Kısa zamanda kitleselleştiler. 1978 Futbol Dünya Kupası'nın Arjantin'de yapılmasını engellemeye dönük kampanya onlara seslerini duyurma imkânı sağladı.
Videla cuntası, 1981 yılı mart ayında istifaya zorlandı. Askeri diktatörlüğün yönetimi Viola liderliğindeki yeni cuntadaydı artık. Plaza de Mayo annelerinin sonradan gelenekselleşecek direniş yürüyüşlerinden ilki 1981 yılının aralık ayında düzenlendi. Birkaç gün sonrasında Viola cuntası da istifa etti. Lacoste liderliğindeki üçüncü ve başını Galtieri'nin çektiği dördüncü cuntaların sonu da farklı olmayacaktı.
1982 yılı haziran ayında, yöneticilerinden hayatta kalmayı başaranları sürgünde yaşayan Genel Emek Sendikası'nın (CGT) çağrısıyla yüz bine yakın muhalif dünyanın en geniş caddesi olan 9 de Julio'ya aktı. "Biz halk değilsek halk nerede?" pankartlarının taşındığı eyleme gazeteler geniş yer verdi. Yüzlerce kişinin yaralandığı, bin kadarının gözaltına alındığı yürüyüş diktatörlüğün sonunun yakın olduğunu gösteriyordu. Diktatörlük 1983'de çöktü, yargılamalar 9 Aralık 1985'te tamamlandı. Viola on yedi, Lambruchini sekiz, Agosti dört yıl; Videla ve Massera ise ömür boyu hapis cezasına çarptırıldılar.
"Marcha de la Resistencia" yirmi beş yaşında
Plaza de Mayo Anneleri diktatörlük sonrası dönemde önemli bir ayrışma yaşadı. 1986'da Hebe de Bonafini öncülüğündeki çoğunluk "çocuklarımızın hayallerini gerçekleştirmek" amacını benimsedi. Devrimci çevreler ve gençlik hareketiyle yakın ilişki içinde oldu. Kuruluş amacından saptığı gerekçesiyle Plaza de Mayo Anneleri Derneği'nden istifa eden Nora Cortiñas ve birkaç arkadaşı ise "Linea Fundador" (Kuruluş Çizgisi) topluluğunu oluşturdu. Her ikisi de varlığını bugüne değin korudu. 1981'de beraber başladıkları, günümüzde ayrı sürdürdükleri "Direniş Yürüyüşü" ise bu sene yirmi beşinci defa yapıldı.
Yılda bir defa yapılan ve yirmi dört saat süren Direniş Yürüyüşü, daha doğrusu bunun Linea Fundador tarafından düzenlenen ilki, 7 Aralık akşamı başladı. Plaza de Mayo meydanında toplananlar ertesi günün akşamına kadar dönüp durdular piramidin etrafında. Konuşmalar yapıldı, müzik ve tiyatro toplulukları sahne aldı.
Villaflor'un külleri
Yirmi beşinci yıldönümleri önem taşır. Ama bu seneki yürüyüşün ayrı bir önemi de vardı.
Plaza de Mayo Anneleri hareketini başlatanlardan Azucena Villaflor, Peronist Silahlı Kuvvetler (FAP) üyesi oğlunu arıyordu. 10 Aralık 1977'de bu defa kendisi kaçırılmış ve dönemin en büyük toplama kampı olan Askeri Yüksek Mekanik Okulu'na (ESMA) sevk edildikten sonra kendisinden haber alınamamıştı.
Arjantinli antropologların kemiklerine beş ay önce ulaştığı Villaflor'un külleri yürüyüşün sonunda meydana serpildi.
Gazeteler 'Meydanın Annesi' yazdılar. Villaflor'un, kızı Cecilia'nın sözleriyle 'yeniden doğduğu' meydana ilk toplu ziyareti yapanlar ise 9-10 Aralık günleri, darbeciler hakkındaki mahkeme kararının yirminci yaşını kutlamak üzere toplanan öğrencilerdi.
"Özelleştirenler yargılanmalı"
Bu seneki konuşmaların ayrıcalıklı hedefi ülkeyi 1999'a değin on yıl süreyle yöneten eski cumhurbaşkanı Carlos Menem'di.
Carlos Menem'in Plaza de Mayo Anneleri yürüyüşünün gündemine girmesinin özel bir sebebi var. Geçen yıllarda hakkındaki yolsuzluk iddiaları ve Balkanlar'daki savaş sırasında Arjantin'in Hırvatistan'a yaptığı yasadışı silah satışı nedeniyle yargıya konu olan Menem'e dair bir adlî süreci de Anneler başlattı. Hem de Direniş Yürüyüşü'nün arifesinde.
Nora Cortiñas ve arkadaşlarının yanı sıra Arjantin sinemasının ustalarından eski milletvekili Fernando Solanas ile Demokrasiyi Savunan Askerler Merkezi (CEMIDA) kurucularından emekli albay Horacio Ballester ve Jaime Cesio'nun da aralarında bulunduğu bir grup Arjantinli, 6 Aralık günü yargıya başvurdular. İktidarda bulunduğu 1989-1999 yılları arasında pek çok özelleştirme uygulamasına imza atan Menem'in ülkenin ekonomik bağımsızlığını kaybetmesine sebep olduğu gerekçesiyle 'vatana ihanet' suçundan yargılaması gerektiğini belirten Anneler, eski cumhurbaşkanının ömür boyu hapsini talep ediyor.
Ancak esas önemlisi Menem'in askeri diktatörlük yıllarının ekonomi anlayışını devam ettirmiş olması.
Mercedes-Benz dosyası
Menem'in, mahkum edilmiş diktatörlüğün sendikalar üzerinde yarattığı tahribatı gidermek bir yana, ekonomi paketini tam da bu sayede uygulamış olması, insan haklarını savunanlar tarafından kabul edilemez bulunuyor. Açlık ve yoksulluğun suç olduğunu belirten Plaza de Mayo Anneleri Derneği ise, Menem'in insanlığa karşı suç işlediği görüşünde.
Ancak Plaza de Mayo annelerinin ekonomi ve özel şirketlere dair söyledikleri bunlardan ibaret değil. Diktatörlüğü destekleyen ve sendikacıların ölümünden sorumlu tutulan özel şirketlere dair araştırmalar, Plaza de Mayo annelerinin mücadelesiyle doğrudan ilgili. Cumhurbaşkanı Nestor Kirchner'in geçen 12 Mayıs günü diktatörlük yıllarında Mercedes-Benz fabrikasında çalışmış işçileri kabul ederek özel bir görüşme yapmış olması, yeterli değilse de, olumlu bir adım olarak değerlendiriliyor. (GÇ/TK)