Haberin İngilizcesi için tıklayın
Diyarbakır merkezli soruşturma kapsamında 16 Haziran 2022'de "örgüt üyesi olmak" iddiasıyla tutuklanan 15 gazeteci, 12 Temmuz'da Diyarbakır 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ilk duruşmada tahliye edildi.
400 günlük tutukluluk sonrası tahliye edilen 15 gazeteciden biri olan 39 yaşındaki Mezopotamya Ajansı (MA) Editörü Aziz Oruç, tahliyesi sonrası ilk kez bianet'e konuştu.
Hakim: Tutukluların tutukluluk hallerinin son...
Tahliye kararını anımsatan Oruç, "Tahliye kararını açıklarken sanırım mahkeme başkanı kelime oyunu yaptı. Mahkeme başkanı, 'Tüm tutukluların tutukluluk hallerinin sonlandırılmasına' dedi. 15 gazetecinin birden tahliye olmasına çok sevindik. Sevincimiz haklı olduğumuzun göstergesiydi. 13 ay boyunca süren hukuksuzluğun sonlanması herkesi sevindirdi" dedi.
"Davalı değil, davacıydık"
"Bu son dönemde tam bir furya vardı, birçok gazeteci tutuklandı" sözleriyle Kürt basınına yönelik baskılara dikkat çeken Oruç, "Özgür basının bölgede gizli saklı kalması istenen hakikatleri açığa çıkarmada büyük bir mücadelesi var. İktidar bunu istemiyor. Seçim öncesi hak ihlallerinin ve halkların seslerinin duyulmasını istemediler. Gazeteciler tutuklanarak topluma bir mesaj verildi. Amaç gözdağı vermekti ancak özgür basın geleneği Apê Musa'nın (Musa Anter) geleneğini sürdürüyor. Davalı değil, davacıydık, tamamen keyfi bir tutukluluktu. Kamu yararına bir gazetecilik yaptığımız için tutuklandık" kaydetti.
"Toprağa kavuşmak istedim"
Hapishaneden çıkmanın bambaşka bir tadı olduğunu söyleyen Oruç, "Ancak vedalaşmak da çok zor. Koğuştan çıkıp koridor ve ana maltada yürürken, insanların birbirinden izole edildiği o duvarları izledim. Beton yığınlarından bir an önce kurtulup toprağa kavuşmak istedim. Hem çok mutluydum hem de tatsız bir burukluk vardı. Beraber hayal kurduğunuz arkadaşlarınız o duvarların arkasında kalıyor" diye konuştu.
"Kapalı cezaevinden açık cezaevine"
Ülkenin koşullarına atıf yapan Oruç, "Dışarı çıkmanın da bir özgürlük anlamına gelmediğini de biliyorsunuz. Bir bakıma kapalı cezaevinden açık cezaevine ayrıldığımızın farkındayız" ifadelerini kullandı.
TIKLAYIN - Gazeteci Aziz Oruç: İran Zorla Beni Türkiye Sınırına Attı
3 kez tutuklandı, 3 buçuk yıl tutuklu kaldı
Toplamda üç kez tutuklandığını hatırlatan Oruç, "Toplamda 3 buçuk yıl tutuklu kaldım. İlkin 8 Haziran 2011'de tutuklandım. 16 buçuk ay tutuklu kaldım ve 14 Eylül 2012'de tahliye edildim. İkinci kez Doğubeyazıt'ta 19 Aralık 2019'da tutuklandım. 11 aylık tutukluluktan sonra 9 Kasım 2020'de tahliye edildim. Son olarak 16 Haziran 2022'de tutuklandım ve 13 aylık tutukluluğun ardından 12 Temmuz'da tahliye oldum" dedi.
"Anayasal güvence altındaki haklar bile tanınmıyor"
Hapishane koşullarına değinen Oruç, "Baskı ortamının artığı bir dönemde cezaevinde koşulların rahat olduğunu söylemek gerçekçi olmaz. Kurs, kütüphane, sohbet ve spor gibi sosyal hakların tanınması anlamında anayasal güvence altında olan haklar bile tam anlamıyla yerine getirilmiyordu. Kaba işkence veya darp yoktu doğrusu, ama bir tecrit vardı. Sosyal aktiviteler olmadığı için zamanın tamamı dört duvar arasında ve sadece üç kişiyle geçiyordu. İnfaz Hakimliği'nce haklı görülmesine rağmen maalesef 'personel eksikliği' veya başkaca gerekçelerle taleplerimiz kabul edilmiyordu. Denetimli serbestlik hakkı düğer hükümlülere sağlansa da hasta mahpuslara uygulanmıyordu" dedi.
"En çok sokakları özledim..."
Gazeteci Oruç konuşmasının devamında şunları söyledi: "Hayal kurduğunuz çok şey olur. Ama benim bu son tutukluluğumda en çok iki çocuğumu ve eşimi özledim. Bunun dışında gazeteciliği çok özledim. Fotoğraf makinemi, kameramı, klavyenin sesini çok özlüyordum. Bir an önce bu mesleği yapabilmeyi, gerçekleri duyurabilmeyi, sokaklara dönebilmeyi özlüyordum."
"Yan yana olabilirsek baskıları bertaraf edebiliriz
"Hangi gazeteci tutuklanırsa tutuklansın, güçlü bir dayanışma göstermeliyiz" diyen Oruç, sözlerini şöyle sürdürdü: "'Terör' ibaresi geçince, batıdaki kuruluşlar ve medya iktidarın hışmına uğrama kaygısıyla destek vermede genellikle tereddüt ediyor ya da pasif kalıyor. Elbette kalemlerimiz ve düşüncelerimiz farklı olabilir ama gazeteciyiz. Farklılıklarımız zenginliklerimizdir. Birbirimizin sesi olabilmeliyiz, aksi takdirde tek tip bir basın yaratılacaktır. Yan yana olabilirsek baskıları bertaraf edebiliriz."
Dışarıdan içeriye, içeriden dışarıya bir dayanışma ağı
Ulusal ve uluslararası kuruluşların destek ve dayanışmasını işaret eden Oruç, "Dışarıdan içeriye, içeriden dışarıya dayanışma ağını örmemiz lazım. Bölgeden batıya, batıdan bölgeye bu dayanışma ağını örmemiz lazım. Bir dayanışma var ama büyütülmelidir. Gazeteciler dışarıda değil içeride olmalıdır" diye konuştu.
Çocuklarından biri 6, diğeri 5 yaşında olan Oruç, "Şimdi ilk işim çocuklarla zaman geçirmek olacak. Hesapladığınız zaman onlarla toplamda 2 yıl bile zaman geçiremedim. İlki doğduktan bir yıl sonra onu gördüm. Bu sürecin çocuklara da çok büyük travmaları oldu" dedi.
Gazeteciliğe daha güçlü ve kararlı bir şekilde devam etmek istediğini ifade eden Oruç, son olarak "Gazetecilik mesleği, tutuklama ve baskılarla bitirilemez" dedi.
(NT)