İki öğretim üyesi, Ankara 28. Asliye Ceza Mahkemesi'nde, Ceza Yasası'nın 216/1 ve 301/2 maddeleri uyarınca 1,5 ile 5 yıl hapis istemiyle yargılanacaklar.
Prof. Oran, bianet'e verdiği bilgide, bir buçuk saat süreyle savcıya " Türkiye'de Azınlıklar: Kavramlar, Lozan, İç Mevzuat, İçtihat, Uygulama " kitabına da atıf yaparak verdiği ifadenin dikkate alınmadığını söyledi.
14 Kasım'da iddianamesini yazan Ankara Cumhuriyet Savcısı Nadi Türkaslan, rapordaki "Sevr Paranoyası" kavramına atfen, "bu raporda, azınlıklar yönünden ileri sürülen taleplerle, yurdumuzu işgal altına sokan Sevr Antlaşması'nın azınlıklara ilişkin hükümleri büyük benzerlikler göstermektedir. Böyle bir benzerlik karşısında Sevr paranoyasına kapılmanın yadırganacak bir yönü yoktur" ifadelerini kullanıyor.
"Türklük" yerine "Türkiyelilik" kavramı önerildiği için raporu eleştiren Savcı Türkaslan, şu tespiti yapıyor :
"Şunu da belirtmek gerekir ki burada kullanılan 'Türk' kelimesi etnik-sosyolojik bir anlamda değildir. Hukuki anlamda, etnik kökeni ne olursa olsun bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını kapsamaktadır (..) Nitekim bugün İngiltere devleti vatandaşına İngiltereli değil, 'İngiliz', Almanya devleti vatandaşına Almanyalı değil 'Alman', Fransa devleti vatandaşına Fransalı değil, 'Fransız' denilmektedir. Bu ülkelerde tek bir ırk yaşamamaktadır. Örneğin, Fransa milletini yani Fransa'yı oluşturan etnik unsurlar Kelt, Flaman, Alzas, Katalan, Bask, Bröton, Normanlar ve başka ırklardan oluşmaktadır. Buradaki bir Fransız vatandaşının 'Je suis Français' (Ben Fransız'ım) derken Fransız olduğunu söylemesi, sorun yaratmazken, bir Türk vatandaşının 'Türkiyeli' olduğunu söylemesini istemenin nedeni nedir?"
Prof. Dr. Oran ise, 29 Ekim 2004'te bianet'te yayımlanan bir makalesinde şu tespite yer veriyor :
"İran, Fransa, Britanya, İspanya... Bunlarda, sırayla: İran, Frank, Breton, İspanyol diye bir alt-kimlik bulunmaz. Birincisinde Farslar, Azeriler, Kürtler, Beluciler vs. vardır. İkincisinde Korsikalılar, Bretonlar, Oksitanlar, vs. vardır. Üçüncüsünde İskoçlar, İngilizler, Galliler, İrlandalılar vardır. Dördüncüsünde Katalanlar, Basklar, Andaluzyalılar, Kastilyalılar vs. vardır. Yani, bütün bu ülkelerde alt-kimlikler ile üst-kimliğin adı tamamen farklıdır."
Savcı : "Raporla, devletin itirafı havası verildi"
11 sayfalık iddianamede savcının azınlıklara ilişkin değerlendirmesi şöyle :
"Lozan Antlaşması'na göre, Türkiye'deki azınlıklar Müslüman olmayan vatandaşlardır. Türkiye'de bunun dışında ne etnik, ne dini ne de dilsel yönden başka bir azınlık yoktur (...) Azınlık tanımı Yunanistan'daki Müslümanlara tanınacak haklar bakımından da karşılıklılık esasına dayanmaktadır (...) Lozan'la kabul edilen azınlık kavramı dışında yeni bir azınlık tanımı ve uygulaması yaratılması kaosa yol açacak, içinde birçok etnik grup bulunan devletin üniter yapısını ve milletin bölünmez bütünlüğünü tehlikeye düşürecek sonuca neden olacaktır."
Raporun oylanması ve kabul edilişini eleştiren Savcı, rapor içeriğini eleştirdikten sonra "zaten kurulun çalışmalarında ileri sürülen görüşler hiçbir zaman soruşturma konusu yapılmamıştır. Bunun suçun oluşmasına yol açan husus oylanan raporun, toplantı yeter sayısı olmadığı ve bu durum bir kısım üyelerce belirtildiği halde geçerli ve usulüne uygun kabul edilmiş bir karar gibi gösterilmesi ve kurulun Başbakanlıkla herhangi bir ilgisi olmadığı halde adeta devletin itirafı havası verilmek istenircesine 'Başbakanlık' raporu olarak kamuoyuna duyurulmasıdır" diyor.
Avukat Özkan, Barolar Birliği'ne mektup gönderdi
BİHDK'ya bağlı "Kültürel Haklar ve Azınlıklar Komisyonu" adına Prof. Oran tarafından hazırlanan ve Ekim 2004'te kamuoyuna duyurulan Azınlık Hakları Raporu ile ilgili basın toplantısı sabote edilmiş, Mahir Akkar ile Toplumsal Düşünce Derneği Genel Başkanı Fethi Bolayır, Oran ile Kaboğlu hakkında suç duyurusunda bulunmuştu.
Prof. Kaboğlu ve Prof. Oran, "halkı suç işlemeye tahrik" ve "Türklüğü, Cumhuriyeti tahkir-tezyif" iddiasıyla yargılanacaklar.
İzmir Barosu avukatlarından Noyan Özkan, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok'a gönderdiği bir mektupta, suçlamaların düşünce özgürlüğü ile ilgili evrensel ve ulusal hukuk ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) kökleşmiş kararlarına aykırı olduğunu savunarak, iki öğretim üyesine destek verilmesi çağrısı yapmıştı. (EÖ)