|
"İçeriğini denetleyemediğimiz bir yayını dağıtamayız!" (Dağıtım Şirketi).
Yukarıdaki iki cümle, 15 Ağustos 2006 günü 14 yıllık haftalık yayın serüveninden sonra günlük olarak yayına başlayan Kürtçe gazete Azadîya Welat'ın yayına başladığı günden sonraki dağıtım sorunu yüzünden basına yansıyanlardan ikisiydi.
Kürt entelektüel dünyasında benim kuşağımdakilerin büyük bölümünün kafasında sorundur. Kürtçe'yi gündelik hayatta konuşmak, Kürt dilinde gazete dahil, yayın meselesi. İşte belki de öteden beri konuşula ve tartışılagelen bir meseleye Kürtçe günlük gazete çıkarma işine kimilerine göre gecikmiş bir karar olsa dahi, çıkmakla/çıkarılmakla derin bir çentik atmıştır Azadîya Welat. Kanımca çok da iyi bir iş ve çıkış yapmıştır. Dile kolay! Tam 14 yıl! Her türlü ezayı, cefayı dilin kullanımına dair sıkıntıları göze alarak tam 14 yıl direnmek, sonra da üç yıllık bir hazırlık evresinden sonra günlük gazete olarak ortaya çıkmak. Akabinde de on yıllardır süregelen yasakçı ve engelleyici aynı zamanda da yok sayıcı, inkarcı bir politikanın "ticarete" dönüştürülmüş yukarıdaki iki cümleciğiyle tanışmak.
Azadîya Welat, ilk sayısında okuyucusuna beş söz veriyordu:
"Okurlarımızın ve özgür basın şehitlerinin yolundan şaşmayacağız.
Kürtçe'nin ölmesine izin vermeyeceğiz.
Her türlü zorluğa karşı geri adım atmayacağız.
Dört ülkedeki Kürtlerin sesi olacağız.
Kürtlerin, kendi dillerinde haber okumalarının yolunu açacağız."
İşte kanımca, yıllardır inkarcı bir mantıkla Kürt'e dair her şeyi önyargı ile reddeden zihniyetin önünde durması gereken bir manifesto ile karşı karşıyaydılar bu ülkenin her soydan ve her boydan aydınları...
Kürtlerin ilk Kürtçe gazetesinin, yine bu ülkenin aydınlarından Mithat ve Abdurrahman Bedirxan kardeşler tarafından 22 Nisan 1898 tarihinde Kahire'de sürgünde yayınlanan Kürdistan Gazetesi olduğu ve toplam 31 sayı çıktığı biliniyor. Sürgünde yayınlanan ve ilk sayısında, "Kürtler gazetelerden yoksundurlar. Yüce Allah'ın izniyle bundan böyle her 15 günde bir gazete yazacağım. Adını Kürdistan koydum. Bu gazetede bilimin ve bilgilenmenin iyiliklerini anlatacağım. Şimdiye dek kimse böyle bir gazete yazmamıştır; benim gazetem, ilktir" diyen Bedîrxanîlerden bu yana böyle bir günlük gazete çıkarmaya karar vermek, bir de gazetenin merkezini Diyarbakır'a taşımak kuşkusuz tarihi ve önemli bir karardır.
Azadîya Welat'ın günlük olarak yayına başlamasından sonra birçok kesimin önünde birçok kararın verilmesi ve uygulanması gerektiği noktasının olduğunu düşünüyor ve biliyorum.
Bugüne dek birtakım Kürt siyasal karar organlarının ve kurumlarının Kürtçe'yi yeterince kullanmadıklarını hatta çoğu kez kurumsal resmi dillerinin dahi Türkçe olduğunu, bunun yazı diline de yansıdığını ifade eden çevreler, kanımca Azadîya Welat'ın yayınından, kararlılığından ve gördüğü sempatiden sonra artık bu eleştirilerini desteğe dönüştürmek durumunda.
Azadîya Welat gazetesi de bu tarihten sonra, kendi siyasal geleneklerinden gelmeyen ama Kürt yazın dünyasına katkı sunacaklarına inandıkları her kesime sayfalarını açmak durumunda. Ki bunun ilk ipuçlarını gazete sayfalarında görerek, kendilerini ziyaret ederek sohbet etme fırsatını bulduğum gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Tayip Temel ve yazarlarından da izlenim olarak aldım. Tabii ki bir başka açıdan da gazetenin beslenme kaynaklarından olan güçlü Kürt diaspora basını, Kürt İnternet dünyası, ve Kürtçe yazanlar Azadîya Welat'a desteklerlerini esirgememek durumunda.
Kürtçe yazabilen kalemlerden bunları beklerken, Kürt olduğu halde çeşitli nedenlerle Türkçe yazmayı tercih eden ve Türkçe'ye de kattıkları bilinenlerin de elbette Türk basınından beklentileri vardır.
Mesela en başında benim beklediklerim vardır.
Örneğin bir dolu gazetede; Birgün, Radikal, Zaman ve daha birçoğunda forum ya da dünya basınından sayfalarında Avrupa ve Amerika basını dahil Ortadoğu'dan da önemli buldukları çeviri yazılar hemen her gün gazete sayfalarında yer alır. Bunlar genellikle İngilizce, Fransızca, Almanca hatta Arapça'dan çeviri yazılardır. O halde tam da şimdi sormanın vaktidir. Neden başta Azadîya Welat'ten başlamak üzere Kürtçe'den de çeviri yazılar bu gazetelerin sayfalarında yer almaz. Bu noktadan sonra bunu, bu gazetelerin yapmak gibi bir görevleri vardır. Bizlerin de talep etmek gibi bir beklentileri...
Yoksa halkların dillerin kardeşliğini, dostluğunu dillendirmenin, ete kemiğe bürünmemişse eğer, eskilerin tabiriyle "Zerre i mıskal" kadar "kıymet i harbiyesi" yoktur.
Azadîya Welat hoş geldi, sefalar getirdi, onurla baş göz üstüne geldi. İyi ki geldi. Kürtlerin zaten böyle bir günlük gazeteye ihtiyaçları vardı. Türkiye basınının da böyle bir kabullenmeye hatta sahiplenmeye ihtiyacı olmalı diye düşünüyorum. Talebim ve beklentim çok mütevazı, değil mi! O halde haydi Azadîya Welat'ı sahiplenmeye/sahip çıkmaya... (ŞD/TK)
* Azadîya Welat, tû her bijî: Azadîya Welat, sen çok yaşa.