“Kadınlar susmayacak, erkek şiddeti meşrulaşamayacak. Bahar için adalet istemek, tüm kadınlar için adalet istemektir. Bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yok.”
Mor Dayanışma Hukuk Komisyonu avukatlarının bu sözleri, erkek şiddeti davalarındaki yani kadına yönelik şiddet ve cinayet davalarına dair genel yargılamalarını özetliyor.
Failler “haksız tahrik” indirimlerinden yararlanıyor, kadınların aileleri yeniden mağdur oluyor. Öldürülen kadınlar mı? Onlar zaten artık yaşamadıkları için sesleri de talepleri de mahkeme salonlarında yükselmiyor.
Tıpkı İstanbul Şişli’de, 5 Mayıs 2025 günü boşandığı eşinin öldürdüğü Bahar Aksu gibi Öldürülmeden önce iki kez korunma başvurusu yapan Bahar, şimdi yaşamıyor. Onun sesini ise ailesi ve feminist örgütleri mahkeme salonuna taşımaya hazırlanıyor.
Bahar’ı öldürmekten yargılanan üç erkek yarın Çağlayan Adliyesi’nde hakim karşısına çıkıyor.
Rüstem Elibol ve ona yardım eden üç kişi hakkında “tasarlayarak kasten öldürme”, “kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma” ve “ruhsatsız silah bulundurma” suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ve 14 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.
Mor Dayanışma Hukuk Komisyonu avukatları, duruşma öncesi bianet’e yaptıkları açıklamada, Bahar Aksu dosyasının yalnızca bir cinayet davası değil, erkek şiddetine karşı sürdürülen toplumsal mücadelenin bir parçası olduğunu vurguladı.
“Planlı ve soğukkanlı bir cinayet, indirim uygulanamaz”
Avukatlar, faillerin eyleminin planlı ve soğukkanlı biçimde gerçekleştirildiğini belirtti. Güvenlik kamerası görüntüleri, HTS kayıtları ve sanığın kendi itirafları bu planlamayı açıkça ortaya koyuyor. Sanığın, “ateşe devam ettiğini” kabul etmesi, tasarlama unsurunu doğrudan destekliyor.
Aksu’nun geçmişte yaptığı şikayetler ve aldığı koruma kararları da failin süregelen tehdit oluşturduğunu ortaya koyuyor. Bu nedenle, TCK m. 29 kapsamında haksız tahrik indirimi uygulanmasının hukuken mümkün olmadığını ifade eden avukatlar, kamu vicdanı ve yargı üzerindeki toplumsal baskı nedeniyle iyi hal indiriminin de gündeme alınmaması gerektiğini söyledi.
“Bu dava emsal değil, eşik olmalı”
“Kadın cinayetlerinde indirime yol açabilecek savunma biçimleri artık yargılamalarda yer bulmamalı” diyen hukukçular, “Bu dava, tasarlanmış bir cinayete hiçbir indirim uygulanmadan ceza verilmesinin yargı pratiğine dönüşmesi açısından örnek teşkil etmeli” dedi. Bahar Aksu’nun ailesinin de bu süreci adaletle tamamlamak konusunda güçlü bir tutum içinde olduğunu vurgulayan avukatlar, “Onlar yalnızca Bahar için değil, bu ülkede yaşayan tüm kadınlar için adalet talep ediyor” diyor.
“Kadın cinayetleri özel hayat değil, kamusal meseledir”
Dosyada soruşturmanın titizlikle yürütüldüğünü belirten hukukçular, savcılığın olayın vahametine uygun biçimde delil topladığını söyledi. Ancak kadın cinayetlerinde hâlâ yapısal olarak “kadının özel hayatı”na odaklanan sorgulayıcı bir refleksin bulunduğuna dikkat çektiler:
“Müdahaleler teknik olarak yeterli olabilir ama yaklaşımda toplumsal cinsiyet duyarlılığı eksik. Kadınların yaşama hakkını özel hayatları üzerinden yargılayan bakış açısının değişmesi gerekiyor.”
Medya Dili: Faili değil kadını anlatın
Avukatlar, Bahar Aksu cinayetinin medyada yer bulmasına rağmen kullanılan dilin ciddi sorunlar taşıdığını belirtti. Özellikle bazı haberlerde, “direndiği için öldürüldü” gibi ifadelerin failin eylemine gerekçe üretir nitelikte olduğunu söylediler:
“Bazı yayın organlarında Bahar’ın Hristiyan olduğu öne çıkarıldı. Bu bilgi cinayetle ilgili olmamasına rağmen, Bahar’ın kimliği hedef haline getirildi. Bu yaklaşım, kadınların inançları, yaşam tarzları ya da özel tercihleri üzerinden yargılandığı toksik bir medya dilinin yansımasıdır.”
Ailenin de medyada yer alan bazı başlıklardan rahatsız olduğu, Bahar’ın yalnızca cinayet anıyla değil, yaşamı ve değerleriyle anılmasını istediği belirtildi.
“Bir kadını öldürmenin bedeli olmalı”
Avukatlar, kamuoyunun bu davayı takip etmesinin yalnızca hukuki değil, toplumsal bir sorumluluk olduğunun altını çizdi. Bu davayı sadece bir temsil görevi olarak değil, tarihsel bir hesaplaşma olarak gördüklerini belirttiler:
“Bahar Aksu’nun yaşam hakkı, bu ülkede her gün yok sayılan kadınların, LGBTİ+’ların, yoksulların, güvencesizlerin yaşam hakkının bir parçası. Erkek şiddetinin cezasız bırakıldığı ve adaletin fail lehine işlediği düzene karşı ses çıkarıyoruz. Bu dava bir emsal değil, bir eşik olmalıdır.”
Son olarak, kamuoyuna açık çağrı yapıldı: “Kadınlar susmayacak, erkek şiddeti meşrulaşamayacak. Bahar için adalet istemek, tüm kadınlar için adalet istemektir. Bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yok.”
Ne olmuştu?
5 Mayıs sabahı, Şişli Kazım Orbay Caddesi’nde işe gitmek üzere evinden çıkan Bahar Aksu, eski eşi Rüstem Elibol tarafından zorla arabaya bindirilmeye çalışıldı. Direnince, Elibol silahıyla Aksu’yu vurarak olay yerinde öldürdü. O anlar güvenlik kameralarına yansıdı. Olayın ardından Elibol ve beraberindeki üç kişi kaçtı ancak aynı gün yakalanarak tutuklandı.
Dava hangi aşamada?
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianame ağır ceza mahkemesine sunuldu. Elibol hakkında "boşandığı eşe karşı tasarlayarak kasten öldürme", diğer sanıklar içinse "kadına karşı tasarlayarak kasten öldürme" suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis isteniyor. Tüm sanıklar ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak suçundan da yargılanacak.

Erkek Şiddeti Çetelesi
(EMK)