Dalkıran, işkence fotoğraflarının yayınlanmasının ardından da işkencecilerin gerekli yaptırımlara çarptırılmadıklarına dikkat çekti.
Uluslararası Af Örgütü'nün (UAÖ) insan hakları ihlallerini araştıran heyeti ile 2003 Temmuz'unda Bağdat'a giden ve bir ay süreyle Bağdat'ta kalan Dalkıran, Türk Demokrasi Vakfı'nın "Irak'ta İnsan Hakları" konulu konferansına katıldı. UAÖ Türkiye Şubesi eski Başkanı Dalkıran, Irak'ta karşılaştıkları hak ihlallerini ve tanıklıklarını anlattı.
"Irak'ta insanlar üç yönlü tehdit altında: Koalisyon güçleri, direniş güçleri ve sokak çeteleri. Herkes birbirinden korkuyor ve saldırının nereden geleceğini bilemiyorlar" diyen Dalkıran, Irak'ta iki ayrı adalet sisteminin işlediğine dikkat çekti.
"Kadınlar hem işgal hem de töre mağduru"
İşgalin başlangıcından bu yana, Irak'ta 10 bin sivilin öldürüldüğünü, resmi açıklamalarda bu rakamın 5 bin olarak duyurulduğunu hatırlatan Dalkıran, savaşın etkilerini en çok kadınların yaşadığını anlattı.
Dalkıran, kaçırılma, gasp ve tecavüz olaylarının yaygınlığı nedeniyle kadınların evlerinden çıkmaya korktuklarını; aile içi şiddet ve namus cinayetlerinin de çok yaygın olduğunu vurguladı.
"Tanıştığım bir kadın, 28 gündür hiç evinden çıkmamıştı. Dokuz yaşındaki bir kız çocuğuyla tanıştım, sokağa çıktığı için tecavüze uğramıştı. Kaçırılan bir kadın evine dönmeyi başarsa bile, ailesi tarafından öldürülebiliyor" dedi Dalkıran.
İkinci nesil kayıpları, işgal güçleri oluşturdu
Irak'ta hem geçici hükümetin, hem de koalisyon güçlerinin uluslar arası insancıl hukuka aykırı hareket ettiğini anlatan Dalkıran, bunların en önemlilerini "aşırı güç kullanımı, adalet sisteminin işlememesi ve hak ihlallerinin soruşturulmaması" olarak özetledi.
"İnsan haklarına ilişkin çalışma yürüten sivil toplum örgütleri sıkı denetim altındalar. Yasal gösterilere bile izin verilmiyor. Protesto gösterileri, şiddet içermese de öldürmelerle bastırılıyor. Tutukluların pek çoğu, neden tutuklandıklarını bile bilmiyor. Tutuklanma nedenini araştırmak isteyenler, sesini yükseltenler öldürülüyor..."
Dalkıran, insan haklarına ilişkin çalışma yürüten sivil toplum örgütlerinin sıkı denetim altında tutulduklarını anlattı; sayıları giderek artan "kayıplara" dikkat çekti:
"Irak'ta yüzbinlerce kayıp var. Saddam sonrası ikinci nesil kayıpları, işgal güçleri oluşturdu. İnsanlar hiçbir hukuki gerekçe gösterilmeden gözaltına alınıyor, hakkında bilgi alınamayan tutuklular, bir daha bulunamıyor. Kayıpların akıbeti hakkında, kayıp yakınlarına bilgi verilmiyor..."
"İşgal güçleri, İsrail'in yöntemini benimsedi"
UAÖ'nün, işkence fotoğrafları ortaya çıkmadan aylarca önce Irak'taki hak ihlallerine ve işkence iddialarına ilişkin raporlar açıkladığını hatırlatan Dalkıran, ABD hükümetinin bu iddiaları dikkate almadığını anlattı.
Dalkıran, Irak'ta işkencenin sadece Ebu Gharib Cezaevi'yle sınırlı olmadığını vurguladı; gece yapılan ev baskınlarını, mahalle kuşatmalarını, aramaları ve işgal kuvvetlerinin Iraklıların evlerini nasıl yıktıklarını anlattı:
"İşkence sadece sistemli değil; aynı zamanda askerlerin keyfine göre de uygulanıyor. Gece yapılan ev baskınlarını, mahalle kuşatılıp ev sakinleri dövülerek yapılan aramaları, arama yapanları evleri nasıl yağmaladığını, aramalardan birinde 11 yaşında bir çocuğun öldürüldüğünü dinledik.
Yakın zamanda koalisyon güçleri İsrail'in yöntemini benimsedi. Ev yıkma. Beş dakika süre verip evleri ya da bütün bir köyü yıkıyorlar..."
"Gözaltına alanın hükmü geçiyor"
Dalkıran, gözaltı ve tutuklama koşullarını anlatırken, Irak'ta iki ayrı hukuk sisteminin yürürlükte olduğuna dikkat çekti:
"Sizi Iraklı polisler yakaladıysa başka, ABD'li askerler yakaladıysa başka bir sistem işliyor.
Irak polisi tarafından gözaltına alındıysanız, 24 saatte bir avukatla görüşebiliyor, mahkemeye çıkabiliyorsunuz. Mahkeme sizi serbest de bıraksa, dava dosyasının İngilizce'ye çevrilip işgal güçlerinin bölgedeki komutanı tarafından onaylanması gerekiyor. Bu da çoğu zaman, tutuklunun serbest bırakılmaması anlamına geliyor.
İşgal kuvvetleri tarafından gözaltına alındıysanız, durumunuz daha da zor. İşgal kuvvetlerinin, kişileri, 72 gün boyunca gözaltında tutma hakkı var."
"Gözaltında ve cezaevinde koşullar"
Gözaltı merkezlerindeki ve cezaevlerindeki koşulların çok ağır olduğunu belirten Dalkıran, bu merkezlerde ve cezaevlerinde en çok başvurulan işkence yöntemlerini, "uykusuz/susuz bırakma, başa torba geçirilmesi, dayak, omurilik soğanına ani vuruşlarla tutukluyu sakat bırakma ve yüksek sesli müzik dinletmek" olarak sıralıyor.
Cezaevlerinde tutukluların tuvaletlerini açık alana kazılan bir çukura, birbirlerini görecek şekilde yapmaya zorlandıklarını, bunun Arap kültüründe onur kırıcı bir durum olduğunu anlatıyor ve ekliyor:
"Tutukluların yerleri sürekli değişiyor. Resmi kayıtları yapılmadığından yerleri bilinmiyor. Avukatlarıyla görüştürülmüyor, yakınlarına nerede olduklarını bildiremiyorlar. Cezaevlerinde, koalisyon güçlerinin açtığı ateşle yaşamını yitiren pek çok kişi var.
Ebu Gharib'teki tutuklulara sarı poşet içinde, bin 100 kalori değerinde yemek veriliyor. Ancak ne olduğunu bilmediklerinden, tutuklular bu yemeği yiyemiyorlar. Fotoğrafların ortaya çıkmasından sonra, yeni yeni sulu yemekler verilmeye başlandı."
"Hastaneler bombalandı, rafineriler ayakta"
İşgal güçlerinin sadece petrol bakanlığı ile petrol rafinerisini bombalamadığını hatırlatan Dalkıran, "Iraklılar bunu görüyor ve ABD'nin ülkelerini işgal etmek için geldiğini düşünüyor" diyor.
"Irak'ın yağmalanmasına işgal güçlerinin sessiz kaldığını, bazı resmi yerlerin kapısının açılarak yağmacılara yardım edildiğini, Bağdat ve Basra'da halktan dinledik. İşgal altındaki halkın günlük yaşamını sürdürmesi için gerekli önlemlerin alınmadığını, Cenevre Andlaşmalarının ihlal edildiğini gördük. Iraklılar, 'ABD, petrolümüzü ve toprağımızı işgal etti; ama bize insan gibi davranmaları gerekir,' diyorlar."
Misket bombaları ve uranyum
İşgal kuvvetlerinin misket bombası, seyreltilmiş uranyum ve kimyasal silah kullandığı yönündeki iddialara değinen Dalkıran, hastanelerin çoğunluğu bombalanıp yağmalandığı için diyalize bağlı hastaların tedavi edilemediğini, ilaç olmadığı için ölümü beklediklerini anlattı. (BB/YS)