Bahçeli'nin konuşması basında 'süreç' tartışmasına hız verdi
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin " Terörist başı işin içinde olmazsa bir şey çıkmaz diyenlere de sesleniyorum; Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM DEM Parti grup toplantısında konuşsun.
Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, ‘Umut Hakkı’nın kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın." sözleri 'yeni bir süreç' tartışmasına hız verdi.
Abdülkadir Selvi (Hürriyet)
...
Suriye topraklarında bir PKK uydu yapılanması, Türkiye açısından beka sorunu. Türkiye, bunu önlemek için ne gerekiyorsa göze almış durumda. Ancak bu zorlu süreçte iç cephemizin de güçlendirilmesi gerekiyor.
HARİTALAR KANLA ÇİZİLİRKEN
Cumhurbaşkanı Erdoğan da dünkü konuşmasında bu noktaya işaret etti.
“Ortadoğu’da haritalar kanla çizilirken, İsrail savaşı Lübnan’a taşırken iç cephemizi güçlendirmemiz gerekiyor” diye konuştu.
Erdoğan ve Bahçeli’nin hamlelerinin biraz da buna dönük olduğunu düşünüyorum.
Bu notları paylaştıktan sonra tekrar Bahçeli ve Erdoğan’ın çağrılarına dönmek istiyorum.
...
Umut hakkı ne demek?
Bu sorunun yanıtı MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’dan geldi. Feti Yıldız, “Bu kavram müebbet ağır hapis cezasına mahkûm edilmiş hükümlünün bir gün salıverilmeyi beklemek hakkını ifade etmek için kullanılmaktadır” dedi.
Öcalan’ın da “Buradan tabutla çıkmak istemiyorum” dediği ifade ediliyor.
...
Burada en önemli avantajımız ise, bunun sadece Devlet Bahçeli’nin bir projesi değil, devlet projesi olması. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın güçlü bir şekilde destek vermesi. Kürt halkının barışa olan inancı ve CHP ve DEM Parti’nin sorumluluk duygusuyla hareket etmeleri.
Ortadoğu’da sınırlar kanla çizilirken biz barış şarkıları söyleyerek kendi iç cephemizi güçlendirmek istiyoruz.
Olay bu kadar önemli.
Mehmet Yılmaz (T24)
...
Böyle bir özgürlük ve açılım rüzgarının, memlekette otokrasiyi güçlendirmek için elindeki her türlü aracı kullanan bir iktidarın ortakları tarafından estirebileceğini de düşünmüyorum.
Memleketin bir bölümüne demokrasi, bir bölümüne otokrasi olmaz çünkü.
Öte yandan DEMP’in ve Kürt kimliğinin tanınmasını isteyenlerin böyle bir çağrıdan heyecan duymalarını da anlamak mümkün.
Sıradan bir vatandaş çıkıp “Apo’yu hapisten çıkartın” deseydi başına neler gelirdi, biliyoruz.
Şimdi Devlet Bahçeli’nin ağzından bu sözlerin dökülmesi, bu talebe bir meşruiyet de kazandırıyor ki Kürt siyasi hareketinin bunu görmezden gelmesi düşünülemez.
...
PKK’nın o bölgede bir tür küçük devletçik kurduğu, etnik temizlik yaparak kontrol ettiği bölgeyi Kürtleştirdiği de bir başka gerçek.
Böyle bir durumda Abdullah Öcalan da istese, PKK kendisini lağvettiğini açıklar mı?
Bu soruya olumlu yanıt vermek zor.
Mustafa Balbay (Cumhuriyet)
1 Ekim’de DEM Partililerin elini sıkmak... 15 Ekim’de Öcalan’a çağrıda bulunup terör örgütünü tasfiye etmesini istemek... 22 Ekim’de, dün de Öcalan’ı Meclis DEM parti grubuna davet edip, örgütü tümüyle tasfiye ettikten sonra umut hakkı vaat etmek...
Üç hafta içinde giderek yükselen bu çizgi Bahçeli’nin rastgele konuşmadığını, perde gerisinde pişmiş bir yemeği usul usul koklattığını gösteriyor.
Diyelim ki, üst üste 40 düğüm olmuş bir konuya yaklaşırken önce en üst düğümden başlamak gerekir. Bahçeli belki 20. düğümden başladı! Bunun adının açılım olmadığını söyledi; haklı! Açılım ötesi bir durum. O kadar ötesi ki böyle bir konuşma yapmayı DEM bile düşünmezdi!
Erdoğan’ın Bahçeli’ye destek vermesi, daha önce sorduğumuz “Ne pişiyor” sorusunu güncel kılıyor?
Bahçeli’nin öncülüğünü ettiği açılım ötesi saçılımla yeni bir sürece girdik!
Bahçeli, “Hüküm cümlem”, “Kararlıyız”, “Başaracağız, başaracağız” gibi pekiştirici sözlerle sonuç almayı dayatan bir duruş içinde!
Nasrettin Hoca’ya komşuları sormuş:
- Hocam abdestsiz namaz kılınır mı?
Hoca, “Ben kıldım oldu” demiş!
Bu süreç Bahçeli’nin “Ben dedim oldu” demesiyle yürüyecek bir süreç değil. İç barış hepimizin en büyük özlemi. Ancak Erdoğan-Bahçeli’nin bu konuda da ülkeye verebileceği bir şey yok!
Taha Akyol (Karar)
AİHM, “25 yılı iyi halle doldurmuş ağırlaştırılmış müebbed hapis” mahkumlarına kanunla “umut hakkı” olarak tahliye edilebilmesini tavsiye etmişti.
Fakat sorun şu ki, Öcalan’ın “tecrid”i idari kararla kaldırılsa bile, İmralı’dan çıkarılamaz, Meclis’e getirilemez. Böyle bir konuşmayı nasıl yapacak ki, ondan sonra “umut hakkı” kanunu çıkarılacak?!.
Bu konuların nasıl ayrıntılı düşünülmesi gerektiğini görüyorsunuz. Kaldı ki Öcalan, sırf kendi tahliyesi için böyle bir çağrıyı yapar mı?
Öcalan bir faktör olabilir ama onun çağrısıyla bir sonuç alınabileceğini sanmıyorum.
Türkiye’nin sadece içeride demokrasi ve hukuk değil, dış politikayı ve uluslararası enerji projelerini de dikkate alan, ekonomiyi de içeren kapsamlı ve uzun vadeli bir ‘devlet politikası’ oluşturması gerektiği apaçık belli.
Bahçeli’ninki ayrıntıları iyi düşünülmemiş, uzmanlarca çalışılmamış bir konuşma.
Siyasetin seçim ve anayasa taktikleriyle bu sorun çözülmez, hatta azdırılabilir; öyle de olagelmekte.
Arslan Bulut (Yeniçağ)
...
Bahçeli’nin böyle bir çağrıda bulunabilmesi, tek başına verdiği bir kararın sonucu olamaz. Ülkeyi iki defa erken seçime götürerek birincisinde AKP’yi iktidar yapan, ikincisinde de kaybettiği tek başına iktidarı yeniden AKP’ye hediye eden kararlarda olduğu gibi... Yalnız, bu kararlardan, açıklanana kadar parti yönetiminden kimsenin haberi olmadığı biliniyor. Öyleyse TBMM’nin iradesi dışında bir “karar” söz konusudur ama kamuoyunu hazırlamak ve muhtemel tepkileri kaynağında dindirmek görevi Bahçeli’ye düşmüştür!
***
Kararın “devlet” kaynaklı olması da doğru olduğunu göstermez! Bahçeli’nin önerdiği gibi Öcalan serbest bırakılsa, af edilse ve siyaset yapmasına izin verilerek Meclis’e gelse, DEM Parti’yi bir tarafa bırakın genel kurulda bütün milletvekillerine, örgütü lağvettiğini açıklasa, Kandil’dekilerin buna uyacağına dair bir garanti mi alınmıştır? Böyle bir garantiyi kim verebilir? ABD mi?
İkincisi ve daha önemlisi şudur: Kandil merkezli teröristlerin silah bıraktığını ve genel affa tabi tutulduğunu varsayalım! PKK, asıl ağırlığını, Suriye’nin kuzeyine kaydırmadı mı? PYD/YPG güçleri, ABD tarafından eğitilip donatılan 100 bin kişilik bir ordu hâline getirilmedi mi? ABD, bu örgütün “bölgedeki kara kuvvetleri” olduğunu açıklamadı mı? Bahçeli, Öcalan’a çağrı yaptı, o da bu çağrıya uydu diye, ABD, “kara kuvvetlerimiz” dediği PYD/YPG ordusunu dağıtacak mı?
Akif Beki (Karar)
MHP’liler haklı; Bahçeli’nin dün grup konuşmasındaki çağrısı, bir milat.
Fakat doğru anlaşıldığından emin değilim.
Olmayan bir Çözüm Süreci’ni, varmış gibi görmek ve göstermek isteyenler haklı mı çıktı? Demek var mıymış bir süreç?
Yanılmayı çok isterim ama sanki Bahçeli’nin söylediklerinden kendi istediklerini anlıyorlar. “Yeni bir Çözüm Süreci’ne ihtiyaç yoktur” vurgusunu duymuyorlar bile.
...
DEM sadece Öcalan’a bağlı olsun, Demirtaş’a ya da Kandil’e uymasın, bağlarını koparsın, terörün vesayetinden kurtulsun. Yoksa HDP gibi tasfiye olması kaçınılmaz.
HDP tasfiye edildi. Şimdi de DEM’i, Demirtaş ve Kandil’in etkisinden, yörüngesinden çıkarıp Öcalan’a tabi kılmaya geldi sıra.
Öcalan, DEM’in Meclis kürsüsünden Kandil’e seslenmeye çağrılıyorsa neyi sembolize ettiği açık değil mi?
Kandil’in, Öcalan’ı ve DEM’i dinleyip silah bırakmasını beklemek ne kadar gerçekçi, derseniz... Zaten öyle olmadığı içindir ki Öcalan’ın ve DEM’in, Kandil’i bırakması bekleniyor.
Öcalan’a tahliye kapısını açmak, DEM’in Kandil’e rest çekip Demirtaş’ı tasfiye etmesi şartına bağlanıyor bu durumda.
Herkesin yorumu kendine, ben Uçum’unkine itibar ediyorum.
MHP lideri bu teklifi, olmayacak duaya amin demenin yersizliğini ve neden olmayacağını göstermek için mi yaptı? Karşı tarafın niyetini test edip seçenek tüketmek için mi?
Yavuz Donat (Sabah)
...
Hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem de MHP Lideri Bahçeli elini taşın altına koyarak terörün sona ermesi için tarihi açıklamalar yaptı.
Özgür Özel de bu açıklamalara destek verdi.
DEM Parti'den gelen ilk yorumlar olumluydu.
Bu açıklamalar, huzura susamış Batman'da memnuniyet uyandırdı.
İsrail'in bölgesel bir savaş için bütün Ortadoğu'yu tahrik ettiği bugünlerde artık bütün enerjimizi ülkemizin sınır güvenliğine vermeliyiz.
Erdoğan ve Bahçeli'nin attığı bu adımları inşallah birileri yine sabote etmez.
Bu tarihi fırsatı kaçırmayalım.
...
Oral Çalışlar (Posta)
...
Görünen o ki Bahçeli’nin çıkışı, tesadüfi, duygusal, tepkisel veya bireysel bir çıkış değil. Bu bir devlet stratejisi. Öcalan’ı cezaevinden çıkartmayı planlayan ve onun çağrısıyla PKK’nın Türkiye’yi terk etmesini hedefleyen bir akıl ortada duruyor.
Suriye Kürtleriyle, Türkiye arasında çok ciddi bir karşıtlık söz konusu. Ankara, Suriye’deki Kürt varlığını bir tehdit olarak görüyor. İçeride, Türkiye Kürtleriyle bir uzlaşma sağlanırken, Suriye’de neler olabilir? Devlet Bahçeli’nin “Ne Kandil, ne Edirne, en iyisi İmralı” anlamına gelen değerlendirmesi, Öcalan’la anlaşıp, diğer Kürt aktörleri devre dışı bırakmayı planlayan bir strateji olarak yorumlanabilir mi? Bahçeli’nin konuşma ve açıklamalarından anladığımız kadarıyla birçok kritik mesele müzakere masasına yatırılmış ve taraflarla etraflı ve ayrıntılı konuşmalar yapılmış. Belki de yapılmamış, bilemiyoruz.
...
(Yazının tümünü okumak için tıklayın)
(Mİ)