi.
Pek de uzun sürmeyen, hatta kısacık, ama yoğun, iliklerine kadar yaşandığı her halinden belli ve geçmişinde hangi sırlarının saklı olduğu sadece kendinde saklı, belki yalnız, belki yer yer marjinal bir hayatı ardında bırakarak gidiverdi Baki.
Tam da, "Hayatıma girebilecek dostlarım artık sadece bu kadar..." deme yürekliliğini kendi kitabında söyleyiverdiği bir anda gidiverdi. Batman'da başlayan bir hayatın İstanbul'da noktalanan serüveni oldu Baki'nin kısacık hayatı.
"Kendimi öldürmeliydim" diyordu, Kader Otelinde Bir Aşk Cinayeti'nde. Ve ekliyordu "kendimi de öldürmeliydim, biliyorum ama ya kurşunum yetmedi ya tutukluk yaptı tabancam."
Ama birlerinin bıçağı vardı. Hem de ne bıçak! Acımasız öfkeli ve kin kusan bir bıçak, can alan bıçak. Yetiyordu Baki Koşar'ın hayatına son vermeye. Adı ne olursa, adına ne konursa konsun böylesi bir ölüm yakışmıyordu bir yazarın hayatının sona erdirilmesine/ ermesine.
Sonrası mı!
Sonrasında onun ölüm haberi telefonun öte tarafında sevgili Rojin'den hüzün kokusuyla gelirken, tek cümle dökülmüştü dilimden "Hayfoldu Baki'ye!".
Ve ötesi bir sesten, bir başka şarkı sözünden ardakalan Baki'nin çok sevdiğini Kader otelinde bir aşk cinayetinde dillendirdiği, ve neredeyse hepsini ezbere bildiği her bir dizesinin yüreğini öldüresiye kanırttığı eski şarkılardan birinin sözlerinde gizliydi belki de.
Avazeyi bu aleme Davud gibi sal.
Bakî kalan bu kubbede, bir hoş seda imiş...
Güle güle Baki! Tarlakuşu ile, Kader Otelinde Bir Aşk Cinayeti ile, Kilidi Sırlı Anahtar'la yaşa. Güle güle Baki Koşar! (ŞD/BA)