Esin Güneş, geçtiğimiz sene Ağustos ayında Siirt'te şüpheli bir şekilde öldü. Kocası ve arkadaşı B.Ü.'nün tutuksuz yargılanacağı davanın ilk celsesi 30 Kasım'da Siirt Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek.
Yargılamanın olaydan bir buçuk yıl sonra başlamasına isyan eden baba Yüksel Işık, yazdığı mektup aracılığıyla kamuoyuna "ortada bu kadar delil varken, hukukun üzerinde farklı bir gölge mi var?" diye soruyor.
Ailenin vekil avukatı Abdulhakim Gider de "bize göre deliller sanıkların ceza almaları için yeterli ama mahkemenin tutuklama vermemesi ciddi şüpheler uyandırıyor" diyor.
Baba Işık anlatıyor
24 Ağustos 2010'da saat 15.30'da Esin Güneş ablasına mesaj atarak kocası G.G.'nin dışarı çıkmasına izin vermediğini; annesinin G.G.'yi arayıp konuşması gerektiğini söylüyor. Telefonla kocayı ikna edemeyen anne hemen eve gidiyor ancak komşulardan kızı ve kocasının evden çıktığını öğreniyor.
Saat 16.10'da kadın ve kocası, Kale mevkiinde yapılan bir çeşmeyi görüntüleyen kaymakamlığa bağlı bir fotoğrafçının çektiği kareye takılıyor. Ardından kadın, kocası ve taksici B.Ü., demir parmaklıklarla korunan bölgenin 150 metre uzağına gidiyor. Saat 16.30'da taksici 112'yi arayarak ambulans çağırıyor.
Koca ve taksici, bölgeye piknik yapmaya gittiklerini iddia ederken, Işık ailesi kızlarının Ramazan'da oruç tuttuğunu anlatıyor.
Avukat: Şüphelilerin ifadesi bile alınmamış
Gider, delillerin yokedildiğini, savcının olayı bir kaza gibi ele aldığını ve şüphelilerin ifadesinin alınmadığını söylüyor.
"Kadının düştüğü iddia edilen yer geniş basamaklardan oluşuyor. Buradan yanlışlıkla düşmesi ihtimali çok düşük. Kadının cep telefonunun arabanın torpidosundan çıkması ve tırnaklarında üçüncü bir kişiye ait DNA saptanmasına rağmen delillerin araştırılmaması şüphe oluşturuyor.
Avukat, Esin Güneş'in ölümünden sonra kocanın şoka girdiğini söyleyerek jandarmayı bile aramadığını belirtiyor.
"DNA tespitine rağmen Mayıs ayında alınan takipsizlik kararı ben vekil olduğum halde bana bildirilmedi. Bir itiraz dilekçesi yazdım. Sonunda Ağustos'ta dosyadan takipsizliği kaldırıp, yargılanma için delillerin yeterli olduğunu söylediler."
Yüksel Işık soruyor
Olayla ilgili savcılığın yeterli incelemeyi yapmadığını ve olayın üzerinin kapatılmaya çalıştığını söyleyen baba Işık soruyor:
* Normalde baş örtülü olan Esin o gün neden başörtülü değildi?
* İki kademeli uçurumun önce üç metrelik kısmına düşen Esin'in bu bölgede 40 cm çapında kan izi varken buradan tekrar ayağa kalkıp 150 metrelik uçuruma düştüğü söyleniyor. Yoksa oraya inip ordan bir daha mı atladı?
* Savcı olay günü neden evde inceleme yapmadı?
* DNA karşılaştırılması için neden kamera kayıtları incelenip oraya başka aracın gidip gitmediği belirlenmiyor?
* Savcının şahısların sadece kimlik bilgilerini içeren küçük ifadelerle bu olayı çözmeye çalışması doğal mı?
"Son çare olarak olayın farklı kişiler tarafından incelenmesini ve gerçeklerin ortaya çıkarılmasını talep ediyorum. Devletimden çok şey istemiyorum". (ÇT)