1940'lı yıllarda "Babi Yar"... 1990'lı yıllarda "Srebrenitsa". Her iki yer de Avrupa'nın ortasında. Ortak paydaları, dünya üzerinde yaşanan soykırım suçuna tanıklık etmeleri. İkinci Dünya Savaşının üzerinden elli yıl geçmeden yaşanan katliamlar ve soykırım...
Soykırım deyince ilk akla gelen isimlerden birisi de, kapatılmasının üzerinden 62 yıl geçmiş olan Auschwitz ve Birkenau toplama kampları... Auschwitz Toplama Kampı'nda 4 milyonu Yahudi olmak üzere 6 milyon insanın öldürüldüğü tahmin edilmektedir. Soykırım, 1939 yılının eylülünde Almanların Polonya'yı işgaliyle birlikte başlamıştı. 22 Haziran 1941'de Hitler'in Rusya'yı işgaliyle kamplardaki esir sayısı birden bire artmış, kamplardaki Sovyet subayları öldürülmüştü. Bunun dışında kalan birkaç bin Rus askeri ve subayı da barakalarda tecrit edildiler ve açlıktan öldüler.
Birleşmiş Milletler'in 24 Ocak 2005 tarihli özel oturumunda, "Holokost" kurbanları anılmış ve ana konuşmayı, Holokost'tan kurtulan, Nobel Barış Ödülü sahibi Elie Wiesel yapmıştı.
Kendisini şöyle tanıtmıştı:
"Önünüzde duran adam çok ayrıcalıklı... Avrupa Hıristiyan uygarlığı ve hükümranlığının göbeğinde, tüm hükümet üyelerinin katkılarıyla mümkün kılınan vahşi bir dikta rejiminin yarattığı, tarihte eşi görülmemiş zulmü yaşamış, yaşadıklarına tanıklık etmiş bir eğitimci, bir yazar var karşınızda. (...) Siyasi fanatizmin zaferini ve değişik ırklara nefreti öğreten ideolojinin yarattığı dehşeti, genç bir yetişkinken yaşadı. Sayısız insanın aşağılanmasına, tecrit edilmesine, işkence edilmesine ve katline tanıklık etti. Kurbanlar çoğunlukla Yahudi'ydi ama başkaları da vardı. Bu cinayetleri gerçekleştirenler alışılagelen katil, cani, eşkıya değil, tersine Alman devletin üst makamlarına, akademik, endüstriyel veya tıpta en üst seviyelere ulaşmış kimselerdi. (...)"Tanık E. Wiesel neden söz ediyordu?
"Yahudi tanık sizi uyarmak için milletinin ıstırabından söz ediyor, ve bunların tekrarlanmaması için alarmı çalıyor. Yoksa, ölüler için çok geç kalındığını biliyor; Tanrı tarafından terk edilen, insanlık tarafından ihanete uğrayan onlar için, zafer çok geç geldi. Fakat sizin ve benim çocuklarımız için daha geç kalınmadı. Onlar için tanıklık ediyoruz. Onların geleceği için Antisemitizm'i, ırkçılığı, din ve kültür düşmanlığını yeriyoruz. Bugün ölüm vaazları verenlerin, intihar saldırılarını gerçekleştirenlerin insanlığa karşı işledikleri suçlardan dolayı mahkum edilmeleri gerekiyor. Istırap insana ayrıcalık vermiyor. Ancak onu nasıl kullandığımız önemli. Geçmiş bugün oldu, ancak geleceğimiz hala elimizde."Ya bizim tanıklıklarımız... İşte gözlerimizin önünde olup biten bir katliam. Bosna savaşının yaraları daha sarılmadı. Uluslararası Adalet Divanı; Bosna-Hersek tarafından Sırbistan ve Karadağ'a karşı açılan davada karar verdi. Divan'a göre "Srebrenitsa katliamı" bir soykırım suçu. Fakat, Sırbistan sorumlu değil. Sadece; soykırım suçunu önleme yükümlülüğünü yerine getirmemekten dolayı sorumlu. Bu karar çok tartışıldı ve tartışılacak. Türkiye'de daha çok konuşulmalı ve daha çok tartışılmalı.
Hepimizin gözü önünde gerçekleşen soykırımdı. Bu suçtan Sırbistan'ın sorumlu tutulması gerektiğini düşünüyorum. Herkes barış için çabalıyordu. Savaş bitsin istiyordu. Bosnalılar öldürülüyor ve kimse Sırpları durduramıyordu. Durmadılar. Kim ne dersin desin, ortada bir soykırım suçu var. Bir ceza mahkemesi olmayan Uluslararası Adalet Divanı, kendisine sunulan kanıtlarla bağlı olan ve bir çeşit "değerlendirme yapan" veya olay hakkında "tespit" kararı veren mahkeme statüsünde ama; görünen gerçekleri karara çevirememesi ayrı bir düş kırıklığı... Ama yine de hiç olmazsa uluslar arası hukuk yoluyla; "Srebrenitsa Katliamının" bir 'soykırım' olduğunun tespit edilmesi çok önemli.
Acaba Babi Yar neresidir? Nazilerin işgali öncesinde Kiev'de 160 bin Yahudi yaşamaktaydı. Babi Yar; Naziler tarafından Ukrayna Kiev'de 60.000 Yahudi'nin iki gün içerisinde katledilmesiyle tarihe "Babi Yar" Katliamı olarak geçmiş bir yerdir. Nazi Mobilize Ölüm Birlikleri 48 saat içinde 29 Eylül 1941 günü 33.771 kişiyi ve ertesi gün de gerçekleştirdikleri katliamla yaklaşık 60 bin kişiyi öldürdüler. Babi Yar'da Yahudiler, Çingeneler, Sovyet savaş suçluları, komünistler dahil olmak üzere 100 binden fazla insan öldürüldü. 66 yıl önce... Soykırımın adreslerinden biri olan Babi Yar'da öldürülen Sovyet vatandaşları için resmi bir anıt 1976 yılında dikildi. Katledilen Yahudiler için dikilen anıt, 1991'de Babi Yar parkına yerleştirildi. Rus şair Yevgeni Yevtuşenko'nun "Babi Yar" isimli şiiri ve Dimitri Shostakovich'in bir senfonisi bu katliama ithaf edildi.
Bütün bunları anımsamamın nedeni K Dergi... 6 Nisan 2007 tarihli 27 inci sayısında Perihan Özcan; etkileyici bir dille "Serserilerin Şairi"ni yazmış. Serserilerin şairi; Yevgeni Yevtuşenko... Yaşayan Rus şairleri arasında en çok tanınanı.18 Temmuz 1933'de Sibirya'da Baykal Gölü yakınlarında doğdu. Dünya katliamları yaşarken o daha çocuk... 1951-54 yılları arasında Gorki Edebiyat Enstitüsü'nde okudu. İlk kitabı "Zima Junction" 1956 yılında yayımlandı. Dünya onu 1961 yılında yayımlanan "Babi Yar"la tanıdı. Yaban Yemişleri ve Pearl Harbour onun eserleridir. Stalin'e, Hitler'e ve savaşa karşıdır. Yahudi düşmanlığını ve ırkçılığı şiddetle eleştirir. Nazım Hikmet'in yakın arkadaşıdır.
1986 yılında Türkiye'ye gelen şair geçmiş hakkında çok konuştuğu için eleştirilirmiş. Yanıtı, yazıda yazılı:
" Öyle de olsa, bizim için geçmiş hakkında konuşmak, gelecek hakkında konuşmak demektir. Çok yanlışımız oldu. Fakat sosyalizmin ülkülerini uygulamaya çalışanlar da ilk biz olduk. Belki de biz o hataları, bizim yolumuzdan gelecek ülkeler, aynılarını tekrarlamasınlar diye işledik."İnsanlık tarihi ne kadar eski. Yaşadığımız geçmiş ne kadar uzak..Aslında bu güne ne kadar da yakın duruyor geçmiş yaşadıklarımız... İnsanlık tarihi bir o kadar kısa ve bir o kadar da yüzyıllar istiyor yazılmak için. Ya bizim tanıklıklarımız? Ya bizim yaşadıklarımız? Hangi dersler? Hangi acılar için ders çıkardık geçmiş yaşadıklarımızdan? Geçmiş hakkında konuşmak, gelecek hakkında konuşmak demek midir? Tanıklıklarımızı tartışmadan gelecek kurulabilir mi? Geleceğimizi kurmak için tanıklıklarımızı yeniden mi yaşamalıyız? Aynı acılar, aynı gözyaşları ve aynı katliamlar üzerine kurulu bir dünya mı düşlemiştik? Bizler, geçmişi çok konuşmayı bırakın, konuşmuyoruz bile... Konuşursak ve geçmişimizle korkmadan yüzleşirsek, güçlünün gücünden korkmamayı becerebiliriz.
Serserilerin şairi, Yevgeni Yevtuşenko'nun çağına tanıklığı ve dediği gibi. Yazıda, yazılı: "Önemli olan güçlü olmak değil, güçlünün gücünden korkmamayı bilmektir." (Fİ/TK)