Odatv bürosu çalışanlarının gözaltına alınmasını "anlamadığını" söyleyen Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone'ye İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın yanıtı "Türkiye, dünyanın diğer demokratik ülkelerinde olmadığı kadar basın özgürlüğünün olduğu bir ülke" oldu.
Atalay, Türkiye'de basın özgürlüğünün ABD'den daha ileri olduğunu savundu.
''Türkiye, basın özgürlüğü açısından Amerika'dan daha çok basın özgürlüğünün olduğu bir ülkedir. Bu yeni Basın Kanunu'nu çıkaran hükümet olarak, ben basından da sorumluydum. Türkiye'nin çok değerli bir Basın Kanunu var".
Bakana göre, "çok renkli basın hayatıyla, televizyonlarıyla, gazeteleriyle, internet ortamı" ile Türkiye, "basın özgürlüğünün sonuna kadar yaşandığı bir ülke. Bu manada Türkiye'de hiçbir sorun yoktur.''
Ancak Türkiye'deki basın ve ifade özgürlüğünün durumu özellikle son dört yılda Bakan Atalay'ın işaret ettiğinin tersine önemli ihlaller barındırıyor.
ABD 20. sırada, Türkiye 178. sırada
Türkiye, uluslar arası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün 20 Ekim 2010'da yayımladığı Dünya Basın Özgürlüğü Sıralaması'nda 178 ülke içerisinde kendisine 138. sırada yer bulmuştu. Türkiye'nin yeri Singapur ile Etiyopya arasındaydı. RSF, bunu "Gazetecilere yönelik dava, tutuklama ve mahkumiyetlerin büyük bir hızla artması" ile açıkladı.
Türkiye 2009'da da 20 sıra birden gerileyerek 175 ülke içerisinde Venezüella'nın önünde, Filipinler ile birlikte 122. sıradaydı. 2008 yılındaysa, 173 ülke içerisinde Ermenistan'la birlikte 102. sıradaydı. 2007'de 163 ülke içinde 101. sırada gösteriliyordu.
ABD ise, bu sıralamada 20. sırada yer aldı. ABD'nin karnesi, işgal ettiği veya askeri varlık gösterdiği ülkelerde basın ve ifade özgürlüğüne ilişkin uygulamalarıyla kötüleşiyor. ABD, bu gibi ülkelerde bu standarda saygı bakımında 99. sırada yer aldı.
Atalay'ın çok değerli gördüğü Basın Kanunu'nun 19. maddesinden ve "yargıyı etkilemek" iddiasıyla gazetecilere çok sayıda dava var. Sadece Basın Kanunu değil, Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMY) 6 ve 7 maddeleri, Türk Ceza Yasası'nın 20'yi aşkın maddesi, Atatürk'ü Koruma Kanunu, 5651 Sayılı İnternet Suçları Yasası da basın özgürlüğünü fiilen kısıtlıyor.
Bağımsız İletişim Ağı (BİA) Medya Gözlem Masası'na göre, en az dört gazeteci (Vedat Kurşun, Ozan Kılınç, Bedri Adanır, Barış Açıkel), TMY'den mahkum edildikleri için cezaevinde. Halen 25'i aşkın gazeteci de, terör örgütleriyle bağlantılı oldukları iddiasıyla hapiste.
Sadece "Ergenekon", "Balyoz, "Devrimci Karargah" ve benzeri soruşturmaları haberleştirenlere "soruşturmanın gizliliğini ihlal" ve "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs"ten açılan soruşturmaların sayısı 4 bini; dava sayısı da bini aştı.
Hrant Dink gibi cinayetlerin (Abdi İpekçi, Ahmet Taner Kışlalı, Uğur Mumcu vs) arkasındaki güçler ortaya çıkarılmıyor. Son olarak da, Bandırma'da örgütlü suçlarla ilgili yazan gazeteci Cihan Hayırsevener 18 Aralık 2009'da öldürülmüştü.
Başbakan Erdoğan'ın "kişilik haklarına saldırı" iddiasıyla yerel ve ulusal medya temsilcileriyle karikatüristlere açtığı davalar basın özgürlüğüne zarar verdi. (EÖ)