Haberin İngilizcesi için tıklayın
İzmir Seferihisar açıklarında 30 Ekim Cuma günü meydana gelen 6,8 büyüklüğündeki deprem sonrasında bölgedeki yurttaşlarla dayanışma sürüyor.
Depremde binaları hasar gören İzmirliler çadırlarda yaşamını sürdürmeye çalışırken, bölgeye Türkiye’den ve dünya ülkelerinden destek geliyor.
AFAD, İzmir genelinde 1864 adet çadır kurulduğunu, 2038 çadırın kurulum aşamasında olduğunu duyururken, özellikle Bayraklı ilçesindeki çadırlarda dayanışma çalışmalarına katılan kadınlar, bianet’e bölgedeki son durumu anlattı.
"Kadınların yükü arttı"
Dayanışma faaliyetlerini sürdüren isimlerden biri de Kadın Dayanışma Ağı’ndan Gizem Çoşkun.
“İnsanlar halen daha panik halinde ve büyük bir belirsizlik var” diye sözlerine başlayan Çoşkun, Türk Psikologlar Derneği’nin gönüllü bir psikolog destek birimi kurmak istediğini ancak Aile ve Çalışma Bakanlığı’nın buna izin vermediğini söylüyor:
“Bakanlık, gönüllü desteğine sıcak bakmıyor. Gönüllü psikologlar çadır kurmak istedi ancak bakanlık buna izin vermedi. Gönüllü destek vermek isteyen psikologların tamamı işinde profesyonel isimlerdi. Sadece kendi psikologları bölgede. Ancak onlara izin veriliyor. Henüz bir destek koordinasyon merkezi tam olarak kurulmuş değil.
“İnsanlar çok kaygılılar ve bu kaygılar giderilmiyor. Ekonomik sorunlar var, hijen sorunları var. Kadınlar ped alırken rahatlıkla söylemediği için kadınların özel ihtiyaçlarının yer aldığı kutuları onlar istemeden de onlara veriyoruz.
“Çocukların bakımı kadınlara kalmış durumda. Çadır alanlarında kadınların yükü çok daha fazla. Bizim bu yükü, ihtiyacı görüp sonraki haftalarda bunun için destek mekanizmaları kurmamız gerekiyor. Burada büyük bir kaygılı bekleyiş var. Yöneticilerin de bunu görmesi gerekiyor.”
En acil sorun: Hijyen ve sosyal mesafe
Sosyalist Kadın Meclisleri’nden Didar Gül de depremin olduğu ilk günden beri alanda çalışan kadınlardan.
“İlk geldiğimiz günden bu yana çok şeye tanık olduk. İlk gece panik havası vardı, koordinasyonsuzluk vardı, sonrasında biraz daha normale geçiş yaşandı” diyen Gül, depremin üzerinden günler geçmiş olmasına rağmen herkes şaşkın ve öfkeli olduğunu söylüyor.
Özellikle kadın ve çocuklar açısından çadır alanında yaşamanın oldukça zor olduğunu söyleyen Gül’ü en büyük sorunun hijyen ve sosyal mesafe olduğunu anlatıyor:
“Özellikle kadın ekipleri oluşturduk çünkü kadınların ped gibi daha özel ihtiyaçları olabiliyor. Onları gidermeye çalışıyoruz; hijyen ürünleri, biberon, ped, iç çamaşırı gibi. Onun dışında ev ihtiyaçları karşımıza çıkıyor. Yani 'Evimi ücretsiz vermek istiyorum' diyenler ile depremzedeleri de bir araya getiriyoruz. Öyle bir dizi çalışmamız var.
‘Adalet mücadelesi başlayacak’
“Kadınlar ve çocuklar için daha zor bir süreç. Her iki grubun da özel ihtiyaçları var. Üstelik pandemi dönemindeyiz, sosyal mesafe ve hijyen sorunu acilen çözülmesi gerekiyor.
“Seyyar bir duş kabini kuruldu ancak yetersiz. Çocuklar için film ve masal geceleri düzenlemeye çalışıyoruz. Asıl mesele buradan sonra başlıyor. Bu insanlar için kalacak yer temini gerekiyor. Sonrasında bu depremin gerçekleşmesinde sorumluluğu olanların yargılanması ve adalet mücadelesi başlayacak. Bu depremzedelerin de gündeminde.”
“Dayanışma yaşatır”
Bayraklı’da 4 bölge üzerinde yayılmış olan en az 500 çadırda dayanışma yürüttüklerini söyleyen Gül, bölgeyi tam bir “desteğe çıkmış seferberlik alanı” olarak tanımlıyor:
“Herkes elinden geleni yapmaya çalışıyor. Bazı arkadaşlar malzemeleri taşıyor, bazı arkadaşlar ihtiyaçları tespit ediyor.
“Dayanışmanın yaşattığını görüyorum bu alanda. Mevcut dayanışmanın ne kadar hayat yaşatan olduğunu, ‘Dayanışma ezilenlerin inceliğidir’ sözünün somut halini görüyoruz burada. Gönüllülerin bir duygudaşlık hali var. Bu alanda 100, toplamda 600 gönüllü çalışıyoruz.” (EMK)
Fotoğraflar: Didar Gül-Gizem Çoşkun