Erdoğan'ın sorusunun yanıtı basit aslında. Bağımsız adayların, özellikle de ortak sol bağımsız adayların Meclis'te çok şeyi değiştirecekleri kesin.
Cumhuriyet Halk Partisi'yle (CHP) Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (CHP) bağımsız adayları elbirliğiyle birleşik oy pusulasına sıkıştırıp görünmez kılmaya çalışması boşuna değildi. Bir de Erdoğan'ın sözlerinin üstünü örtmeye çalıştığı antidemokratik yapı var. İkisine de kısaca göz atalım.
İsraf değil, ezilenin sözünün işitilir olması
Erdoğan "Bağımsız olarak parlamentoya girecek milletvekili sana ne yapacak, ne getirecek? Yapabileceği bir şey var mı? Oy israf edilmemeli, yerini bulmalı. Nasıl ki paranızı durup dururken sokağa atmıyorsunuz, sakın oylarınızı da durup dururken sokağa atmayın" diyor.
Özellikle CHP'ye oy vermeyi alışkanlık edinmiş seçmenlerin, gönlü bu kez CHP'ye oy vermekten yana olmasa bile çokça dile getirdiği bir sav bu. Önce şu "Bağımsızlara oy vermek ne işe yarayacak?" sorusunu yanıtlayalım.
Prof. Dr. Baskın Oran İstanbul 2. bölgede bağımsız aday olduğunu açıkladıktan hemen sonra, ona bağımsız adayların Meclis'te yasamayı etkileme gücünün düşük olduğunu söylemiş, Meclis'te olmanın ne işe yarayacağını sormuştum. İki özlü yanıt vermişti Oran:
1. Ezber bozmak: Oran bir numaralı amacın "ezber bozmak" olduğunu söylüyordu. Doğru. Çünkü kendini diğerlerinden ne denli farklılaştırmaya çalışırsa çalışsın, ana akım partilerin ortak özellikleri, sermaye birikimine, neo-liberal politikalara, askeri vesayet rejimine eklemlenmeleri, ses çıkarmamaları.
Kürt sorunundan çevreye, sendikal yasalardan vicdani retçilere, gerçek bir laiklik tartışmasına, iklim değişikliğinden, eşcinsel haklarına, 12 Eylül anayasasının değiştirilmesine; sol bağımsız adaylar üzerinde susmakta uzlaşılan insan hakları sorunlarını yeniden görünür kılıp, ezberi bozabilirler. Kanıksama, öğrenilmiş çaresizlik döngüsünü kırabilirler.
2. Benzer düşünenler bir arada hareket edebilir: Oran'ın dikkat çektiği ikinci nokta da 12 Eylül ürünü Siyasi Partiler Yasası'nın getirdiği "lider sultası" altındaki farklı partilerin milletvekillerinin diyalog olanağı.
Bağımsız adayların en büyük avantajı, bu "lider sultası"ndan bağımsız olmaları. Oran "Farklı partilerden, aynı kafadaki adayların seçimi kazanması halinde, Meclis'te partiler arası diyalog başlayabilir. Partiler arası yakınlaşmayı artırmak çok önemli" diyordu.
DTP'nin aldığı oylar asıl şimdi boşa gitmeyecek
Demokratik Toplum Partisi (DTP), seçime bağımsız adaylarla girme yöntemini tam da Erdoğan'ın söylediği nedenlerle hayata geçirdi. 2002'de yüzde 10 ülke barajı nedeniyle DTP'nin aldığı oylar yok sayılınca bu en çok AKP'ye yaramıştı.
DTP desteklediği yaklaşık 30 bağımsız adayın Meclis'e girmesini hedefliyor. Ortak bağımsız adaylardan Meclis'e girenlerin sayısının 5'in üstünde olması bekleniyor. Sonuçta 35'in üzerinde bağımsız adayın milletvekili olma olasılığı var.
DTP hedeflediğini gerçekleştirirse, Meclis'te grup kurma olanağını bulabilir. Bu da Erdoğan'ın söylediğinin tersine yasama sürecini doğrudan etkileyecek, hatta Meclis kompozisyonuna göre koalisyon ortağı bile olabilecek bir baskı grubu demek. Erdoğan'ın Bulgaristan'daki Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) gibi olurlarsa DTP'yle koalisyonun konuşulabileceğini söylemesi boşuna değildi.
Konuşulmayanı konuşmak ve demokrasiye engeller
Geçen hafta sonu İstanbul'da düzenlenen "Demokratik Bir Türkiye İçin..." toplantısında akademisyenler ve insan hakları savunucuları, Türkiye'de demokrasinin önündeki engelleri tartıştılar.
Ali Bayramoğlu, ordunun mali, idari, hukuki özerkliğiyle pekişen askeri vesayeti, Baskın Oran cumhuriyet projesinin üzerine kurulu olduğu zorunlu vatandaşlık ve milliyetçiliği, Fuat Keyman 12 Eylül Anayasası, Seçim Yasası ve Siyasi Partiler Yasası'yla örülen parlamenter sistemin antidemokratik niteliklerini anlattı.
Tarık Ziya Ekinci engelleri şöyle özetliyordu: Çoğulluğu inkar eden 12 Eylül Anayasası, militarizmin gücü, siyasetin kapitalizm öncesi şeyhlik, ağalık gibi kurumlarla ilişkileri, devlet milliyetçiliği.
Anaakım partiler, bunların hiçbirini sorun da etmeyecek, konu da. Çünkü mevcut koşullar, antidemokratik çerçevede sermaye birikimiyle kurdukları simbiyoz ilişkiyi ve onun getirdiği iktidarı sürdürmeye eğilimli kılıyor onları.
Bizim bireyin ve emeğin özgürleşmesini savunacak adaylara ihtiyacımız var. Ekinci'nin deyişiyle insan haklarını, özgürlükleri, hukukun üstünlüğünü, çok kültürlülüğü, sosyal devleti, eşit yurttaşlığı, yalnız bir veya birkaç kesim için değil, herkes için demokrasiyi savunacak adaylara.
Korku biraz da bundan. Ezilenlerin, ezildiği görünmez kılınanların sesinin duyulur, görünür olmasından. (TK/EÜ)