bianet'in görüştüğü Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) sözcüsü Avukat Arif Ali Cangı, Greenpeace Akdeniz'den Hilal Atıcı ve Türkiye Yeşilleri'nden Ümit Şahin bunun kökeninde kârı yaşam hakkından öncelikli gören politikalar olduğuna dikkat çekiyor.
Bağımsızlar çevre kirlenmesinin siyasi nedenlerini dile getirebilir
Cangı solun ortak bağımsız adaylarının çevre örgütlerinin sesine kulak vermesi, birlikte çalışması, her aşamada çevreye etkileri görünür kılmaları gerektiğini söylüyor. "Çevre kirlenmesinin asıl nedenlerini, siyasi nedenleri dile getirmeliler. Böylece çevre hakkı savunuculuğunun politik güce dönüşmesi mümkün olabilir."
Atıcı da çevre örgütlerini dikkate alacak bağımsızların çevre sorunlarını görünür kılabilir olmasını önemsiyor: "Orada çevre için bir sesin yükselmesi bile önemli."
Şahin'e göre bağımsız sol adaylar milliyetçilik, ırkçılık, savaş, neoliberalizm, sosyal politikalar gibi konulardaki duyarlılıklarını küresel ısınma, nükleer enerji, ekoloji, dünyanın yok olan geleceği konularında da göstermeli.
Atıcı: Milletvekillerinin çevreyle ilgili yeterli bilgisi yok
Atıcı parti programlarında çevreye dair "hamasetten öte" bir şey bulunmadığını, sorunların saptanmasına, çözüm önerilerine ve eylem planlarına dair bilgi bulunmadığını kaydederken, Şahin asıl niyetin yaşanacak bir dünya bırakmamak pahasına doğayı, gezegeni elden geldiğince sömürmek olduğunu saptıyor.
Atıcı milletvekillerinin 50 yıl öncesinin "eski tip kalkınmacı" yaklaşımıyla, "Türkiye'ye ne kadar yatırım yapılacağına" öncelik verdiklerini söylüyor.
"Halk küresel ısınmayla yakından ilgileniyor. Milletvekillerinin bilinç düzeyi bunun çok gerisinde. Çevrenin yaşanabilirliğiyle ilgili sorunları bilmek zorundalar. Çevre sorunları 'ulusal' değildir; sınır tanımaz."
Cangı: Sol canlılara öncelik veren politikaları benimsemeli
Akla, çıkış yolunun sol, sosyalist politikalarda olabileceği geliyor. Cangı şöyle diyor: "Solun insan merkezcil değil, tüm canlıları önceleyen politikaları olmalı. Doğanın insanların hizmetinde harcanan bir kaynak olarak görülmesinden vazgeçilmeli."
Bergama, Karadeniz sahil yolu, nükleer santral
Yaşam alanlarının korunmamasında bütün iktidarların ortaklaşmasına ilişkin Cangı, Bergama altın madeni örneğini veriyor: "Bergama'da altın madeni süreci 80'lerin sonunda başladı. Köylü hareketi 1992'de. Bu sürede Türkiye'de çok iktidar değişti. Sorun hâlâ sürüyor."
Çevre savunucularının yaşam alanlarını yok ettiği için karşı çıktığı Karadeniz Sahil Yolu projesinin başlangıcı 1987. Tamamlayan AKP hükümeti.
Akdeniz sahillerine nükleer santral Özal döneminde konuşuluyordu. Her hükümette yeniden gündeme getirildi. Yasayı Meclis'ten geçiren AKP oldu. (TK)