Hiç armağan edilmiş silah iade edilir mi? (!?)... Geçmiş hükümet döneminde bakan olan bu adamlar çok terbiyeli insanlardır. Armağan edenin armağanını iade etmek gibi bir ayıp etmezler...
Her şey faturasına uygun. Onun için Umut Vakfı'nı pek dinlemeyeceklerdir. Eskiden bakan olan adamlara armağan iade etmek ve hem de armağan silahsa geri göndermek hiç yakışmaz. Onlara yakışan armağana sahip çıkmaktır. Aksi ayrıca silah bırakmak demektir.
Bu yüzden "Bakanlarımız kendilerine hediye edilen silahları iade" etmeyeceklerdir.
Umut Vakfı Başkanı diyor ki; "Bakanlar Kurulu'nun son yaptığı toplantıda, Milli Savunma Bakanı tarafından bakanlara silah hediye edilmiş olması, yıllardır bireysel silahsızlanma için çabalayan, bireysel silahlanma mağduru olan ve bu konunun önemine inanan her kesimi derinden üzmüştür."
"Armağanı iade etmek ayıp..."
Üzülebilirler. Bu üzüntü karşısında eski bakanlarının zerrece üzüntü duymayacaklarına eminim. Onlar için önemli olan bireysel silahsızlanma için çabalayan, bireysel silahlanma mağduru olan ve konunun önemine inanan kesimlerin derin üzüntüsü değildir. Hiç olmadı zaten.
Umarım bu düşüncemden dolayı ben yanılıyorum. Tam aksine, çok güzel ve fevkalade yararlı bir armağan olarak gördükleri ve sevinerek aldıkları "silah" yüzünden Umut Vakfı'nın kamuoyuna yaptığı açıklamaya, medyanın ve köşe yazarlarının gösterdiği tepkilere üzülmüşlerdir. Asıl üzüntüleri budur.
Kabine arkadaşlarını memnun etmek için onca çaba harcayıp silah armağan eden Milli Savunma eski Bakanı'nın üzülmemesi için de armağanları iade etmeyeceklerdir. Almış oldukları aile terbiyeleri, armağan edilen armağanı iade etmek gibi bir ayıp etmelerine manidir.
"Dedeman'ın beklentisi..."
Umut Vakfı Başkanı Sayın Nazire Dedeman'ın bir beklentisi var:
"Asayişin tam sağlanamadığı, her 10 gençten birinin delici-kesici alet, her 20 gençten birinin ateşli silah taşıdığı ve yılda ortalama 3000 kişinin ateşli silahlarla öldüğü ülkemizde, bireysel silahlanmanın sakıncalarını öncelikle sorumlu ve yetkili mevkilerde bulunan ve davranışlarıyla topluma örnek teşkil eden yöneticilerimizin bilmelerini ve bunun gereklerini yerine getirmelerini bekliyoruz. Bu tespitimizin tam aksi yönünde bir uygulamaya şahit olmanın üzüntü ve düş kırıklığını yaşamaktayız."
"Eski bakanların sorumluluğu yok mu?"
"Sorumlu ve yetkili mevkilerde bulunan ve davranışlarıyla topluma örnek teşkil eden yöneticilerimiz olarak" vasıflandırılan adamların hepsi eski hükümetin bakan olan adamlarıdır. Geçici görevdedirler. Eski olduklarından, "sorumlu ve yetkili mevkide" bulunmayıp "topluma örnek teşkil eden" yöneticilikten de ayrılmış sayıldıklarından ve dahi topluma örnek teşkil etmek gibi bir görevi ancak "yetkili mevkide" bulunmaya bağlı gördüklerinden; eski hükümetin eski bakanlarından bir şey beklemeyin.
Gerçekten Umut Vakfı Başkanının sorduğu gibi; Şu soruları kamuoyu önünde soruyor ve cevaplarını arıyoruz:
"Bir ülkenin Milli Savunma Bakanı hangi saikle diğer bakanlara silah hediye eder? Söz konusu silahlar hangi kaynaklarla temin edilerek "hediye" olarak kullanıma sunulmuştur?
Bakanlara yapılan silah ikramının, toplum nezdinde silah sevmeyi pekiştiren bir örnek teşkil etmesine nasıl engel olunacaktır?
Böylesine tehlikeli bir ikramda bulunan ve bunu kabul eden herkes, silahın bu denli sevildiği ülkemizde, yalnızca rakamlardan ibaret olmayan ölümlerden, yaralanmalardan ve kaybolan hayatlardan dolayı sorumluluk duymayacak mıdır?
"Armağan olarak silahı kabul eden tetiği çekmediği ölümlerden sorumlu değil mi?"
Armağan sahiplerine sorulan bu sorulara yanıt aramak gerekiyor. Gerçekten armağanı verenle alan yanlışlıkla insan öldürmediği, tetik çekmediği halde "ölümlerden", ateş edip silahla insan yaralamadığı halde "yaralamalardan" sorumlu olmayacak mıdır?
Kaybolan hayatlardan dolayı sorumluluk duymayacak mıdır? Hiç sanmıyorum, böyle bir sorumluluk hissetmeyeceklerdir. Zaten onun için armağan edilen silahları aldılar. Bu soruları okumuş olsalar çok kızacaklardır. Şöyle düşüneceklerdir:
Ne ilgisi var şimdi bu sorularla armağan edilen silahların? Armağan edilen silahları aldılar. Ne var bunda? Düğünlerde atılan silahlardan dolayı kazaen ölenlerden, kaybolan hayatlardan, yaralamalardan onlar mı sorumlu?
Eski bakanlar, kendilerine silah armağan eden bir eski bakanın inceliğine karşı mı çıkacaklar (!?)...
Söz yine Umut Vakfı'nın:
"Bu ölümcül hediyelerin, bir bakanın silaha yönelik kişisel merakının ve bu merakının Başbakan ve diğer bakanlar tarafından da paylaşıldığının bir göstergesi olduğunu görmekten de büyük üzüntü duyduk. Bu nedenle, kamuoyu nezdinde olumsuz bir örnek teşkil etmemesi için, Başbakan ve bakanlarımızın kendilerine hediye edilen silahları ivedilikle iade etmelerini bekliyoruz.
Böyle bir davranışla, Bakanlar Kurulu'nun son toplantısında ortaya konulan sakıncalı ve tehlikeli bir uygulamanın düzeltileceğine ve topluma iyi bir örnek olma görev ve sorumluluğunun yerine getirileceğine inanıyoruz. Ateşli silah, temelde "öldürmek"ten ya da "yaralamak"tan başka işlevi olmayan bir ölüm aletidir.
Birçok yurttaşımız kontrolsüz ve yaygın silahlanma nedeniyle hayatını kaybetmekte, yakınları hayat boyu ıstırap çekmektedir. Asayişi sağlamak ancak güvenlik güçlerinin görevi olabilir. Silah, güvenliği asla sağlamadığı gibi, şan, şöhret ve mevki göstergesi de asla olamaz. Silah sahibi olmak, 'yaşam hakkını ihlal etme' potansiyeli taşımak bakımından ancak utanç verici bir durumdur.
"Silahı bir gün mutlaka patlatırsınız"
Eğer silah sahibiyseniz, bir gün mutlaka bu silahı patlatırsınız. Her silahın namlusundaki kurşun veya kurşunlar, onu kullananlarla beraber potansiyel birer katildir. Yıllardır bireysel silahsızlanma yönünde mücadele veren bir sivil toplum kuruluşu olarak, taşıdığı potansiyel tehlike bakımından çok önemli gördüğümüz bu konuda her kesimi uyarmayı görev biliyoruz."
Bu ülkenin gerçeklerini bilmek ve ülkemizin bireysel silahlanma karşısındaki sorunlarını çözmek Umut Vakfının ve kendini sorumlu sayan bir avuç insanın görevidir. Silahların namluları önüne armağan edilmiş yaşamların bir anda sona erdirildiği bir ülkede "yaşama hakkı" bizlerin yaratacağı sorumlu yurttaşlık bilinciyle korunacaktır.
Gerisi tanık olduğumuz "armağan silahların" yarattığı düş kırıklığıdır. Bu düş kırıklığını yaratan zihniyetin sahibi eski hükümetin eski bakanlarıdır. Düş kırıklığını umuda çevirmek kolaydır. Yeni hükümetin yeni bakanları; 28 Eylül gününü Türkiye'de ve Dünyada "Bireysel Silahsızlanma Günü" olarak kabul edersiniz.
Böylece Bakanlar Kurulu olarak bu kararınızla düş kırıklığını umuda çevirmenin ilk adımı atmış olursunuz. Yapabilir misiniz? (Fİ/NZ)